19~ Two Same Hearts ♡

326 55 201
                                    

Sonunda geldikk

Lütfen en azından sadece bu bölüm için oy veriinn. Fan-Fic kitlesi neden böyle ya :(

🐭

ilk kar yağışı sırasında aşkınızı itiraf ederseniz, hayat sizi ayıramaz

Balonun yapılacağı otele, herkesten önce gelmiştim. Dünkü "Çatı katındaki terasta ol" mesajından sonra, aklımdaki ufak planı devreye sokmaya koyulmuştum.

Terastayken, artık ona ait olduğumu, kalbimin onun için attığını söylemek istiyordum.

Şirketten birkaç görevliyle konuştuktan sonra, üstü açık terasın çatı kısımlarına, yapay bir kar makinesi yerleştirttim. Yağan ilk karda, ona seni seviyorum demek çok güzel olabilirdi. Ama içimdeki duygular o zamana kadar beklemeye müsaade etmiyordu.

"Hey, hyung baksana şuna" dedi içinde bulunduğumuz terası göstererek. "Sadece şehrin manzarasına bile büyülenebilir." Biraz ilerleyip, cam korkuluklara tutunup manzaraya bakıyordu.

Hyunjin'i dinliyordum ama dediklerine adapte olamıyordum. Sürekli saatimi kontrol ediyordum ve içimdeki yoğun heyecan, yerimde durmama izin vermiyordu.

"Hyung, tamam sakin ol" tekrar bana doğru döndü. Omuzlarımdan tutarak yakamı düzeltiyordu.

"Nasıl sakin olabilirim Hyunjin, baksana ellerim bile buz gibi oldu"

"Çünkü hava soğuk" dedi sırıtarak. Ellerimin buz tutmasının soğuktan olmadığını biliyordu.

"Ama ya-"

"Şşşttt, sakın." Diyerek elini dudaklarıma bastırdı. Anlamsız gözlerle ona bakarken, kafasını yana doğru kaydırıp, "tch" demişti.

"Merak etme. Yuna harika bir insan. Sen hangi durumda olursan ol, o sadece seni sen olduğun için seviyor. Yaptığın şeyler, yada söylediğin sözlerden dolayı değil. Ayrıca, sende farkındasın artık!" Ardından elleriyle yüzümü tutarak salladı. "Hyung! Fighting!"

Gülümseyerek kafamı salladım. Heyecan duygum, kalp çırpıntım o kadar yoğundu ki, ciğerlerimden gelen titrek nefesimi içimde hissediyordum. Her ne kadar bu nefesi dışarıya atmaya çalışsam da gitmiyordu.

Bir süre sonra, davet salonuna inmek için asansöre doğru yol aldık. Asansör aşağı katlara doğru indikçe, müziğin sesi daha da belirginleşiyordu kulaklarımızda.

Asansör kapıları henüz açılmadan, maskesini takması için Hyunjin'i uyardım. Asansörden inip, balo salonuna girdik. Karanlık bir konsept vardı. Etraf, kırmızı-mavi neon ışıklarla renklendirilmişti. Sonuçta bir davetti ve herkes diğerleriyle sohbetler edip birşeyler içiyorlardı.

İnsanları yavaşça incelediğimde afallamıştım. Kahretsin. Herkesin yüzünde maske vardı. Bu şekilde Yuna'yı nasıl bulacaktım?

Büyük yuvarlak masalarda oturan bizimkileri görünce, yanlarına gittik. Oturduğum esnadan itibaren, gözlerim asla durmuyordu. Her masayı tek tek inceliyordum. Onu sadece vücuduna ve saçlarına bakarak bile bulabilirdim ama elbette bu bir maskeli baloydu, yüzünü görmeden onu bulmak zor olacaktı.

"Hyung, biraz al" elindeki kokteyli göstererek söylemişti Jeongin.

"Hayır. Alkollü değil mi?"

"Ah, evet sen- bugün içme"

Sıkıntı ile ofladıktan sonra, gözlerim yine kalabalık salonda gezmeye başlamıştı. Onu hâlâ görememiştim. Yoksa gelmemiş miydi? Gelmeseydi mutlaka haber verirdi, diye düşünürken önümdeki büyük masa örtüsünün ucunu oynamaya başladım. Avuçlarım terlemişti. Teri, pantolonumun üzerine doğru bastırdım. Ardından Bay Park elindeki şarap kadehine, kristal çatalla vurarak, çıkan tiz sesle dikkatleri kendine topladı.

Two Same Hearts || BangchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin