17'

144 23 15
                                    

Jisung ile dünkü mesajlaşma sonrasında konuşmamıştık, o mesaj atmayınca ben de atmadım. Şimdiyse odamda tek başıma oturuyorum. Saat neredeyse iki olmuştu ve sokaktaki sesleri artık duymamaya başlamıştım. Jisung'un gelmesini bekliyordum evet, az önce balkondan sarktığımda odasının ışığının yanmadığını anladım. Nerede olduğu hakkında bir fikrim yoktu. Belki de geleceğini unutmuştu? Bu saatlerde genelde mesajlaşırdık ardından uyurduk. O uyur muydu bilmiyorum ama ben uyurdum.

Onun karşısına çıktığım günden beri içimi kemiren bir tahtakurusu vardı, gün geçtikçe daha da kemiriyordu. Jisung'un sorunları yavaş yavaş halloluyor gibi gözüküyordu, sorunum o değildi. Sorunum bana iltifat etmesi, beni öpmesi, bana sarılması ama bana bunları neden yaptığını söylememesiydi. Seviyorsa söylemeliydi çünkü benim onu sevdiğimi zaten biliyordu. Sevmiyorsa bunları neden yapıyordu? Belirsizlikten kesinlikle nefret ediyorum.

En korktuğum şey ise beni kullanıyor olma ihtimaliydi. Kendi mutluluğu ve zevkleri için... Onun hayatındaki yan karakter bendim şu noktada, figüran ise yoktu. Ona yardım etmemi kabul etmişti. Bana bu güzel sözleri onu bırakmamam için mi söylüyordu? İlgim hoşuna mı gidiyordu?

Kendi kendime uydurduğum şeylere sinirlendim. Yatağımdan kalkıp salona geçtim. Orada oturup iyiyi düşünmeye çalıştım ama içimdeki tahtakurusu konuşmaya başlamıştı şimdi, "ya seni sevmiyorsa?"

Artık bundan sıkılmaya başladığımda dayanamayıp mesaj çektim. 'Nerede kaldın?' yazıp telefonu kapattım. Ben bildirim gelmesini beklerken kapı çaldı. Rahat bir nefes aldım ve yerimden kalkıp koşarcasına kapıya gittim ve beklemeden açtım. Gülümseyerek bana bakıyordu, tepki vermedim ve içeri geçmesi için geri çekildim. Girdiğinde direkt olarak odama yöneldi evimi daha önce görmemesine rağmen. Tahmin edebiliyordur zaten. "Neredesin sen?" Arkasından ilerliyordum ve bana dönmedi bile.

Her zamankinden daha fazla sigara kokuyordu. Odama girdiğimizde etrafa baktı uzun uzun, masamdaki kitapları inceledi, duvardaki tablolara baktı ve bana döndü. "Söyleyeceğim ama kızma." Ellerimi belime koyup kafamı salladım bir an önce söylemesi için, "sigara getirme dediğin için gelmeden önce yarım paket bitirdim, dışarıda yürüdüm biraz. Aklım dolu bu aralar." Bunların hepsini gözümün içine bakarak söylemesi şaşırtmıştı. Bir şey demedim. Bazen susmak en iyisidir.

Tepki vermediğimden olsa gerek, bana yaklaştı. "Özür dilerim gerçekten," dibime kadar geldiğinde, ellerini belime koydu, "kızdın mı?" Kollarını ittim, üzerimdeki sinirle. Şaşırdı. "Yatıyorsak yatalım, uykum geldi." Yatağıma ilerleyip bir kenarına yattım. Jisung bir şeyler söylemek istiyor gibi dikildi orada bir süre, sonra vazgeçip yanıma gelip uzandı. O bana dönünce arkamı döndüm. "Chenle-"

"Yoruldum, Jisung." Sesim titredi, kafamı kırmak istedim. "Neden?" Omzumdan tuttu ve sırtüstü durmamı sağladı, engellemedim. "Ben senin neyinim?" Birden kafamı çevirip ona baktığımda, afalladı. Onu dinlemeyip aklımdakileri döküyordum, sıkmaya başlamıştı. Birden durup düşündü o da, bilmiyordu işte ne cevap vereceğini. Gözlerim doldu ama geri yolladım yaşları, gözlerimi kırpıştırıp. Elini karnıma koydu ve gözlerimin içine baktı.

"Sığınağımsın." dedi, sesini kısık tutmuştu. "Bana karşı hislerini anlayacağım şekilde anlat Jisung, sıkıldım." dediğini tekrar umursamadığımda yüz hatları gerilmişti. Belki de söylediğim şey yüzündendir.

