Uzun bölüm oldu yorum ve oy atarsanız mutlu olurum teşekkürlerrr.
Özet: Önceki bölümde Timuçin bir iş yüzünden ordan ayrıldı ve Tilki kendine başına bara gitti. Orada sorularına aldığı tek cevap Aral diye biri yok oldu.
Benim de içine çekildiğim bu olay daha da karanlıklaşırken nasıl durduracağım hakkında bir fikir üretemiyordum.
Ortada kayıp biri vardı ve bu en yakın arkadaşımdı. O gecede sarhoş olup sakso çektiğim adam kayıptı. Kayıp da denmezdi, öyle biri yoktu. Timuçin araştıracağım demiş, polise diye tanıdığının yanına götürmüştü. Sonra onun bile anlam veremediği kameralarla oynama olayı olmuştu. Dediğine göre kendisinin bile tam bilmediği bir şey dönüyordu ve eğer yapanı bulursa mahvedecekti.
Ona inanmalı mıydım?
Timuçin'in gözlerine bakınca inanasım gelmişti.
Belki de başka şansım olmadığı için ona tutunmak istemiştim.
Kardeşim gibi gördüğüm adam kaybolalı beş gün olmuştu.
"Bakın." diyebildim sakin durmaya çalışarak. Adis, garip bir ifadeyle beni izlerken rahatsız duruyordu. Aklıma o geceyi getirdim. Defalarca oynattım. Aral Savaşan oradaydı ve bana bakıyordu. Dudaklarındaki sırıtış zihnime dolarken irkildim. Parlayan haç küpesi gözümü aldı sanki.
Ama o burada değildi.
"Bakıyorum ve anlamıyorum." diye mırıldandı Adis ve eline bir bardak aldı. Kuru bezle silmeye başlarken rahatsızlığını gösterdi. Sorularımı garipsemişti. Umurumda değildi. Dağhan kayıptı! "Lütfen düzgünce anlatır mısın? Yok anlatmam diyorsan çıkış orada." Bir eliyle kapı tarafını gösterince kalbimde panikle karışık sinir yükseldi.
Elim yumruk olurken kaşlarımı çattım. "Aral Savaşan buradaydı ve beş gün önce ona sakso çektim. Bizzat kendisi beni taksiye bindirdi. Kısa saçı ve boğazında kelebek dövmesi olan biriydi," Nefes nefese bilgileri sıralarken Adis'in yüzünü izledim. Tek bir ipucu... Küçük bir tanesine bile muhtaçtım.
"Böyle birini tanımıyorum." dedi Adis tok bir sesle. Kırmızı saçlarından bir tutam alnına döküldü. Yeşilleri kısılırken benden ayırmadı gözlerini. "Gerçekten tanımıyorum. Ayrıca fazla paniklemiş duruyorsun. Su falan ister misin?"
Terlerken oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandım. Midem bulanıyordu. Ancak buradan bir şey daha içemezdim. "En son bir şey içtiğimde," diye fısıldadım gözlerimi yeşillerine dikerken. Nasıl bakıyorsam irkildi. "Kafam uçtu ve arkadaşım ortalıktan kayboldu. Bu mekandan su bile içmem ben."
Adis'in ağzından histerik bir gülüş çıktı.
"O kadar emin konuşuyorsun ki olayların burada olduğuna, şaşırmadım değil." derken elindeki bardağı masaya bırakmıştı. Ellerim yumruk halde onu izlemeye devam ettim. "Yani, çıkıp gitmiş olamaz mı? Sonra ortadan kaybolmuştur?"
Cevap vermedim. Her şeyin başlangıcı burasıydı. Kiminle çıktıysa mekandan her şeyin sorumlusu o olmalıydı.
Adis'in gözleri arkama kaydı. "Müdürümüz de geldi." derken sesi kısıktı. "Bana soracağına ona sorsan ya sorularını?"
Kaskatı kesilen bedenimi çözmeye çalıştım ama başaramadım. Mekandaki konuşma sesleri arttı. Az önce konuştuğum yerleri temizleyen gençlerin sesini duydum. Ve onların ardından gelen başka bir erkek sesi.
"Polise haber falan verdiysen onlarla gel bence. Belki müdür bey kamera kayıtlarını gösterir o zaman. Normalde polislerle arası iyi olduğu için küçük olayların üstünü örtüp yok eder ama belki şanslı gününde olursun." Adis yavaş yavaş konuşurken sesinde eğlenen bir ton vardı. Gözlerim uykusuzluktan acırken çaresizlikte inlememek için zor tuttum kendimi. Yine mi polislerle arası iyi olan biri!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Verus | bxb
Mystery / ThrillerHer insan şanslı doğmuyordu. Korkunç bir ailede doğmuştum. Yıllarımı, yaşamak istediğim için sokaklarda geçirmek zorunda kalmıştım. Ben insanların hor gözle baktığı o müsveddelerden fazlası değildim. Fakat bir gün en yakın arkadaşımın ortadan kaybol...