Mavi gözlerim hala Meriç'in o kahverengi gözlerindeydi. Bir süre bakıştıktan sonra sessizliği Meriç bozdu
" Hadi bakalım minik uykuya " deyip beni kucağına aldı. Gülüyordum hoşuma gidiyordu bana ' Minik ' deyişi. Yavaşça yatağa bıraktı. Şimdi Meriç 'in yatağındaydım galiba. O beni yatırdıktan sonra koltuğa geri gitti ve oturdu. Kafasını yere eğdi gözlerini siyahlı beyazlı halısına dikti. Birşey düşünüyordu arada da gülüyordu. Uykum yoktu bende o bir filmmiş gibi onu izliyordum. Evet bir filmdi benim filmim. Hala onu izlerken kafasını kaldırdı. Hemen gözlerimi kapadım. Onu izlediğimi anlamamıştır inşallah. Gözlerini yüzümde hissediyordum sanki gözümü açsam göz göze gelicektik. Bir süre bekledim hiç ses yoktu. İçten içe onu düşünüyordum. Bir ses duyduğumda irkildim. Galiba Meriç'ti. Ayak sesleri yaklaşıyordu ve durdu. Yatağın kenarına biri oturmuştu. Uyumadığımı anlamaması için düzenli nefes almaya çalışıyordum. Bir den bire bana yaklaşan nefesini hissettiğimde kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kulağıma yaklaşıp " Votre sourire est mon paradis " dedi ve alnıma minik bir öpücük kondurdu. Sanırım ne dediğini anlamamam için Fransızca söylemişti ama ne dediğini anlayabilecek kadar Fransızcam vardı ve dediği kelime şuandan itibaren kulağımda yankılanıyordu ne yani bana " senin gülüşün benim cennetim" mi demişti. Fransızca öğrenmem ilk defa işime yaramıştı. Yaşasın fransızca. Normalde fransızca derslerimi pek dinlemezdim öyle bir kaç kelime bilirdim. Ama artık dinleyeceğim valla. O sesi kulağımda taht kurmuştu. Nefesini içimde hissediyordum. O... o harikaydı. Meriçi'i düşünmek bile ayrı bir dünyaya göç etmekti. Bende galiba uykuya göç edicektim.◆◇◆◇◆◇◆◇
Sabah kalktığımda yüzümde bir nefes belimde bir el hissediyordum. Ve kollarımın dolağı biri. Kokusundan tanıdığıma göre Meriç'ti. Ne Meriç miydi yok artık. Gözümü araladığımda karşımda Meriç vardı. Normalde kalkardım da şimdi uyanmasın yazık akşam geç yattı. Çok düşünceli bir kızım ben. Aniden gözünü açınca yeni uyanmış gibi şaşırmış bir şekilde ona bakıp " Senin ne işin var yanımda ? " diye söylenip yatakta doğruldum. Çok iyi rol oynuyorsun Beril devam. Meriç'te hala bir kıpırdama yoktu bana bakıp gülüyordu sadece. Onu umursamadan ayağı kalkmaya çalıştım. Kalktığım gibi kendimi Meriç'in üstünde bulmam bir oldu. Ezik bilekle nereye kalkıyorsan beril. Ah beril ah. Meriç'in gülüşü daha da yayılmıştı. Şu an onun üstündeydim. Kızarmıştım kalkmaya çalışırken tekrar düştüm. Bacağıma başlıyacam şimdi ama. Yeniden deniyecekken bu sefer Meriç kolumdan tuttu ve yüzümü yüzüne yaklaştırdı. Nefesi yüzümdeyken bile kalbim çıkacak gibi olurken şimdi bu kadar yakınken... Telefon çalınca Meriç ufak bir küfür savurdu ve doğruldu. Bense arayan kişiye dua ediyordum. Telefonu cebinden çıkarıp ekrana baktı ve açtı.
" Ne var Anıl ? "
" Sıçtırtma şimdi Latif'ine "
" Tamam beni bekleyin siz. Bu sefer sıçmassam ağızına "
" Tamam Anıl. Bekleyin 1 saate geliyorum ".
Ben hala olduğum yerde donakalmış onu dinliyordum. Latif gene neler çeviriyordu acaba ? Meriç beni kucağına aldı ona bakmıyordum. Yüzüm hala kıpkırmızıydı.
" Utangaç minik " deyip sırıttı.
" Ben acıktım "
" Aşağıdan birşeyler alıp geliyorum sonra seni eve bırakıcam. İşim var. " deyip kapıdan dışarı çıktı ve kapıyı tekrardan kapadı. Aklıma Dilara gelmişti hemen telefonumu açmam lazımdı. Telefonum cebimdeydi dünden beri açtım. Daha açtığım gibi
(13) mesaj
(27) cevapsız arama vardı.
Mesajların biri Latif ' ten 12 si Dilara ' dandı. Aramalarında sadece 1 tanesi annemdendi. Gerisi Dilara'dan. Dilara'yı aradım hemen." Hangi cehennemdesin kızım sen öldüm meraktan evdede değilmişsin " diye açtı telefonu. Herşeyi kısaca anlattım. Kapı açıldı ve Meriç girdi.
" Sonra konuşuruz" deyip kapadım.
Meriç yanıma tepsiyle geldi. Bu sefer ben kendim yiyecektim. Geçen sefer uçak geliyor demişti. Bir daha bunu kaldıramam. Aklıma gelince gülmüştüm. Meriç'te bana bakıp güldü. Dün geceki dediği aklıma gelmişti. ' Senin gülüşün benim cennetim ' Bu nasıl bir harika sözdü böyle. Bu sözü bir daha duymak için ölebilirdim bile.
" Yedireyim istersen " diyen Meriç'e baktım.
" Ben kendim yerim " deyip sırıttım. Çatalı almış birşeyler ağzıma tıkıyordum. Aradada ağzıma ekmek tıkıştırıyordum. Meyve suyuda içiyordum tabiki.
Meriç benim meyve suyumdan içince" Kendikinden içsene ya " demiştim. Çocuk gibi çıkmıştı sesim.
" Seninki daha tatlı " demişti.
Kahvaltımızı ettik Meriç hep benim meyve suyumdan içmişti. Sonunda bitirmişti. Tepsiyi aldı ve aşağı indirdi. Odaya geri geldiğinde elinde güzel bir tişört vardı." Al bunu giy " dedi. Ona bakınca
" İstersen ben giydireyim " deyip kahkaha attı.
" Pis uyuz " dedim.
" Meriç bu kimin ? " diye sordum.
" Eski sevgilimin " deyip güldü.
" Giymem ben bunu " deyip tişörtü suratına fırlattım.
" Kıskanma minik. Şaka yapıyorum. Hizmetçiye aldırmıştım giyersin " diye deyince geri attı tişörtü.
" Çıkarsan giyineceğim "
" Geçende görmüştüm bir şey olmaz. Sayende pembe rengini seviyorum. " deyince kafasına fırlatmak için birşeyler aradım ama yoktu." Meriç arkanı dön " dedim. Bir şey demeden dönmüştü. Hızlıca giyindim ve çıkardığım tişörtünü elime aldım. Arkası dönükken boynuna atlasam mı diye düşündüm ve sonra bacağım aklıma geldi. Bacağım düzelince bunu ona yapıcaktım.
" Dönebilirsin " dediğimde bana döndü ve kucağına aldı. Aşağı indiğimizde ortalıkta kimse yoktu. Hizmetçiye " Biz çıkıyoruz " deyip çıktı. Arabanın kapısını açtı ve beni oturttu. Kendiside oturdu ve arabayı çalıştırdı.
" Seni eve mi Dilaralara mı bırakayım ? "
" Dilaralara " dedim kısaca.
☆★☆★☆★☆★
Geldiğizde Meriç indi ve beni kucağına aldı. Dilara'ların evin bahçeye getirdi ve kapıya yöneldi. Kapıyı tıklayacakken kapı açıldı. Kapıyı açan Deniz 'di.
Meriç " Deniz " dedi şaşkın bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyuz
RandomGenç bir kızın ihanete karşı dimdik durması üzerine uyarlanan bir direniş hikayesidir... Her şeye rağmen ayakta duran sapasağlam bir genç kız... BERİL KOREL... Güzel bir başlangıca imza atamasalar da hayatında önemli bir yere sahip olacak kişi... ME...