OO2 ; the family of cardoso-gonzalez

555 35 20
                                    








































📍Lisbon, Portugal.
Monaco'dan bir anda Lisbon'a dönmüştük. Artık tatil tam anlamıyla başlamıştı, 1 hafta kadar annemi görecek sonrasında kızlarla beraber ibiza'ya gidecektik.

Annemin Lizbon'daki yazlık evinin önünde durup derin bir nefes aldıktan sonra zile basmıştım. Hayatımda ilk defa bu eve gelmiyordum ama nedense her geldiğimde bir değişik hissediyordum.

Bu evden Manchester'da üniversite okuyacam diye çıkmıştım, şimdi 25 yaşındaydım, üniversite biteli belli bir zaman geçmişti ve ben tamamıyla buraya geri dönmemiştim, hiç dönebileceğimi de düşünmüyordum zaten.

Kapı açılmış, annem de elinde süs köpeği coco ile beraber beni karşılamıştı. Beni her bu evde görüşünde gözleri dolardı, bu yaşıma kadar neden olduğunu bende bilmiyordum şahsen.

"Tahlia! sonunda geldin annem. Nerede kaldın böyle ya." demişti, coco'yu yere bırakıp bana sarılırken. Ellerimi onun etrafında sarıp onu cevapladım "Uçak rötar yaptı anca indik bir de trafik falan derken"

Kafa sallamıştı benden ayrılıp coco'yu tekrardan eline alırken. Coco'nun kafasını okşayıp bende yanımda taşıdığım kocaman bavulu içeri sokmuştum.

Kapı arkasında bavulu bırakıp annemin peşinden koşarak arka bahçeye çıktım, şezlonga kendimi atıp gözlerimi kapadım. "Tahlia! 12 güneşi yakıcaksın yine bir yerini sonra bütün yaz ağlarsın. Gölgeye geç"

Gözlerimi açıp gölgedeki koltukta oturan anneme baktım, haklıydı, fakat bir beş dakika şurada uzansam gebermezdim herhalde.

İngiltere'nin her zaman bulutlu, yağmurlu havasına o kadar alışmıştım ki artık ciddi bir şekilde güneşe çıkınca vampire dönüşüyordum. Şezlongtan kalkıp annemin yanına gittim, kafamı kucağına koyup uzandım koltukta.

Hızla ellerini saçlarıma geçirip kafatamı oymaya başlamıştı, derin bir nefes alıp vermiştim. Ellerimi önümde toplayıp etrafa baktım, Portekiz'i özlemiş miydim? belki birazcık özlemiştim, ama o kadar da çok özlediğimi zannetmiyorum. Tabii ki doğup büyüdüğüm ülkeydi, fakat uzun zaman boyunca burada yaşayabileceğimi düşünmüyordum.

"Ruben nasıl? O da seninle geldi galiba?" Kafa salladım annemin sorusuna. "İyi, o da ailesi ile görüşmeye gitti. Bir ara seni ziyarete gelecekmiş" dedim. Ruben annemin öz evladı olsa hiç sırıtmazdı.

Bende Dias ailesinin çocuğu olsam sırıtmazdım, bazen bizi değiş tokuş yaptıklarını düşünürdüm fakat sonrasında Ruben ile aramızda 1 yaş olduğunu hatırlayıp böyle birşeyin imkanı olmadığını kendime hatırlatırdım.

"Heh, yarın Alejandro ve Callie akşam yemeğine gelecekler. Ruben'e söyle o da gelsin, Alejandro ve Callie ile de tanışmış olur." Annemin yüzüne baktım, "Hangi Alejandro? erkek arkadaşın olan mı?"

Tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı, "Başka Alejandro tanımıyoruz Tahlia. Tabii ki o"

Babam ve annem neredeyse 10 sene önce boşanmışlardı, annem Lizbon'da yaşamaya devam ederken babam kendi ülkesine Amerika'ya geri taşınmıştı. O zamandan beri birbirlerini belki 2 ya da 3 kez görmüşlerdi. 1'i benim lise mezuniyetim diğeri ise üniversite mezuniyetimdi. Bir keresinde de annem benimle beraber Miami'ya geldiğinde görmek zorunda kalmıştı.

"Söylerim Ruben'e belki gelir." dedim gözlerimi kapatırken. Umarım işi çıkardı da gelemezdi.



















































































𝐭𝐡𝐞 𝐥𝐚𝐬𝐭 𝐠𝐫𝐞𝐚𝐭 𝐚𝐦𝐞𝐫𝐢𝐜𝐚𝐧 𝐝𝐲𝐧𝐚𝐬𝐭𝐲. -ruben diasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin