9:: 'Sonbahar Güneşi.'

71 14 2
                                    

"Ne yaptığını zannediyorsun? Ayrıca neden yaptın?"

"Sevgilim ile yattığını biliyorum."

Dedi ciddi ve sinirli bir ses tonuyla. Kim söylemiş olabilirdi ki bunu?

"Yuh! Kim söyledi bunu? Ben hayatımda kimseyle yatmadım."

"Şirkette herkes bunu konuşuyor Yuna."

Neden bu dedikoduya inanmıştı ki? Bu dedikoduyu kimin çıkardığını çok merak ediyordum.

"Bu dedikoduya mı inandın? Yalan o."

Derin bir nefes aldı ve dudağını yaladı.

"Yalan olduğunu nasıl kanıtlayacaksın? Herkes bunu konuştuğuna göre yalan değildir."

Ardından bana yaklaştı, iğrenç görünen yeşil lensli gözlerini kıstı.

Ve bana tokat attı. Yanağımı tutup sessizce konuştum.

"Eziksin. Sırf bir dedikodu yüzünden masum birine tokat atıyorsun."

Bunu dediğimde iyice sinirlendiği belli oluyordu.

Ortamı inleten bir çığlık atmıştı. Herkes bize bakıyordu. Garson gelip sessiz olmamızı rica etmişti.

"Sen tam bir yalancısın Yuna, insan dürüstçe özür diler."

Hala boş boş konuşuyordu.

"Yapmadığım bir şey için özür dileyemem, özür dilemesi gereken sensin."

Hayatımda nadiren kendimi savunabildiğim anlar olurdu ve bu o anlardan biriydi. Her ne kadar kötü bir durumun içinde olsam da, kendimi savunduğum için mutluydum.

Ardından birkaç kez yalancı bir pislik olduğumu tekrar edip durdu. Bu tartışmayı sonlandırmak istiyordum.

"Neye inanmak istiyorsan ona inan. Uğraşamam seninle."

Arkamı döndüm ve oradan uzaklaştım. Birşeyler mırıldandığını hissedebiliyordum ama onu dinleyecek halim yoktu.

Eve gittim ve yarın için işten izin aldım. Biraz dinlenmek istiyordum. Zaten sonraki gün Ryujin ile randevumuz vardı.

Tüm akşam boyunca onunla randevumuzu düşünüp durdum. Ayrıca ona güneş desenli bir küpe almıştım.

Nedense, bana güneşi hatırlatıyordu. Sonbahar güneşini.

Karanlık bir günde bulutların arasından çıkan ve etrafı aydınlatan sonbahar güneşini.

~

Attığı konumu bulmam biraz zor olmuştu. Zaten bunu tahmin ettiğim için erken gitmiştim. Daha randevumuzun saatine kırk beş dakika vardı.

Ama sorun değildi. Sonuçta erken gelmeyi ben seçmiştim.

Onu beklerken biraz telefonumla oynadım, etrafı inceledim.

Ardından, gelmişti. Deri ceketinin içindeki siyah gömlekle çok güzel gözüküyordu.

"Çok hoş görünüyorsun Ryujin."

Gülümsedi. Gülümsediğinde kısılan gözlerine hiç dikkat etmemiştim. Çok tatlı görünüyordu.

Biraz konuştuk ve yemek söyledik. Yemeklerimizi yerken duraksadım.

"Ryujin."

"Efendim?"

Çantamdan hediyemi çıkardım ve ona verdim. Çok sevinmiş görünüyordu.

"Çok hoş bir kolye bu! Güneş gibi parlak olduğumu mu düşünüyorsun yoksa?"

Alaycı bir tavırla söylemişti bunu. Ardından ben konuştum.

"Sen bana sonbahar güneşini hatırlatıyorsun Ryujin."

...

can you remember the rain? | ryunaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin