🎈☕(ruitoya) - cannibalism

96 10 33
                                        


!!!- rahatsız edici içerikler

!!!- karakterler yetişkin, hikayenin tamamı üstteki uyarılardan ibaret, karakterleri bu şekilde hclemiyorum ve karakterlerin bu potansiyelinin olmadığının farkındayım sadece au, ciddiye almamanız önerilir, okumadan önce bunları göz önünde bulundurun.

-toya pov-

rui'nin eve henüz gelmediğini umarak apartmandan içeri girdim ve daireye doğru çıktım. ona dışarı çıktığımı söylemedim o yüzden eve gelmiş olsaydı bana çok kızardı. yine de rui işten bu saatlerde yeni çıkmış oluyor, o yüzden sanırım sorun yoktu.

daireye yaklaştığımda nedense içime garip bir his geldi, rui sanki evdeymiş gibi hissettim. yine de evde olsaydı eve gitmez akito'nun yanına giderdim, belki beni rui'den korurdu.

sonunda kata geldiğimde içim korkuyla kaplandı. rui'nin ayakkabıları evin önündeydi, hemen aşağıya inmek için hareket ettim. bir kapı gıcırtısı duydum, ardından ise bir ses,
"sevgilim?"
kanım dondu, rui bana sevgi dolu ama şaşırmış bir sesle seslendi. arkamı döndüm,
"e-efendim..?"
"içeri gelmiyor musun?"
"g-geliyorum... evet..."
eve girmekten başka bir şansım yoktu artık, neyse ki alışkın olmadığım şeyler değildi.

rui benim için kapıyı açtı, ben de içeri girdim. rui yüzüme yaklaştı ve beni yanağımdan öptü.
"hoş geldin aşkım."
"hoş buldum..."
rui benim için endişelenmiş gibi görünüyordu.
"bir şey mi oldu?"
"h-hayır, ne olsun ki?"
"neden garip davranıyorsun?"
"bir şey olmadı, yemin ederim-"
"benden bir şey mi saklıyorsun?"
rui bana iyice yaklaşmaya başladı,
"h-hayır! gerçekten!"
rui bana gülümsedi,
"tamam aşkım, sana inanıyorum."

rui hep böyle, değil mi? ne zaman korksam bana karşı nazik davranıyor. bazen rui hakkında böyle düşündüğümde pişman oluyorum çünkü beni sevmekten başka bir şey yapmıyor. rui'ye yalan söylediğim için cezalandırılmam gerekiyor ama rui buna rağmen beni yine de seviyor.
rui beni elimden tuttu ve banyoya sürükledi.
"gömleğini çıkar."
onu dinledim, zaten yapabileceğim başka bir şey yok. bir süre yaralarımı inceledi.
"ben seni böyle bırakmadım."
"yemin ederim hiç bir şey yapmadım..."
bana gülümsedi ve saçlarımı okşadı.
"yalan söyleyen çocuklara ne oluyor?"
"...ceza veriliyor."
"aferin sana."

rui küçük keskin bıçağı eline aldı. bu daha önce bana yaptığı bir şey, bunu yapmazsam akıllanmayacağımı düşünüyor ama ben bunu yapmasına rağmen akıllanmıyorum. rui bıçağı kesiklerle dolu olan koluma yaklaştırdı, yeni oluşmuş kesiklerin ortasına tekrar bir kesik daha attı. bu kesinlikle acıttı ama küçük bir ses dışında bir şey çıkarmadım.
"ah, özür dilerim. daha iyileşmemişlerdi."
sorun olmadığını söyleseydim ne kadar absürt olurdu.
"her zaman çok güzel kokuyor."
kan kokusu, rui çok sever. benim de iğrendiğim bir şey değil, bu yüzden böyle söylediğinde pek de garipsemiyorum.

rui bıçağı boynumun altında, köprücük kemiğimin üstünde bir yere yaklaştırdı ve oraya bir kesik attı. tekrar saçımı okşamaya başladı.
"kendimi tutamıyorum."
rui boynuma yaklaştı, kesikten çıkan kanı emmeye başladı. daha çok acıyıp acımadığını anlayamadım ama rui'yi geri itmek gibi bir planım yoktu. madem rui'yi kandırıyorum, rui benden yararlanmalı.

rui bir süre sonra çekildi, yüzünde taze kan izleri vardı. bana tekrar gülümsedi, elini bu sefer saçlarımın arkasına götürdü ve bir anda saçımı çekti. yüzüme yaklaştı, bana delici bakışlarla baktı, beni öldürmek istiyor gibiydi.
"beni aldatırken de bu kadar eğleniyor musun?"
"seni aldatmadı-"
kafamı banyo duvarına vurdu, elbette biliyordu.
"küçük bir şeytansın, seni tam olarak bile cezalandıramıyorum çünkü senin canını ne kadar yakarsam o kadar zevk alıyorsun."
neden bilmiyorum ama o an ağlamaya başladım. rui'nin beni bir gün öldüreceğinden emindim, eğer o gün bu gün değilse daha da kötüsü olacaktı.

"bir de utanmadan ağlıyor musun?"
rui sinirle bu sefer belimde bir yara açtı. gözü dönmüştü, haklıydı. bu yarayla birlikte bağırdım çünkü daha derin hissettiriyordu.
"bana ait olduğunu anlaman için daha sana nasıl davranmam gerekiyor?"
sessizce ağlamaktan başka bir şey yapmadım, bedenim korkuyormuş gibi gözükse de rui içimdeki duyguları biliyordu. ağlamam, titremem veya yalvarmam onun için etkili değildi. rui her zaman benim içimdekileri okuyabiliyordu.

"lütfen... bırak..."
"bırakayım? bıraktığımda ne yapacaksın? seni burada durmak bilmeyen kanamalarınla yalnız bıraksam nereye gideceksin? konuştuğun adam sana yardım edecek mi? benden başka kimsen var mı?"
yok. rui'den başka kimse umursamaz beni. buna rağmen rui'ye ihanet ettim.

gerçek duygularım beni ele geçirmeye başladı, çok kan kaybetmeye başladığım zaman sarhoşa dönüyordum. bu rui'nin beni en sevdiği hâli. durduk yere kahkaha atmaya başladım. kollarımı rui'nin boynuna doladım, rui bana yaklaştı ve dudaklarımı öptü. bu olurken rui boynumun aşağısındaki kesiği bıçakla büyüttü. dudaklarımdan ayrılıp iyice açılmış yarama indi, yarayı ısırdı. bedenimden bir parça koptuğunu hissettim. rui boynumu bıraktığında yüzünün yarısı neredeyse kanlıydı ve bir şey çiğniyordu.
"toya çok lezzetli. çiğken bile, keşke bunu sen de tadabilseydin."
bedenim konuşamayacak kadar yorulmaya başlamıştı, eğer direnebilseydim daha fazlasını isterdim. rui'yi mutlu edebildiğimde mutlu oluyorum. ya da belki de sadece rui bana zarar verdiğinde.

rui yarayı daha çok büyüttü, tekrar bir ısırık aldı, çiğneyip yuttu. tekrar, tekrar, tekrar... görüşüm bulanıklaşana kadar. rui kendini kaybetti, bense kendimi çoktan kaybetmiştim. son gördüğüm şey rui'nin kanla kaplı yüzü, kan göletine dönmüş banyo zemini ve her yeri kana bulanmış bedenimdi. bedenim çok yorgundu, gözlerimi açık tutmak acı verici olmaya başlamıştı. eğer şimdi gözlerimi kapatırsam bir daha nerede açacağımı, daha doğru açıp açamayacağımı bilmiyordum. tatlı ölüm beni almaya başladı, gözlerimi tamamen kapatmak zorunda kaldım.

-rui pov-

kendime geldiğimde çoktan toya'nın öldüğünü fark ettim. onun canını aldım. kötü bir insanım, bir katilim, bir yamyamım ve hiç onun ilk seçeneği olamadım. beni sadece yaşamak için seçti, ben ise onu öldürdüm. elinde bir fırsat olsaydı yanımda bir saniye bile kalmayacaktı, bu yüzden onu manipüle ettim. ona zarar verip durdum, ondan yararlandım. son ana kadar şikayet etmedi, öldüğünü bile fark edemedim. ondan başka hayatım yoktu. kimseyi gözüm görmezdi, bütün gün düşündüğüm tek şey o olurdu ama o ben işteyken başka erkek arkadaşlarıyla görüşürdü, akşamına da sanki hiçbir şey olmamış gibi bana sarılırdı. benim ondan başka bir hayatım yok, ben onsuz bir hiçim. eğer onun yerine şimdi ben ölmüş olsaydım çok mutlu olacaktı. fakat ben onu öldürdüm ve şimdi onun yanına gitmek dışında bir şey yapamam. her şeyiyle güzeldi, onu yemeye devam etmek isterdim fakat onun olmadığı bir saniye bile beni delirtiyor. bu yüzden sadece odadaki silahı alıp kafama sıkacağım.

 bu yüzden sadece odadaki silahı alıp kafama sıkacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sanırım artık bir terapiste gitmek zorundasın (pişman değilim)

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sanırım artık bir terapiste gitmek zorundasın (pişman değilim)

project sekai oneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin