21'

119 20 19
                                    

Sonunda o gün gelmişti. Kafedeydik ve diğerleri ani buluşma isteğimi merak ediyorlar ama susuyorlar gibiydi. Jisung benden sonra geleceğini söylediği için beraber gelmemiştik ama o yokken ben daha da geriliyordum, ne zaman geleceğinden de haberim yoktu.

Jisung için biraz daha sakin bir mekana çağırmıştım herkesi, zaten kendi gürültüleri yetiyordu. Daha doğrusu benimle birlikte daha gürültülü oluyorduk ama ben o modda değildim şimdi. Bunu garipsedikleri de belliydi ama sormuyorlardı.

"Siz her gün beraber değil misiniz, ne bu yapışıklık?" Jaemin, Jeno'ya biraz daha yılıştı. "Seni ilgilendirmez Dejun, işine bak." Biricik arkadaşlarımın çok iyi geçinmeleri gözlerimi yaşartıyordu. "Haklı ama." dedim. Jaemin'den kötü bakışlar kazandım. Hep böylelerdi ve garip gelmiyordu ama Dejun ile birlikte onlarla uğraşmak hoşumuza gidiyordu. Biraz sonra Hendery geldi ve Dejun'un yanına geçti. Aslında onlar da yapışıktı ama ben varken eğer Jeno ve Jaemin böyleyse, onlar biraz daha mesafeli duruyordu. İçten içe benim yalnız hissetmemi istemediklerini biliyordum.

Geçen sene, Jisung ile birlikte hep bu grupla takılırdık. Jisung'u sevdiğimi yalnızca Hendery ve Dejun'a söylemiştim, eğer bilseydi Jaemin'in sürekli yanıma oturacağından ve Jeno'yu görmezden geleceğinden emindim. Zaten birazdan öğrenecekti ama bu sefer böyle davranmasına da gerek kalmayacaktı.

Benim kadar olmasa da doğal olarak hepsi etkilenmişti Jisung'un dediklerinden, Hendery ve Jeno biraz da öfkelilerdi ona karşı bu yüzden o gelince daha da kasılmıştım. Masanın altından gizlice Jisung'a mesaj çektim, o da hemen cevap verdi. Yaklaştığını söylemişti. Telefonu kapatıp önümdeki suyu açtım ve biraz içtim. "Sakin ol Chenle, suyun hepsi senin." Herkes Jeno'nun dediğine gülünce ağzımdakini yutup ben de güldüm, "susamışım biraz." Sonra önümdeki limonatadan birkaç yudum aldım. Bana garip bakışlar atıyorlardı. Görmezden geldim.

Kapıya bakan tarafa oturduğumdan, içeri giren Jisung'u ilk ben gördüm. O da direkt beni görmüştü ve yavaşça bize doğru geldi, elini sıktığını görebiliyordum. Benden kat kat gergin olmalıydı.

Diğerleri benim karşıya odaklandığımı gördüklerinden oraya baktılar, nefesimi tuttum ve tepkilerini bekledim. Kimse henüz bir şey dememişti, ağızları açılmış bir şekilde bakıyorlardı öylece. "Merhaba." Jisung'un sesi zar zor duyulmuştu. Herkesin sessiz olması beklediğim bir şey değildi. "Gel yanıma." dedim Jisung'a. Bir bana bir ona baktılar, onu benim çağırdığımı da böylece tahmin etmişlerdir. Jisung yanıma geçip oturduğunda ilk konuşan Jeno oldu, "neden burada?" Bana bakarak sormuştu, onunla iletişime geçmiyordu. "Ben çağırdım." dedim.

"Sen çağırdın ve geldi mi?" Hendery'e döndüm, sinirli duruyordu. "Bu onu ilk yüz yüze görüşüm değil." dedim, derin bir nefes alıp herkesin yüz ifadesini kontrol ettim, şaşırmış ve öfkelilerdi. "Jisung size her şeyi anlatacak ve tek istediğim o bitirene kadar kimsenin gitmemesi." Jaemin direkt olarak Jeno'ya baktı ve elini tuttu. Jisung'u çok severdi bu yüzden ona hiç kızgın olmamıştı, ayrıca Jeno'nun ne derse yapacağını bildiğinden bakışlarıyla onu ikna etmişti kalması için. Hendery'nin ise iknaya ihtiyacı yoktu, sırf merakından bile kalırdı o.

Jisung bacağını yukarı aşağı sallıyordu ve konuşmaya hazırlanıyordu. Rahatlatmak için elimi bacağına koydum, böylece hareketini kesti. Derin nefes aldı ve en baştan her şeyi anlatmaya başladı. Ara sıra özür de diliyordu.