Hiçbir şey demeyip gözlerini karnımdaki eline çevirdi. Belki de sadece zaman istiyordu. Destek olmak için elimi elinin üzerine koyup okşadım. "Seni sevdiğimi biliyorsun Jisun-"

"Asıl ben seviyorum." Birden çıkıştığında kaşlarımı çattım, o bir yana da ne demişti o? "Ne?" dedim, hâlâ çatık kaşlarımla. "Seni önce ben sevdim, sen beni sevmeden önce. En çok da ben seviyorum. Sadece ben seviyorum." Gözlerimin içine bakarak hızla konuşmuştu. Duyduklarımı sindirmemi beklemeden uzandı ve dudağıma iyice dudaklarını bastırıp çekildi.  "Seninle birlikte olursam daha çok sorumluluk almandan korkuyorum, bunu hiç söylemeyecektim ama zorlanmaya başladım artık. Seni öperken daha rahat olmak istesem de seni kendime daha çok bağlamak istemiyorum." Kafamı iki yana sallayıp tamamen ona döndüm, yanaklarını tuttum, avuçlarımı yanaklarına koyarak.

"Sen bir şey yapsan da yapmasan da ben gittikçe sana daha çok çekiliyorum Jisung. Bunu bize yapma, sadece zarar verir bu bize. Sen, kalbindeki yaraları iyileştireceksin, güveniyorum sana. İç sesine yenilme." Elini elimin üzerine koyup yavaşça elimi çekmemi sağladı. "Beni kendinden bir kere daha uzaklaştırırsan... Hayır, lütfen." Ağladığımı, gözyaşımın yastığa düşüp minik bir pıt sesi çıkartmasıyla fark ettim.

"Kalp krizi geçirdiğim günden beri, her an ölebilecekmişim gibi geliyor. Ondan önce ölümle sadece dalga geçerdim. Yaşamak bana bir anlam katmıyordu çünkü. Seni gördükten sonra da artık bir amacım var gibi hissettim. Sonra ise ölüme ne kadar yakın hissettiğim aklıma geldi. Ölürsem, üzülürsün." Onun da göz yaşları akıyordu yavaşça, aceleci bir tavırla sildim onları.

"Deme şunu artık. Bu konuyu kapatıp uyuyoruz, tamam mı?" Geçiştirmişim gibi görünse de, asla öyle değildi. Usulca kafa salladı o da. Yaklaşıp göğsüne sarılıp boynuna gömdüm yüzümü. Sesimi kıstım ve az önce aklıma takılan şeyi sordum, "sığınağımsın, derken ne demek istedin?" Nefeslerim boynuna çarpıyordu. "Ne anladıysan onu, buradan çıkarabileceğin herhangi bir sonuç bile doğru olur çünkü." Bir şey demedim bunun üstüne.

Hızla kalkıp inen göğsünden anlıyordum ağladığını. Onu sakinleştirmek amacıyla sırtını sıvazlamaya başladım. Derin nefesler alıp veriyordu. Biraz sürse de sakinleşti sonunda. Hatta uyumuştu sanırım.

Uyuduğunu da sayıklamaya başlamasıyla anladım, hep böyle miydi? Önce ne dediğini anlamasam da söylediği son cümleyi çok iyi anladım. "Lütfen gitme." Kime dediğini bilmiyordum, "Chenle." Gitmiyordum, bu da nereden çıkmıştı? Ona zaten söylemiştim onu bırakmayacağımı.

O an beynimde şimşekler çaktı, gözlerimi kocaman açarken bunu daha önce nasıl fark etmediğimi de sorguladım. Jisung'un kesinlikle bana anlattığından daha fazla travması vardı. Belki de hastalığı bile olabilirdi? Öğrenmek istiyordum ama ona soramazdım, destek alıyordu zaten ve ben buna burnumu sokmamalıydım. O tamamen iyileştiğinde soracaktım.

"Asla gitmem." dedim, normal bir sesle. Ben bunu dedikten sonra sayıklamaları kesildi. Uykuda söylenen şeyin bilinçaltına gittiğini duymuştum daha önce, beni anlamıştı. Yavaşça kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümsediğini gördüm. Uyuduğuna da emindim.

Jisung'un sıcaklığı ve gülümsemesi. Her şeyi bir kenara atıp derin bir nefes almak için en iyi ikili. Belki de sadece uyumalıyım. Ona dediğim gibi, konuyu kapatıp sadece uyumalıydım. Uyumalıydım ve rüyamda onu görmeliydim.

Uyumalıydım ama bir yandan sırtını sıvazlamaya devam etmeliydim.

cigarette • chenjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin