Deniz ne yapacağını bilmediği bir ses tonuyla " Meriç " dedi.
" Deniz senin ne işin var burada ?
Deniz tonlamasını düzenli bir şekilde sürdürürken " Sevgilimi görmeye geldim " dedi ve Dilara'ya doğru ilerledi ve yanağından öptü.
Ben şok olmuş bir şekilde onları izlerken pot kırmamaya özen gösteriyordum sanırım Deniz Dilara'nın kulağına bir şeyler söylemiş olmalıydı ki Dilara ' da şaşkın yüz ifadesini silerek sırıttı.
Meriç'e baktığımda şaşkın bir şekilde Deniz'e bakıyordu." İyi de sen kimseyle çıkmassın ki " dedi Meriç.
" Oğlum kurcalamasana ya " dedi sesini uyarır tonda söylemişti Deniz. Meriç anlamış gibi kafasını salladı.
" İyi madem hayırlı olsun " dedi. Meriç değişik bi surat ifadesiyle.
" Saol " dedi gülerek Deniz.
" İçeriye geçelim hadi " deyen Dilara'ya baktık hepimiz.
Dilara şaşkınlığından ödün vermeksizin gülümsüyordu. Meriç'in kucağında olduğumu fark ettim ve kulağına " Beni koltuğa bırakır mısın ? " diye fısıldadım onaylarcasına kafasını salladıktan sonra beni içeri gidip koltuğa bıraktı. Ve kendide yanıma oturdu. Bir süre beni izledikten sonra
" Benim gitmem gerek Minik... Ufak bir işim var seninkiyle " deyip göz kırptı.
" Meriç gitmesen bırak şunu artık. Beni tek bırakma " dedim o sırada Meriç'in telefonu çalmaya başladı. Cebinden telefonu çıkardığında alaycı bir tavır takınıp koltuktan kalktı.
" Geliyorum be Anıl ne sabredemez insansın sen "
" Beklesin biraz daha geliyorum ona birkaç dakika daha yaşam süresi verdiğim için de bana dua etsin 20 dakikası var çünkü ona benim olana dokunmanın ne demek olduğunu göstereceğim piç herif ben uyarmıştım onu! "
Telefonunu kapadıktan sonra bana döndüğünde tam ağzını açacakken ondan önce davranıp
" Hiçbir yere gitmiyorsun burada kalıyorsun benim yanımda kimi arıyorsan ara bıraksınlar onu da. Zarar vermeyin ona " dedim. Beni takmadan ilerliyordu tutman gerekiyor onu başını belaya sokacak.
" Meriç buraya gel " diye bağırırken bir yandan ayağı kalkmaya çalışıyordum. Aniden yere yuvarlandım ve kafamı masanın ayağına vurdum.
■■□■■□■■□
Uyanmaya çalışırken başımda bir ağrı hissettim gözlerimi yavaşça açmaya çalışıyordum bir yandan da boğuk bir ses duyuyordum.
" Nuisance " kulağımda yankılanırken ses daha çok netleşiyordu. Yine Meriç Fransızca konuşuyordu anlaşılan " Baş belası " gibi bir cümle kurmuştu sanırım kafamı vurduğumdan pek hatırlayamasam da öyle diyor gibi geliyordu bana. Niye sürekli Fransızca konuşuyor diye düşünüyordum. Bir ara bunu Meriç'e sormam lazımdı ama şuan ona çok kızgındım.Gözlerimi tamımıyla açtığımda " finalement " diye fısıltıyla söylediği cümleye aklım takılmıştı bu çocuk niye bu kadar çok Fransızca konuşuyor biraz önce baş belası diye konuşan Meriç şimdide
" Nihayet " diyordu ah Meriç ah hayatın kadar saklı bir görünüme karışmış sende varsın of nasıl çözeceğim ben seni.
" Meriç " diye boğuk çıkan sesimi fark ettiğimde ben bile bu kadar güçsüz ve bitmiş durumda olmama kızıyordum içten içe.
" Gitmedim merak etme sana dua etsin o puşt ben bilirdim ona yapacağımı da yine sonunda sen kurtardın hayatını " dedi.
Ben bu haldeyken o hala Latif'i düşünüyordu hala. Tekrar telefonu çaldığında yanımda eğilmiş pozisyonundan kurtulup ayağa kalkmış bir hal aldı telefonu çıkarıp baktığında yanımızdan azcık uzaklaşıp arkasını döndü ve telefonu açtı.
" Ne var Anıl ? "
" Geleceğim Anıl Beril düştü onunla uğraşıyorum yine kurtardı o puştun hayatını ama yakında görüşücez elbet sikicem onun hayatını "
" Sakin olmak benim lugatta yok Anıl ben vuramıyorum sen vur şuna bir tane içimde kaldı belli ki daha buradayım " dediğinde dönüp bana baktı.
Tekrar önüne döndüğünde
" Aferin Anıl attığın yumruğun sesi buraya kadar geldi sevindim buna acı içinde inlicek o şerefsiz Beril'e dokunmanın acısını çekecek " deyip telefonu kapattı.
Tekrar bana doğru yaklaştığında " Nereye istiyorsan siktir olup gidebilirsin ne yaparsan yap umrumda değil tamam mı ama Latif'e dokunmayacaksın o zaman kötü olur " aslında içimden dövse hatta öldürse bile güzel olacağını düşünüyordum ama başına bela almasını istemiyordum hele hele o gereksiz için. Ama beni koruması da hoşuma gitmiyor değil.
Yüzüme sinirli bir şekilde bakıp sonra gözlerini kaçırdığında " enculé " dedi. Küfür etti yine ya ama neden Fransızca anlamamamı falan mı istiyordu bütün düşüncelerden uzaklaşıp Meriç'e döndüm o sırada ona bakıyordum göz göze geldiğimizde ani bir hareketle yanıma yaklaşıp beni kucağına aldı.
Kapıya doğru adımlar atmaya başlayınca " Nereye götürüyorsun ? " diye sordum. Meriç cevap vermedi
•••●●•••●●•••
Taşlıklı bir yere gelmiştik. Karşımızda deniz ile gökyüzü birbirine karışmıştı. O deniz ve gökyüzünün arasında ki ufak çizgi dikkatli baktığında gözüküyordu. Meriç ileri sürüyordu denize çok yaklaşmıştık uçurumdu. Gaza bastı Meriç.
" Ne yapıyorsun ? " diye bağırdığımda aniden durdu. Önüme yalpalandım. Meriç arabadan indi ellerini saçlarına götürmüştü. Bende ayağım yüzünden arabanın koltuğunda yana döndüm ve arabaya yaslandım.
" Madem onu seviyorsun niye yanımdasın Beril ? Git onun yanına o zaman. Ah sahi iddia dimi tamam bitti iddia git o piçin yanına. Gülme bir daha bana. Oyun bitti. " söyledikleri kulağımda yankılanıyordu. Bi yandan da bana ' Senin gülüşün benim cennetim ' deyişi gelmişti aklıma. Gözlerimin dolmasına engel olamuyordum. Çınlıyordu kulaklarım. Meriç bana değil karşısında ki manzaraya bakarak bağırıyordu. Ben yokmuşum gibi ama bir o kadarda varmışım gibi. Yaslandığım arabadan doğrulup topallayarak yanına gitmeye çabalıyordum. Telefonu çaldı Meriç ' in.
" Gene ne var Anıl ? "
" Her zaman ki yer işte "
" Tamam "
Bir süre öyle bekledik. Ona ' Meriç ben seni seviyorum onu değil ' demek istedim ama olmadı. Diyemedim. Bir araba geldi. Meriç ' in arabasının arkasında durdu ve arabadan indi. Anıl gelmişti yanında da sizce kim ? Latif.
Latif ' in kaşında yara bandı vardı. Onu görmemezlikten gelip Meriç'e baktım. İğrenirmiş gibi bakıyordu Latif'e. Anıl ' a kaydı kafam bize bakıyordu. Latif'i çıkardı arabadan. Yanımıza getirdi.
" Al Meriç " dedi. Meriç'in önüne atarken. Meriç kaldırdı havaya yumruk attı suratına. Yara bandı olan yer yeniden kanamaya başladı. Belaya sokucak başını ya. Anıl odunu izliyordu.
" Anıl ayırsana " diye bağırdım. Anıl halinden memnun sanki piknik yapmaya gelmiş gibi tavırlar sergiliyordu. Gerizekalı. Allah ne verdiyse ben yapıcam artık. Bu bacakla nasıl olacaksa.
Meriç ard arda yumruklar geçiriyordu. Uçurumun kenarında kavga mı olur ? Allah korusun birşey olacak falan. Ayırmaya aralarına girmiştim. Meriç o sinirle beni itince ayağım kaydı. Bir anda düşüncelerim bulanıklaşırken aklım tek bir şeye odaklandı. " Düşüyordum. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyuz
RandomGenç bir kızın ihanete karşı dimdik durması üzerine uyarlanan bir direniş hikayesidir... Her şeye rağmen ayakta duran sapasağlam bir genç kız... BERİL KOREL... Güzel bir başlangıca imza atamasalar da hayatında önemli bir yere sahip olacak kişi... ME...