Psikoloğa gittiği kısma kadar her şeyi anlattığında durup herkesle göz teması kurdu. Dejun dikkatlice dinlemiş yüzünü hüzün kaplamıştı, Jaemin'in gözleri dolmuştu, Jeno'nun etkilendiği ve üzüldüğü belliydi ama çaktırmamaya çalışıyordu ve Hendery, kaşları havada, öylece masaya bakakalmıştı.

Jaemin yerinden kalkıp Jisung'un yanına geldi ve ona sarıldı, ağlamamak için zor duruyordu. "Keşke daha önceden haberimiz olsaydı. Keşke anlatsaydın." Jisung'un saçını okşadı, geri çekilip yanağını sıktı ve yerine oturdu. Onun da "Keşkelerin bir anlamı yok." diye mırıldandığını duydum. Kısa bir sessizlik oluştu, artık konuşmam gerektiğini fark ettim. "Hepiniz onu affettiniz mi? Tekrar bir araya gelmek istiyor." Jaemin hızla kafasını salladı, bir yandan burnunu siliyordu. Dejun ve Hendery gülümseyerek kafasını salladı. Jisung'un Hendery'e minnetle baktığını görebiliyordum. Jeno ise "evet" anlamına gelen bir mırıltı çıkardı.

Onun da içten içe affettiğini biliyorduk ama hep zamana ihtiyacı olan birisiydi, biriyle uzun zaman sonra konuştuysa hemen samimi olmasını bekleyemezdiniz ya da birini affettiyse Jaemin gibi kalkıp sarılmazdı. O yüzden bu tavrı gayet iyiyidi.

"Senin için üzüldüm Jisung. Yapabileceğimiz ve diyebileceğimiz bir şey yok ne yazık ki." Dejun durdu ve bana baktı, sonra tekrar Jisung'a döndü. "Peki, Chenle ile ne ara konuşmaya başladınız?"

"Onu da ben anlatayım mı, en baştan en sona?" dedim Jisung'a, Yeterince konuşmuştu, hem de ağır şeyler hakkında. "Anlat." Bu daha çok ilgilerini çekmiş olacak ki Jeno dahil herkes bana dönüp pür dikkat dinlemeye başlamıştı.

Tesadüfen onun apartmanına taşınmamdan, sevgili olmamıza kadar anlattım. Son kısmı söylediğimde ne kadar şaşırsalar da çok sevindiler. Dejun ve Hendery'nin bana olan gururlu bakışlarını görebiliyordum. Her şey çok güzeldi şu noktada.

Bir süre sonra içecek sipariş ettik ve sohbet başladı, sanırım havadan sudan konuşuyorlardı. Sanırım diyorum çünkü ben pek oralı olamadım. Aklımda hâlâ Jisung'un kendini çabucak açabilmesi ve takılmadan her şeyi anlatması vardı. Bana zor açılmıştı ve bu hâli ister istemez beni mutlu ediyordu. Tamam, içe dönük kalmaması zaten mutluluk verir ama bunu benim başardığımı düşünmek farklıydı.

Arada masanın altından elimi tutması, kimse bakmıyorken bana dönüp öpücük atması tatlıydı. Bir ara lavaboya gitme bahanesiyle kalktı, kulağıma eğilip, "üzgünüm, sadece bir tane." dedi ve lavabo yerine dışarı çıktı. Tahmin etmek zor değildi. Yine de dediği gibi üzgünse, ilerleme var demekti. Artık sigaradan pişmanlık duyuyorsa kurtulmak için büyük bir adımdı onun için. Daha sonra bunu onunla konuşup psikoloğa anlatmasını isteyeceğim, o benim yerime daha iyi bir konuşma yapabilir.

Tahminen üç dört saat oturmuşuzdur. Bu sürede Jisung ile eskisi gibi oldukları için hepsinin yüzünde umut barındıran gülüşler görüyordum. Onu kabul etmezlerse diye korkan Jisung'un da yüzünde memnun bir gülümseme vardı. Ben ise her türlü duyguyu birden taşıyordum.

Haberleşme sözü vererek dağıldık hepimiz. Herkes evinin yolunu tuttu. Akşam üzeri, hafif esinti ve sevgilinle el ele tutuşarak eve yürümek. Güzel bir günün sonuna gelmişsin ve için huzur dolu, umutsuzluktan eser yok. Sadece bu günlerin bu kadar iyi geçmesinin bir bedeli olmamasını diliyorsun.

Her kötü şey iyi şeyleri beraberinde getirir, iyi şeyler de kötü şeyleri. Dünya böyle işler. Fakat bence, öncesinde yaşadıklarımızın ödülünü alıyoruz şimdi. Çok fazla ağladığımızı hatırlıyorum, kesinlikle hepsine değdi.

Yani, değmiştir değil mi?

_

bu aralar çoook yoğunum ve bölüm yazamıyorum, yazınca da kısa ve kötü oluyor

idare edin ve hatalarımı görmezden gelin  lütfen 😿

cigarette • chenjiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin