O14 ; i am not going to anywhere, don't worry

329 31 9
                                    


























































📍Manchester, UK.
Saat neredeyse 10'a geliyordu. Ruben'in tesislerden buraya gelmesi bu sefer oldukça fazla sürmüştü. Ki hiç bu kadar uzun sürmezdi tesislerden buraya. Bu yüzden gelmiyecek diye düşünmüştüm. TV karşısında dizi izlerken arada telefona bakıyor, instagram'da postları beğenip kızlara atıyordum.

Kapı çaldığında ise bir süre koridora doğru bakmıştım. Ayaklanıp kapıya gitmek zor gelmişti fakat yine de kalkmıştım. Delikten bakıp gelenin Ruben olduğunu doğrulayıp kapıyı açtım.

Üzerine, takım eşyalarını geçirmiş, elindeki çanta ile kapının önünde bekliyordu.

"Biraz geç kaldım" demişti, içeri doğru yeltenirken. Kafamı iki yana salladım "Önemli değil" dedim, kapıyı arkasından kapatıp peşinden oturma odasına ilerlerken. "Birkaç işim vardı, önce eve uğradım. İşleri halledip geldim"

Koltuğuma iyice kurulurken açıklama yapmıştı. Bir açıklama istememiştim oysaki.

Yanına oturup kafa salladım. "Gelmene gerek yoktu, öylesine demiştim. Korkmuyorum, artık kim gönderdiyse o forma ile mektubu umrumda değil."

Tek kaşını kaldırıp bana bakmıştı, bir şey söylemek için ağzını açmış, sonrasında ise kapamıştı. "Ne oldu?" dedim, bu sefer tek kaşını kaldıran bendim.

"Bu mektup olayını, yazı tanıdık gelmişti. Mateus'a sordum, sanırsam o gönderdi."

Gözlerim kocaman açılmıştı, ama Mateus neden bana bir United forması ile beraber mektup göndersin ki? Yakın olduğumuzu bile düşünmüyorum.

Ruben cebindeki telefonu çıkartıp Mateus ile olan konuşmasını açmıştı bana. Mesajlara üstten göz attım, sonda attığı mesaj gözüme çarpmıştı. "Kendini çok önemli birisi gibi görüyorsun Ruben. Ama değilsin, sıkıntı burada. Ne demek istiyor?"

Ona baktığımda alt dudağını ısırmıştı. Omuz silkip telefonunu elimden almış, kapatıp cebime geri atmıştı.

"İçimden bir his, bütün bu olanların gerçekten de Mateus'un altından çıktığını söylüyor" demişti. Kafa salladım, en başından beri bunu düşünüyordum bende.

Hızla ayaklandım, "Çay içer misin? ya da ne bileyim soda, veya kahve?" sordum mutfağa doğru ilerlerken. Kafasını iki yana sallamıştı. "Uykum var, sadece uyumak istiyorum"

Gülerek ona baktım, "Uyumak istiyorsan evine git" dedim. Gülüp kafasını iki yana sallamıştı koltuğuma kendisini bırakırken. Omuz silktim, ardından mutfağa girip kendime soda aldım. Yediklerimden sonra midem ağrımıştı.

Birazda korku vardı içimde, hayatımda ilk defa bu kadar garip bir mektup almıştım.




































































dorocardoso story update
( see translation : birazcık yardım edebilir misin? Mercedes'in mekanikerleri gibi hissediyorum kendimi @rubendias )

dorocardoso story update ( see translation : birazcık yardım edebilir misin? Mercedes'in mekanikerleri gibi hissediyorum kendimi @rubendias )

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝐭𝐡𝐞 𝐥𝐚𝐬𝐭 𝐠𝐫𝐞𝐚𝐭 𝐚𝐦𝐞𝐫𝐢𝐜𝐚𝐧 𝐝𝐲𝐧𝐚𝐬𝐭𝐲. -ruben diasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin