GOAT'a forma hediye etmek ve Galatasaray'ın şampiyonluğunu izlemek mi?

358 37 21
                                    

(Bölüm ismine çok takılmayın, gülün geçin işte)

Aradan geçen iki yılın ardından pek de bir şey değişmemiş gibiydi.

Sadece, Peter artık üniversiteye hazırlanan bir öğrenciydi ve sanki dahi olan kendisi değil de bizmişiz gibi aşırı stres yapıyordu.

"Ya beni MIT'e kabul etmezlerse?" Ya da, "Ya Oxsford'dan kabul mektubu alamazsam?" son zamanlarda kulede sürekli duyulan cümlelerden sadece ikisiydi.

Tony, oğlunu bu stres ortamından uzaklaştırmak için ne yapması gerektiğini düşünürken aklına muhteşem bir fikir geldi.

Happy'i arayıp kendileri için iki bilet bulmasını isterken Peter'ın kapısını çalarak genç çocuğun "Girin" komutunu bekledi.

"Hey! Naber evlat, bu akşam için sana bir sürprizim var."

Peter çalışma masasından başını kaldırırken kızarmış gözleri Tony'nin dikkatini çekti.

"Zaten ne zamandır dışarı çıkamıyorduk. Nereye gideceğiz?" diye sordu Peter. Babasıyla vakit geçirmeyi her zaman sevmişti.

"Önce güzel bir yemek yedikten sonra Inter Miami maçına gideceğiz. Yol üzerinde kulübün mağazasından forma da alabiliriz. Daha sonra beraber yürüyüşe falan çıkar, belki sinemaya gideriz. Sonra da ne yapmak istersen onu yaparız, olur mu?"

Peter sevinçle Tony'nin boynuna atlayıp "Olur!" diye haykırdıktan sonra aynı heyecanla dolabına doğru koştu.

Biraz karıştırmanın ardından 10 numaralı pembe formayı bulduğunda banyoya doğru üzerini değiştirmeye gitti.

Tony onun bu sevinçli halini yüzündeki küçük gülümsemeyle izliyordu. Ah, babasıyla vakit geçirmeye bayılan oğlundan ne bekliyordu ki?

Beyaz nevresimlerin olduğu yatağın üzerine oturduktan sonra kendi düz siyah t-shirtüne göz gezdirdi.

Sırf bir maç için takım forması giyer miydi?

Hayır.

Peki, bunu oğlu için yapar mıydı?

Kesinlikle, evet.

Yine de üzerini değiştirmeyi düşünmüyordu.

(Evet arkadaşlar, Tony kadar kararlı olsak yeter)

Beş dakikanın ardından Peter tamamen hazır bir halde banyodan çıktığında Tony ellerini birbirine kavuşturarak ayağa kalktı.

"Eh, hadi gidelim öyleyse" dediğinde Peter tıpkı küçük bir çocuk gibi zıplaya zıplaya asansöre doğru koştu.

Inter Miami stadyumuna giriş yapıp vip bölümüne ilerlediklerinde Emma Watson'ı gören Peter aşırı heyecan yapsa da (büyük bir Emma hayranıydı, tıpkı Tom gibi) Tony'nin yönlendirmesiyle kendi bölümüne oturdu.

Babası kıs kıs gülerken Peter kendisini rezil etmemesi için yalvaran bakışlar atmakla meşguldü.

Ne de olsa kimse koskoca Emma Watson'a rezil olmak istemezdi öyle değil mi?

Tam o sırada oyuncular sahaya giriş yapmaya başladı ve Peter dikkatini yeşil çim sahaya vererek gözünü bile kırpmadan Messi'yi izlemeye başladı.

(Zaman atlama)

Maçın sonunda kazanan taraf Inter Miami ve Peter olmuştu.

Messi'nin tam doksana frikik golü attığı zaman Peter'ın heyecandan öleceği, Tony'nin gözüne sokmak istermiş gibi sürekli bağırarak, eliyle göstererek ve zıplayarak gösterdiği bir şey oldu.

Leo'nun oğulları büyük bir Spiderman fanıydı ve oğulları için minik örümceğimizin ağ atma hareketini yapan Messi, az kalsın Peter'a bir kalp atağı vereceğinden habersizdi.

Maçın sonunda ise Peter, Tony'nin sayesinde Messi'yle tanışmış, imzalı formasını alıp kendi üzerindeki formayı onunla takas etmiş ve bol bol da fotoğraf çektirmişti.

Aynı zamanda biraz da olsa üniversite kaygısından kurtulabildiği için mutluydu.

Şimdi ise Tony ile birlikte eve dönüş yolundaydı.

Üzerinde pembe forması, elinde fotoğrafları ve yanında çok sevdiği biricik babasıyla dünyadaki her şeye sahip gibi görünen bu genç adam gülümseyerek gözlerini kapattı.

Tüm bunlara sahip olmak cidden şükredilesiydi.






















































































"Peter! Peter uyudun mu?" diyerek çocuğun omzunu dürttü Tony.

Yorgun örümceğin mırıldanmaları arasında hiçbir şey anlamayıp kulağını yaklaştırmıştı ki Peter bir anda uyanarak savunma pozisyonuna geçti.

"Eeee uh, kusura bakma" dedi sevimlice gülümseyerek.

Tony az kalsın oğlundan dayak yiyeceğini düşündüğünde dehşetle gözlerini açtı.

"Sorun değil... cidden" dedi inandırmak istercesine. 'Ya o yumruğu gözüme yeseydim, tüm karizmam mahvolurdu' diye düşünmeden edemiyordu.

"Sadece... eve geldik ve seni yatağına kadar taşıyamayacak kadar yaşlıyım."

"Ne!" diye bir ses çıktı Peter'dan. "O kadar oldu mu be! Sadece gözlerimi dinlendiriyordum."

Tony'nin 'yav he he' bakışlarına karşı direkt savunmaya geçen Peter çoktan "Cidden öyle ama, inanmazsan inanma" moduna geçmişti.

Sonunda Tiny, Peter'ın sadece gözlerini dinlendirdiğine ikna olduğunda ikisi de en üst kata çıkmak için asansöre bindi.

Günün yorgunluğu ve vaktin geç olmasıyla birlikte ikisi de direkt yataklarına giderken Peter'ın yüzünde kocaman bir gülümseme, böyle bir babaya sahip olduğu için inanıp inanmadığını bile bilmediği tanrıya şükreden bir ifade vardı.

Tony de kendisinden pek farklı sayılmazdı zaten. Oğlununkine eş bir tebessüm dudaklarını esir alırken Friday Peter'ın uyuduğunu haber verene kadar yatağında öylece gülümseyerek oturdu.

***

Guess who is back?

Çok da özenmeden yazılan bir bölüm o yüzden beklentilerinizi karşılayamamış olabilir. Kusura bakmayın.

En sevdiklerimi tek bölüme sığdırmaya çalıştım. Bilmem başarabildim mi

Umarım ortaya attığım tüm göndermeler anlaşılır. Mal gibi kalmak istemiyorum shfksvdjw

Okul Gezisi Mi? [Peter Parker]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin