Işık'ın Anlatımıyla
Sonbahar mevsimiydi yapraklar dökülüyor, yaza veda ediyorduk. Ben ise her zamanki gibi evde tek başımaydım. Annemler genellikle eve gelmezlerdi çoğunlukla yalnızdım. Bundan şikayet etmiyordum ama canım sıkılıyordu. Oturduğum koltuktan cama doğru bakmaya başladım. Hava çoktan kararmıştı, normalde bu saatlerde dışarı çıkmazdım ama küçük bir yürüyüşe çıkmak istedim. Hava biraz soğuk olduğu için üzerime bir hırka alıp çıktım. Sokaklar bomboştu sessiz ve sakin diye düşündüm uzun bir süre daha yürüdükten sonra atıştırmalık bir şeyler için markete girdim.
Cipslerin olduğu yere doğru ilerledim bir de ne göreyim bir cips olmuş 20 lira! Fiyatlarla daha fazla bakışmadan kasaya parayı ödeyip çıktım. Biraz yürüdükten sonra yorulmaya başlamıştım. Ancak saat geç oluyordu o yüzden bir yerde oturup dinlenemezdim. Bir minibüse rastlama umuduyla yürümeye devam ettim. Şansıma sokağı dönmeden bir minibüs gördüm ve bindim. İçeride benden başka kimse yoktu aldırış etmedim ve koltuklardan birine oturdum ve etrafı incelemeye başladım. Minibüsün şöförü bıyıklı ve göbekli bir amcaydı sol gözünün altında eskiden kalma bir kesik vardı ve bu onu daha korkutucu gösteriyordu. Umursamadım,Kafamı cama yasladım ve dışarıyı izlemeye başladım.
Yaklaşık yirmi dakika sonra, ortalık bir anda karardı tek ışık kaynağım minibüsün tavanında olan Led lambalardı. Paniklemeye başlıyordum başımı şöfere çevirdim oda bir anlam verememişti anlaşılan.
Dümdüz ilerliyorduk, saat çoktan on ikiyi geçmişti gittikçe geriliyordum.
Şöför frene basarak arabayı durdurdu. Bir anda arkadan bir çarpma sesi ile yere düştüm. Kaza yapmış olmalıydık. Göz kapaklarım ağırlaşırken tek düşüne annem ve babamdı bensiz iyi olacaklar mıydı?
İyi bir evlatmıydım? bilincim kapanırken hayata veda ediyordum.
Yada ben öyle düşünüyordum.
Gözlerimi yavaşça açtım beni beyaz bir ışık huzmesi karşıladı ellerimi önüme siper etmek istedim ama bir şey bana engel oluyordu sanki bağlıymışım gibi. Vücudumdaki bütün acı kaybolmuştu. Öldüm mü? Diye düşündüm. Gözlerimi bir kaç kere daha kırpıştırdıktan sonra gözlerimi açabildim o an bir çocuk sesi duydum."Anne bak kardeşim uyanıyor!"
Kafamı çevirmeye çalıştım ama yapamadım. Bir anda bedenim havalandı bu sefer kesin öldüm derken bir kıkırtı duydum bir kadına ait zarif bir gülüştü.
Kadının görebildiğim kadarıyla beyaz saçları vardı. Erkek çocuğununsa annesininki gibi beyaz saçları ve mavi gözleri vardı. Kadın kafasını bana çevirip "Evet Touya kız kardeşin uyandı."
Bir dakika bir dakika Touya mı? Sakın bana.. reeankarne olduğumu söyleme!
Tabi ya beyaz saçlar onunla uyumlu olan mavi renkli gözler nasıl hatırlamam! Touya Todoroki my hero academia animesinde kötü karakterlerden biriydi. O zaman bu kadın.. Rei Todoroki mi!? Çok genç ve güzel gözüküyor en son izlediğimde hayat enerjisi sönmüş gibiydi.
Kapı bir anda sert bir şekilde açıldı ve içeriye Kızıl saçlı mavi gözlü bir adam girdi arkasından da iki çocuk silüeti belirdi. Onlar Fuyumi Todoroki ve Natsuo Todoroki'ydi.
Kızıl saçlı adam yani babam Enji Todoroki sert adımlarla yanımıza geldi ve durdu kısa süre bir göz gezdirdikten sonra "Shoto nerede?"
Dedi kabaca. Ahh bu adam her zaman mı böyleydi kaba ve soğuk Rei sen bu adama nasıl katlandın?Rei'nin sol tarafında bulunan beşiğe doğru ilerledi ve yeni uyanan oğlunu kucağına aldı. Kısa bir süre sonra bebek ağlamaya başladı. Rei uyarma gereği duyarak "Alevlerini söndür, ona zarar vereceksin" dedi. Enji Todoroki sert bir şekilde, "Bana ne yapacağımı söyleme." dedi. Küçük shoto'yu beşiğine bıraktıktan sonra Rei'ye doğru yürüdü ve bana dik dik bakmaya başladı. Rei'nin kucağından beni kabaca çekip aldı. Rei'ye beni kurtar bu zalimden dercesine baktım ama o sadece bana bakmakla yetindi yada anlamadı.
Önüme döndüm ve babam olacak zalime baktım. Hareketlerimi izliyordu ve bunu yaparken yüzünde bir duygu kırıntısı yoktu. İnsan kızına böyle mi bakar be adam!
Küçük ellerim yavaşca onun alevlerle sarılı yüzünü tuttu. Bunu yaparken dişsiz ağzımla gülümsedim.
Alev kahramanı şaşkın bir şekilde kızına akıyordu. Bense gülüyordum. yaptıklarını biliyordum ama sonlara doğru değişmeye başlamıştı. Ellerimi yüzünden kurtardıktan sonra beni beşiğime geri yatırdı.Bana dik dik bakıyordu ne var yani bok mu var bu adama acilen nasıl kibar olunur dersi verilmeli. Natsuo yavaşca beşiğime yaklaştı ve keyifli bir sesle fısıldadı "Bir kız kardeşim daha oldu." Fuyumi onu kenara iterek, "Bende kardeşimi görmek istiyorum." dedi. Onlar aralarında konuşurken gözlerim shoto'yu buldu. Beşiğinde masum masum uyuyordu. Şu an ne kadar onu ısırmak istesem de şartlar el vermiyordu ne yazık ki.Rei nazik sesiyle, "Adı ne olacak?" Dedi beni kastederek. Alev kahramanı n bakışları onları izleyen bana döndü.
"Elincia, Elincia Todoroki adı bu olsun."
Duyduğum cümle yerimde donmamı sağladı. Elincia'mı? Elincia Todoroki. Ben animenin kötü karakteri Elincia Todoroki'miydim! Hayır hayır olamaz bu bir kabus olmalı değil mi? Kabus olmadığını biliyordum ama inanmak istemiyordum. Ben onun bedeninde olamam. Tekrar ölmek istemiyorum! Bu şans sadece bende olur zaten. Herkesin hayatını mahveden ölen kötü karakter. Allahım neydi günahım?Böylece Işık'ın yeni hayatı başladı.
Heyyooo ilk bölüm nasıldı? Yorumlara bekliyorum!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Burning Flames
FanfictionBu Hikaye Elincia Todoroki'nin Yaşam Mücadelesidir. Yada Işık Mı Demeliydim?