20'

127 18 15
                                    

Geçen sene bizimle tartıştığından beri Jisung'u gülerken görmeye dair bir umudum yoktu. Ne kadar negatif enerji ve olumsuz duygu varsa hepsi onda toplanmış gibi duruyordu. Öyleymiş zaten. Fakat bu o kadar güçlü hissediliyordu ki, onu hiçbir zaman eski neşesiyle göremeyeceğim sanmıştım. Daha doğrusu görebileceğimi bile düşünmemiştim.

Hemen yanımdaki salıncakta eğleniyor olması rüya mıydı? İçini hem ruhsal hem de fiziksel olarak karartan kendisi değil gibi gülüyor, bir güzel de sallanıyordu. Küçücük salıncağa sığmayışının ne kadar komik olduğunu görse kalkardı belki hemen.

Çok tatlı, küçük bir çocuktu şimdilik. Böyle bir ânı bir daha yakalayamazdım bu yüzden telefonumu çıkartıp videoya almaya başladım onu. Gözü kapalıydı ve bu işime gelirdi. Arada birkaç fotoğraf çekerek kaydı devam ettirdim. "Rüzgarın çarpması uçmak gibi hissettiriyor, uçmak da özgürlük gibi." dedi birden. Gözünü açar diye kaydı bitirip telefonu cebime attım. Neyse ki gözünü açmadı hemen.

Önce yavaşladı sonra durdu. Gözlerini de öylece açtı, göz göze geldiğimizde gülümsedi, ben de gülümsedim. "Sen neden sallanmıyorsun?" Omzumu silktim, "seni izledim." Kaşlarını kaldırdı, şaşırdı mı yoksa alay mı ediyordu anlamadım. "Neyimi izledin?" İşte bundan, içten içe özgüvensiz oluşundan, nefret ediyordum. Onu sevdiğimi bildiği hâlde böyle sorular sorması beni sinirlendiriyordu. Ona cevap vermek yerine ters ters baktım, o da bakışlarını kaçırıp elini cebine attı. Ne alacağını tahmin etmek zor değildi, azıcık gerilmeye gelemiyordu.

O sigara paketini almadan ne yapabileceğimi düşündüm ve hızlıca salıncaktan kalktım. Bileğinden tutup onu da kaldırdım, böylece paketine ulaşamadı. Ben gülümserken o ciddiydi, ne yapmaya çalıştığımı gayet anlamıştı. "Şimdilik izin versen?" Sesindeki tonlama, aynı bir çocuğun şeker istemesi gibiydi ama onun kadar masum değildi. Hiçbir şey demedim ama elimi çektim, gülümsemiyordum artık.

Sigara paketini yavaşça çıkartırken bana bakmıyordu. Bir tane alıp dudaklarının arasına koydu ama diğer cebinde aradığını bulamamış gibiydi. Yakamadığı sigarayı ağzından alıp tekrar cebine koydu, "çakmağım kayıp amına koyayım." İstemeden gülmeye başladım. "Sen mi aldın?" Gülmeme ara verip kafamı salladım. "Hayır, sigaranın olduğundan bile haberim yoktu."

Ne yapacağını bilemedi bir süre. Eve çıkıp çakmak almak istedi ama giderse ben de gideceğimi söyledim ve bir şey diyemedi. Gittikçe geriliyordu ve bundan korkmaya başladım. "İstiyorsan gidebilirsin." Bunu söyleyeceğim aklıma gelmezdi ama o gerildikçe ben de geriliyordum.

"Dayanırım sanırım. Yürüyelim mi?" Aklını dağıtmaya çalışıyordu, kafamı salladım ve yürümeye başladık. Apartmandan uzaklaştık biraz. Sessiz sakin bir sokakta oturduğumuzdan bize eşlik eden tek şey ışıklardı. "Geceleri yürümek rahatlatıyor beni.  İnsanlar da yok buralarda, çok güzel." O rahatladıysa benim de gerilmeme gerek kalmamıştı. Gülümsedim ve Jisung'un koluna girdim.

Yine de kafamdaki kaygılı Chenle, sessiz alanlarda konuşmayı sevdiği için düşünmeden duramıyordum. Jisung az önce insanlardan rahatsız olduğunu belirtmişti, arkadaşlarımızla nasıl buluşacaktı? Hem de halka açık bir mekanda? Bu onu kaçıp gitmeye iterse ne olurdu? Yine de sustum, bunu ona söylersem yine gergin bir ortam oluşturabilirdim. Şu an stabil bir hâldeydik, oysaki çıkmamızın nedeni neşelenmekti.

"Hâlâ sigaraya ihtiyacın var gibi hissediyor musun?" Omzunu silkti. Durdum birden, etrafı kontrol ettim ve hızlıca onu öpüp geri çekildim. "Bu seni rahatlatır sanırım." Gülümseyip yoluma devam ettim ama Jisung arkamdan gelmedi. Dönüp ona bakmak istedim ama hızla bir ara sokağa çekilirken buldum kendimi. Sanırım iki apartman arası, çıkmaz bir sokaktı. Tam anlamadım çünkü Jisung beni duvara yaslayıp öpmeye başlamıştı.

Hareketleri yavaş değildi. Jisung her geçen gün daha farklı oluyordu ya da bana öyle geliyordu. Olumsuz yönde bir farklılık değildi bu neyseki, bana kendini açıyor olması tarifsiz bir mutluluktu.

Girdiğimiz sokağın derinliklerinden sesli bir havlama gelinceye kadar her şey daha iyiydi. Jisung'un ürkerek geri çekilmesiyle sonra dalga geçecektim ama şu an hayatımızı kurtarmamız gerekiyordu. Jisung'un elini tuttum ve oradan çıkıp eve doğru koşmaya başladık. Köpek geliyor muydu bilmiyorum, gelmemesini umdum sadece. Yine de apartmana girene kadar koştuk.

Kalbimin çarpıntısından zor nefes alıyordum, yaşananlar bir yandan komikti ama ben kendime gelsem de Jisung uzun süre kendine gelemedi. Ciğerinin zayıf olması yüzünden benden daha zor nefes alıyordu ve gerçekten bayağı bir süre onun düzelmesini bekledim. Zaten içeri girer girmez kendini yere atmıştı. Ne diyeceğimi bilemedim, onu suçlayamazdım bu yüzden sadece kalkmasını bekledim. O kalkınca da sarıldım ona hemen.

Konuşmadım ama o anladı onun için endişelendiğimi. O da bana sarıldı. Kalbi hâlâ çok hızlı atıyordu ve ritmi düzgün değildi, sadece ciğerinde sorun olmadığını da hatırlamış oldum. "Bir daha böyle aksiyonlara girmeyelim." dedim. Saçımı okşadı, "sen nasıl istersen." dedi. Evimizde mutluyduk, kimse bizi rahatsız edemezdi ve koşmamız gereken bir durum da yoktu. 

"Gidelim mi evlerimize?" Geri çekilip kafamı salladım. O da yanağımı sıktı, gülümseyince ben de gülümsedim. Biraz sonra evlere dağıldık.

Evine gittiğinde ilk yapacağı şeyin sigara içmek olacağını düşündükçe üzülüyordum. Bugün onu o hâlde görünce tekrardan çaresizlik büründü her yerimi. Ne zaman ve nasıl bırakacaktı sigarayı, gittiği doktor işe yarayacak mıydı? Tek umduğum, gittikçe kötü olmamasıydı.

_

mrb 😿

cigarette • chenjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin