saki düğündeki herkesin arkasına toplanması için sesleniyor. yeterince kalabalık olduğunu gördükten sonra arkasını dönüyor ve buketini fırlatmaya hazırlanıyor.
buketi havaya kaldırıp atacakmış gibi yaparken arkasını dönüp buketini kalabalığın en önünde duran, en yakın arkadaşlarından biri olan honami'nin eline veriyor.
honami elindeki beyaz ve pembe çiçeklerle dolu olan bukete bakıyor, kafası çok karışmış ama bu kadar güzel bir bukete sahip olacağı için mutlu. "n-neden böyle bir şey yaptın?" "dedim ya, elimden kayıverdi!" "bilerek yapmışsın gibiydi ama..." "sana yalan mı söyleyeceğim?"
muhtemelen saki onunla dalga geçiyordu. honami iç çekti. "pekâlâ, teşekkür ederim. yine de buket sende kalabilir, sonuçta sana ait." saki yalandan kızmış gibi yapıyor. "yakalayan sendin, o yüzden artık sana ait!" honami kıkırdıyor ve buketi kabul ediyor.
akşamın geri kalan saatlerinde düğünde eğleniyorlar. honami en yakın arkadaşlarından ikisi evlendiği için mutluydu. muhtemelen saki, honami'nin onunla aynı yaşta olduğu ve artık onun evlenmesini görmesi için buketi ona vermişti. klasik saki, çoğu kişiye aynı şeyleri yapıyordu. yine de honami kendisi için erken olduğunu düşünüyordu, bu yüzden pek de aldırış etmedi.
sonunda düğünden çoğu kişi ayrılmaya başladığında ve çoğu kişi herkesle vedalaşırken honami ve yanında gelmesini isteyip kabul ettiği sevgilisi kanade, son kez saki ve shiho'yu tebrik edip artık eve gitmeye karar verdiler.
her zamanki gibi kanade, honami'yi evine bıraktıktan sonra kendi evine dönecekti. ikisi kanade'nin arabasına bindi ve yol aldılar. honami ilk başta aynı yoldan gittikleri için eve gittiğini sandı ama nedense kanade bir anda yol değiştirdi. "eve gitmiyor muyuz?" "ahh... sana sormayı unuttum tabii, hemen eve mi gitmek istiyorsun?" "bana fark etmez aslında, biliyorsun." "pekâlâ, sahile gitmek ister misin? düğün gürültülüydü, biraz kafa dinleriz diye düşünmüştüm." "olur."
kanade arabayı sahile doğru sürmeye başladı ve birkaç dakika sonra sahile vardılar.
kayalıklara gitmeden önlerinde durdular ve yan yana denizi izlediler. ikisi de yorulmuş olmalı ki pek bir diyalog geçmedi. kanade kafasını honami'nin omzuna yaslamıştı. bazen honami, ya kanade uyuduysa diye ona bakıp kontrol ediyordu.
"sen olsaydın nasıl bir buket tercih ederdin?" "hm? sanırım... daha çok renk çeşidi olan yumuşak renkler tercih ederdim ama saki'nin buketi de çok güzeldi." "böyle diyeceğini biliyordum." honami kıkırdadı.
yaklaşık bir dakika sessizlik olduktan sonra kanade kafasını honami'nin omzundan çekti, honami'nin karşısında diz çöktü ve arka cebinden bir kutu çıkardı. kutuyu honami'nin önünde açtı, çok güzel bir yüzük vardı. honami şaşkınlıktan neredeyse bayılacakken malum soruyu sordu. "honami, benimle evlenir misin?"
"n-n-ne? nerden çıktı bir anda?" "saki'den buketi sana vermesini istedim çünkü bugün teklif edecektim." honami sakinleşmeye çalıştı. "siz... evet kanade, seninle evlenirim." kanade gülümsedi ve honami'nin elini istedi. yüzüğü ona taktı ve ayağa kalktı. "çok teşekkür ederim." "...gerçekten beklemiyordum, bu kadar ani olması gerekiyor muydu cidden?" "sanırım kötü bir zamanlamaydı..." "hayır hayır sorun değil." ikisi de birbirine güldü.
kanade, honami'nin beline sarılıyordu. "eğer senden daha güçlü olsaydım şu an seni havaya kaldırıp döndürürdüm." "hahaha, benim yapmamı ister misin?" "...hayır." honami de ona sarıldı. "seni seviyorum, kanade." "ben de seni seviyorum, honami."
*gelin çiçeği düğünün sonuna doğru gelinin arkasında toplanan kalabalığa atılır ve tutan kişi bekar ise onun evleneceğine işaret eder.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.