8. ÖLÜM KORKUSU

712 106 43
                                    

Hayatım boyunca o kadar fazla itilip kakılmıştım ki bu hareketlere karşı içimde bir tür savunma oluşturmuştum. Çektiğim çilenin onda birine maruz kalan biri kafayı yiyebilirdi ancak ben hala dimdik durabiliyordum.

Bununla övünmeli miydim?

Belki de artık yere düşmem gerekiyordu. Aynı şekilde güçlü kaldıkça döngüden çıkamıyordum.

Kafam düşüncelerimin ağırlığı altında çırpınırken hasta gözlerle yola baktım. Timuçin beni bir araca tıkmış ve motorları bağırtacak şekilde park ettiği yerden çıkmıştı. Belki trafik polisleri peşimize takılır diye düşünmüştüm ama kimse umursamamıştı bu kurallara aykırı davranışı.

Sırtımı daha çok koltuğa yapıştırırken derin bir nefes verdim.

"Ne o?" diye mırıldandı vites değiştiren Timuçin. Akıp giden trafik geçip giden ömrümü temsil ediyordu. "Sessizsin."

"Konuşunca kızıyorsun." diyebildim kuru bir sesle. "Neden konuşayım?"

"Sessizliği sevmem. Konuş." Timuçin yine garipti ve bu sefer ona karşılık verecek durumda değildim. Hasta hissediyordum. Son bir ayda üçüncü duyuşum falandı annemin sesini. Bundan Timuçin'e yıllar önce bahsetmiştim ama o kadar uzun zamandır sıkıntım yoktu ki unutmuş olmalıydı.

Şu problemimi de anlatırsam beni hastaneye falan kapatırdı.

Özgürlüğümü tamamen elimden alması için eline koz veremezdim.

"Ne dememi bekliyorsun Timuçin?" dedim yorgun bir şekilde kafamı ona çevirirken. Rahatça araba kullanırken gözlerini bana çevirdi. Sonra çok durmadan ileriye yeniden döndü. Elini aradaki bölmeye uzatırken homurdandı. "Bilmem. İzlediklerini anlatabilirsin. Haberleri anlatabilirsin. Bu konu hakkındaki düşünceni söyleyebilirsin. Dağhan hakkında gece gündüz düşünen sen değil misin? Nasıl olur da yorum yapmazsın şaşırdım. Ağzın durmazdı ve küfür edip dururdun normalde." Sigara paketini aldı ve iki elini de direksiyondan çekerken bir tane sigarayı ağzına tıkıp çakmağı ucuna dayadı. Gazı hafifçe azaltırken, "Orada olanlar hakkında memnun değilsin görebiliyorum." diye mırıldandı. Ağzındaki sigaradan dolayı boğuktu sesi.

"Nasıl olabilirim?" dedim hafif çatallı bir sesle. Çıkışmadan edemedim yine. Bu adam konuştukça o kadar sinirleniyordum ki hasta halim bile uçup gidiyordu.

Timuçin bir elini direksiyona dayadı ve yaktığı sigaradan derin bir nefes alırken camı araladı. Çıkıştığım anda dudakları yukarı kıvrılmıştı.

Şerefsiz. Hoşuna gidiyordu. İstediği de buydu zaten.

"Bak, onlara inanmıyorum tamam mı?" dedim tamamen ona dönerken. Kaşlarını kaldırdı. "Kamera kayıtlarında sıkıntı olmalı. Bir insan birden bire ortadan kaybolamaz. Oynamış olabilirler. Kayıt silmiş olabilirler, bize, bana göstermiyor olabilirler." Elimi uzamış kahverengi saçlarıma atıp çekiştirirken nefretle yanımdaki adamın yan profiline baktım. Ben sinirlendikçe rahatça sigarasından nefes almaya devam etmişti.

Ben o kadar kötü durumdayken bu herif tam tersimdi! Bu her zaman böyle olmuştu! Ben acı çekerken o yanıma gelir, 'abartma, dayan bu da geçecek.' derdi. Beni hep ayağa kaldırır, ne durumda olduğumu umursamazdı!

Nefret ediyordum! Neden, neden ben bunu çekmek zorundaydım?

"Sana gösterdiler mi?" diye sordum birden bire aklıma garip fikirler dolaşırken. Timuçin'in kaşları çatıldı. Ağzına dayadığı sigaradan bir fırt daha alırken kafasını bana çevirdi. Siyahları yüzümde turlarken, "Ne?" diye sordu kaba bir sesle. "Neyi?"

Verus | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin