ꨄ ᵈᵉᵐᵒⁿ ᵃⁿᵈ ᵛⁱʳᵗᵘᵉ

57 11 155
                                    

yukarıdaki şarkıyla bölümü okursanız daha zevkli olacaktır ♡︎

bu bölümde dini söylemler olacaktır, bundan rahatsız olacaksanız eğer okumayın lütfen bu bölümü

⋆♱✮♱⋆

İlahi bakış açısı...

Lucy artık tamamen iyileşmişti. Kullanması gereken birkaç ilaç ve bazı doktor randevuları vardı ama hâlâ.

Ryūnosuke ile araları da tamamen düzelmişti. Neredeyse birkaç ay önceki hallerinden farkları yoktu. Öpücükler, birlikte yenilen yemekler, içilen şaraplar, uzun yürüyüşler ve yapbozlar.

Tek fark ise Ryūnosuke'nin eşiyle birlikte gittikleri kilise ayinlerine daha sık gitmek istemesiydi. Genç evli çift inançlı hristiyanlardı. Özellikle Lucy gittiği yetimhaneden ötürü dinini severdi ve ona bağlıydı.

Ancak son zamanlarda ne zaman kiliseye gitseler, bir şeyler farklı oluyordu. Lucy kilisede uzun süre kalmak istemiyor ya da ne zaman Ryūnosuke gitmek istese yorgun olduğunu bahane ediyordu.

Ryūnosuke'ye göre bu tuhaftı. Kesinlikle tuhaftı.

En sonunda karısının bu durumuna o kadar kafa yormuştu ki onu bir manastıra götürmekte karar kılmıştı. Belki çocuklarla vakit geçirmek karısına iyi gelirdi.

Lucy yine isteksiz bir şekilde oturuyordu arabada, eşini ne kadar üzmemeye çalışsa da istemiyordu gitmek.

Yol boyunca Ryūnosuke elini Lucy'nin elinden çekmedi.

En sonunda manastıra vardıklarında onları bir rahibe karşıladı. Agatha Christie.

Kadın siyah uzun bir elbise giyiyordu, elinde bir incil taşıyordu ve boynunda bir haç kolyesi vardı.

" Çocuklar şu anda yemekhanede, isterseniz birkaçıyla sonra tanışabilirsiniz."

Ryūnosuke gülümseyerek eşinin elini tuttu.

" Bu harika olur, öyle değil mi Maud?"

Lucy isteksizce başını sallayıp tebessüm etti.

Manastırı dolaşırken oradaki çocukların yemekleri çoktan bitmişti. O yüzden yanlarına iki çocuğun gelmesi sorun değildi.

" Rahibe Christie! Rose'un midesi bulanıyormuş."

Rahibe yüzüne bir gülümseme yerleştirerek çocuklara baktı.

" Tom ve Huck neden önce misafirlerimize hoş geldin demiyorsunuz?"

Biri kahverengi öbürü kızıl olan erkek çocukları sevecen bir tavırla genç çifte baktılar.

" Hoş geldiniz!"

Aynı anda konuşmaları Ryūnosuke'yi güldürmüştü.
O da dizlerinin üzerine çökerek çocukların boyuna yetişti.

" Merhaba."

Rahibe Christie Ryūnosuke ve çocuklara baktı.

" Tom ve Huck, eminim bay Akutagawa sizin onu yemekhaneyi gezdirmenize çok sevinecektir. Böylece Rose ve diğerleri ile de tanışabilir öyle değil mi?"

Çocuklar sanki bu mümkünmüşcesine daha çok gülümsediler.

" Gerçekten mi?"

Ryūnosuke şefkatle ellerini her iki çocuğun da omzuna koydu.

" Elbette, bunu çok isterim."

Onlar yemekhaneye doğru ilerlerken, Lucy de onlara katılmak istedi. Ancak Agatha onu durdurdu.

" Bayan Akutagawa, neden siz de benimle birlikte yürümüyorsunuz?"

Lucy isteksizce bu teklifi kabul etti. Beraber kilisenin bahçesine çıktılar.

Lucy hiçbir şey demeden gökyüzünü izlerken, Agatha da onu izliyordu. En sonunda o da bakışlarını gökyüzüne çevirdi ve konuşmaya başladı.

" Benim sevgili kızım, senin Tanrı inancın kalmamış. Bu yüzden mi buraya geldin?"

Lucy derin bir nefes verdi.

" Eşim istedi, ayrıca bunu da nerden çıkardınız?"

" Eşin, yakın zamanda düşük yaptığını söyledi. Bunun için üzgün olduğunu anlayabiliyorum, ancak Tanrına olan sevgini kaybetme. Ve endişelenme, Tanrı merhametlidir."

Lucy sinirli bir şekilde rahibeye döndü.

" Öyleyse neden bir bebeğin ölmesine izin verdi?"

Rahibe Lucy'nin aksine gayet sakin bir şekilde ona cevap verdi.

" İnan bana, Tanrı yanlış yapmaz güzel kızım. O yüzden ümidini yitirme."

Lucy gözleri dolu bir şekilde hiçbir şey demeden gökyüzünü izlemeye devam etti. O sırada da bahçeye dört kişi çıktı. Ryūnosuke, Tom, Huck ve de Rose.

Rose hayran bir şekilde Ryūnosuke'nin elini tutarken, Tom ve Huck da onun diğer elini tutmak için tartışıyordu.

Lucy'nin bu manzarayı görünce karnında kelebekler uçuştu.

Ryūnosuke yanında üç çocukla birlikte eşinin ve rahibenin yanına geldi.

Tom ve Huck, Lucy'yi gördükleri anda onun ellerine yapışıp Rose'a dil çıkardılar. Lucy gülerek onları seyrediyordu. Rose ise hayranlıkla Lucy'yi.

Ardından Rose, Ryūnosuke'nin ceketini çekiştirerek onun kendisini dinlemesini sağladı.

" O senin eşin mi?"

Ryūnosuke gülerek ona baktı.

" Evet."

Rose hayranlıkla Lucy'ye bakmaya devam etti.

" O çok güzel."

Ryūnosuke de Tom ve Huck ile oynayan eşini izlemeye başladı.

" Öyle değil mi?"

⋆♱✮♱⋆_______

⋆♱✮♱⋆_______

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
all too well, akulucyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin