Uyuz - Soyunma Odası

105 9 0
                                    

" Beril buraya gel " dedi annem. Hep ben mutluyken bok etmek zorundaydı. Meriç bi bana bir anneme bakıyordu.

Annem birdaha " Beril Buraya geliyorsun ! " dedi. Beni anlayana kadar gitmeyecektim yanına dinlemeyecektim onu. Hiç beni düşünmüyordu. " Hayır anne gelmiyeceğim şimdi git lütfen. " dedim. Anneme bakıyordum gözlerimde hayal kırıklığı mı dersin aldatılmışlık mı dersin ki onu şu an takmasam da koyuyor insana hayal kırıklarım gözüme batıyordu. Kırpmamaya çalışıyordum gözümü daha çok acıtacaktı çünkü. Annem yine " Beril son kez söylüyorum " diye cırlayınca devreye Meriç girdi "Kızınızda olsa onu zorla hiç bir yere götüremessiniz istemiyor işte niye zorluyorsunuz ? " Annem bana dik dik baktı ve arkasını döndü ben orada bakarken annnem koridordan dönmüştü bile işte hayal kırıklarım daha da artmıştı. Bir bir kırılıyordu şimdi sadece gözüme değil kalbimede batıyordu. Meriç hala bana bakıyordu. Kolunu kafama dolayıp sarıldı. " Ağlama minik. Zaten çirkinsin ağlayınca dahada çirkin oluyorsun. " Sırıtmıştı söylerken. Ona baktım sadece okulun içinden çıkıp bahçede ilerliyorduk çıkış kapısına geldik ve çıktık.

Meriç'in arabasınsaydım. Birazda olsa geçmişti kalbimde ki acı. Mutlu olmaya çalışmam lazımdı. Bir 10 dakikanın ardından Meriç'in beni büyük bir yere götürdüğünü fark ettim ama buranın ne olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu.Bir dakika içinde bilinçaltımın bana ufak oyunlarına karşılık düşüncelerimden kurtulmam gerektiğini düşündüğüm sırada Meriç'in sesiyle irkildim.'' Acele et biraz minik 5 dakikam kaldı maça yetişmem gerekiyor" dedi. Şaşkın bir surat ifadesiyle gözlerimi Meriç'e karşı ateş ettiğimdeyse yine o piç smilesini kullanıp çekiciliğiyle beni bitiriyordu." Sen futbol mu oynuyorsun ?" Diye bir tepki gösterdiğimde " Tabiki kızım messi gelse 2-1 e yenerim" diye sırıttı. Ağzı kulaklarına yapışmadı iyi ki. Hey yarabim.

Bir süre sonra beni çim sahanın etrafında duran koltuklardan birine yerleştirdiğinde onu bekliyordum ki karşımda gördüğümde şok olmuştum. O formasının içinde ki o tatlı görüntüyü oluşturan o güzel ve biçimlendirilmiş vücuduyla ayrı bir çekici duruyordu. Maç başladığında onu izlemeye devam ediyordum.

45 dakikanın ardından maç sonlandırılmıştı. Latif'in bir kaç anlatışıyla bildiğim kadarıyla ilk yarı bitmişti. Latif' te iyi oynuyordu. Arada onu izlemeye gidiyorduk Eda Buse Dilara falan. Ama Meriç ' i izlemek daha keyifliydi.

Bir süre Meriç'i düşünüp bir yandanda bekledikten sonra maçın ikinci yarısı diye adlandırılan kısmı başlamıştı ki başladıktan hemen sonra Meriç'in yerde yattığını gördüm. Endişe içinde paniklediğimi hissettiğimde bir şey yok gibi ifadesizce yerinden işaret yaparken ayağı kalkmak için zorlanmıştı ki güçlü bir çocuk olduğu için hızla kalkmıştı ve maçına odaklanmıştı.

Bir süre öyle izledikten sonra Meriç'in maç bitiminde birkaç dakika sonra yanıma ulaştığını gördüm. " Çok acıktım " diye ağzımdan tıslama çıkarken Meriç çoktan gitme pozisyonuna geçmiş bir şekilde elimden tuttu ve beni çekelemeye başladı. Arabaya bindik bayağı ilerledikten sonra Meriç aniden ' U' dönüşü yapıp geldiğimiz yöne gidiyorduk.

" Ne oldu Meriç neden geri gidiyoruz ? "

" Beril soyunma odasına gitmeyi unutmuşum " dedi. Suratına bakamktan üstüne bakammışım ki çocuğun. Üstüne baktığımda hala formaylaydı.

Geldiğimizde arabadan inerken " Geliyor musun ? " dedi.

" Bekle " dedim ve inip yanına ilerledim. Soyunma odasını bulduğumuzda askıdan kıyafetini aldı ve formayı sıyırıp attı Yarabbimm vicuda bak ahey ahey. Maşallah maşallah diye içimden geçirirken bi ara kendimi sapık gibi hissetmiştim. O kasları sersemletmişti iyice gözüm odaklanmış bakıyordum. Bi an gözümü Meriç 'e çevirdiğimde bana sırıttığını gördüm.

" Sapık falan mısın sen ? Alacaklı gibi bakıyorsun " deyip gene piç smilesini koymuştu suratına. Utanmıştım azıcık yanaklarıma kan hücum etmişti çoktan. Kafamı yere çevirdim. Bakmıyordum.

"Utangaç minik " dedi ve tişörtünü giydi. Önden çıkmıştım oda gelmişti biraz onu bekleyince beni geçmişti şimdi ben onun arkasından yürüyordum. Arabaya bindi kapı açma gibi bir adetide yok küçük beyin. Bende açıp bindim kemerimi taktım.

Bir yerin önünde durduğumuzda şık ve güzel bir restauranta benziyordu.Arabadan indiğinde benim kapımın önüne hızlıca gelip kapıyı açmıştı. Meriç'te hiç beklemediğim tavırlar ortaya çıksada güzeldi deyip sustum. Deniz kenarında güzel bir yerde beni yemek yemeğe getirmişti inanılmaz!.
" Ne yemek istersin minik " diye bir soru yönelttiğinde kafamı kaldırıp ona baktım ve " Bilmiyorum sen ne istersen söyle şuan çok açım her şeyi yiyebilirim" diye cümlemi noktalandırdığımda Meriç " Hay hay " demişti. Garsonu çağırıp balık istediğini söylemişti. " tamam Meriç Be- " diye sözünü tamamlamadan Meriç bir bakış atmıştı " Bana bey diye adımın yanına özne koymalarından hoşlanmadığımı söylediğimi hatırlıyorum "diye cümlesine girişti ve son noktayı koyduğunda " Peki efendim " diye bir gülümseme ardından garson yanımızdan uzaklaşmıştı.

10 dakika içinde yemeklerimiz önümüze geldiğinde hızlıca yemeğe başlamıştım. Arada gözlerim Meriç'e kayıyordu. Beni çok garip bir şekilde izlerken oda sakin bir şekilde yemek yiyordu. Birden boğazıma takılan küçük bir parça beni öksürtmeye yetmişti. Ben öksürürken Meriç'te beni izliyordu. Normal bir insan öksürürken konuşamadığı için Meriç'e kızamadım. Öksürmem bittiğinde " Ne bakıyorsun öküz ölüyordum neredeyse insan sırtıma vururdu. " diyebilmiştim. " Meriç'in sinir edici sözleriyle burun buruna gelmiştim. " Minik az yavaş ye ya boğulacaksın " diye alaycı bir tavırla beslediği cümleyi benim önüme koymuştu. ağzım dolu bir şekilde " Lokmalarımı saymak yerine yemek ye kemiklerin çıkmış iyice " dedim. " Evet soyunma odasındada kemiklerime bakıyordun zaten dimi ? " deyip sırıttı. Dalga geçiyordu. Uyuz. Biz böyle saçmalarken bir kadın sesi duyduk ve kafamızı ses gelen tarafa çevirdik.

UyuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin