—»————» bölüm başı «————«
Elinde oranın anahtarları vardı.
O iki aptal kadın, resmen anahtarları eline vermişti.
Kendi kendine küçük bir kahkaha attı ve masanın üzerinde duran fotoğrafa baktı. Hange'ye ait son resim iki gün önce eline geçmişti. Genç kızı izlemesi için tuttuğu adam, onun koşarak dışarıya çıktığını görmüş ve takip etmeye karar vermişti, bu sayede eczanenin önündeki görüntüsünü elde edebilmişti.
İç çekerek fotoğrafı yavaşça okşadı ve Hange'nin gözlerine baktı.
Eğer Levi ile evlenmiş olmasaydı, kesinlikle genç kızın peşinden koşabilirdi.
Şu an çiftin ilişkisinin ne durumda olduğunu bilmiyordu. Eğer Petra'nın tahminleri doğruysa, birkaç hafta içerisinde boşanmaları söz konusuydu. Ayrıca, aldığı teklife bakılırsa ikilinin gerçekten dışarıdan gelecek bir yardıma ihtiyacı vardı. Bir yıl önce yaptıkları evlilik, gözleri önünde yıkılıyor olabilirdi.
Gelecekte birbirlerinden bağımsız bir yaşam sürebilir, iki yabancı hâline gelebilirlerdi
Levi'nin yaptıklarını öğrenmesi çok uzun sürmemişti
Evlendikten sonrası ile ilgili bilgi alması biraz daha zordu, ama Levi'nin gece kulüplerindeki ünü sayesinde dedikoduları duymuştu. Genç adam sık sık farklı barlarda görünüyor, rastgele kızlarla geceyi geçiriyordu. Sinirli ve umursamaz tavrı ile ünlüydü. Altına aldığı kızlara bağırıyor, yeri geldiğinde sert davranıyordu. Dolayısıyla o kulübe girdiği an 'buz prens' lakabı insanların ağzında dolanmaya başlamıştı.
Buna rağmen, bilgi aldığı tüm kızlar Levi ile bir gece geçirmenin nasıl olacağından bahsediyordu. Bir grup kız kendi aralarında kıkırdayıp ne kadar mükemmel olacağını bile söylemişti.
Levi Ackerman, ünlü bir moda şirketinin tek varisiydi ve yaşadığı yerdeki güzellik kriterlerine göre de gayet yakışıklıydı. Bu yüzden kötü davranışlarının ya da sert tavırlarının göze batmaması normaldi.
Hange için aynı şeyler söylenemezdi.
O melek gibiydi sadece kocasını seviyordu aylarca evde kapalı kalmasına rağmen ondan vazgeçmiyordu evlenmeden önce Erwin'nin stüdyosunda mankenlik yapıyor ve çekimlere katılıyordu.
...
"Hange, çok acımasızsın."
Levi önündeki lapadan bir kaşık daha aldı, ardından dudaklarını büzdü. Son üç gündür benzer yemekleri yiyordu ve Hange kesinlikle menüyü değiştirmeyeceğini söylemişti. Bunun kendi iyiliği için olduğundan haberdardı, ancak artık lapa ya da tavuk suyu çorbası görmek istemiyordu.
On yıl boyunca uzak kalsalar bile, iki yemeği de özlemeyeceğinden emindi.
Son kaşığı da ağzına atmasıyla zaferle gülümsedi ve onu izleyen Hange'ye baktı. Son üç gündür ilk defa tüm yemeği bitirebiliyordu, ayrıca artık ateşi de yoktu. Kendini çok daha iyi hissettiğini söyleyebilirdi. Ara sıra tekrar titremeye başlıyordu ancak bundan başka bir belirtisi kalmamıştı.
Bu yüzden, zaferle gülümsemeyi hak ediyordu.
Genç kız ise çalışma masasının üzerinde bıraktığı tepsiyi eline aldı ve kapağını açıp ileri uzattı. "O tatsız yemekleri yemen için seni zorladığımın farkındayım," dedi gülerek. Ardından muffinlerle dolu olan tepsiyi boşalan tabakların yerine koydu. "ama artık daha iyi görünüyorsun, bu yüzden sana tatlı da hazırladım!"
Kısa süreli bir beklemenin ardından, önce önündeki muffinlere, ardından izin istercesine Hange'ye baktı. Genç kızın onaylayan yüz ifadesini görünce hızla tatlılardan birini kaldırdı ve küçük bir ısırık aldı. Hange'nin ne kadar iyi bir aşçı olduğunu biliyordu, ancak hayatı boyunca bu kadar güzel bir muffin yememişti. Dolayısıyla hem mutluluk hem de imrenme ile gözlerini kıstı ve yanında duran kıza döndü.
"Hange," dedi ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra. "Bu kadar iyilik yaparsan sana karşılığını ödeyemem, lütfen bunları dengelemek için kötü bir şey de yap. Mesela... beni merdivenlerden aşağı itebilirsin."
"Seni merdivenlerden aşağı itmek için iyileştirmedim herhalde.
Doğru çok saçma olurdu. Farklı bir kötülük planı bulursam sana söyleyeceğim. Siyah saçlı genç düşünceli bir şekilde elindeki muffinden bir ısırık daha aldı. Ardından, kapının çaldığını duymasıyla gülümseyerek Hange'ye döndü. "Hadi git ve kapıya bak!"
"Neden bu kadar heyecanlandın?"
"Heyecanlanmadım bir kere!"
Genç kız kaşlarını çattı şaşkınlıkla Levi'ye baktı, ardından alt kata inmek üzere koridora yöneldi. Gelen kişiyi fazla bekletmek istemiyordu, zaten merdivenlerden inip kapıya ulaşması bile dakikalarını alabilirdi.
Önce bahçe kapısını açtı, ardından evlerine ait çelik kapının kolunu indirerek dışarı çıktı. On beş on altı yaşlarındaki bir genç , elindeki buket ile eve doğru geliyordu. Üzerindeki formaya bakılırsa alt sokaktaki çiçekçiden geliyor olmalıydı.
Fırtına dinmiş olmasına rağmen yağmur çiselemeye devam ediyordu. Bu yüzden genç adam koşarak Hange'nin önüne geldi ve elindeki faturayı çıkardı. "Hange Ackerman?" dedi ismi doğrulamak istercesine.
"Evet benim.
"Bu buket Levi Ackerman tarafından size gönderildi efendim faturanın bir kopyasını mail olarak kendisine gönderdik, eğer fiziksel haline ihtiyacı olursa dükkanımızı ziyaret edebilir. İyi günler dilerim!"
Genç kız eline bırakılan bukete şaşkınlıkla baktıktan sonra bahçe kapısının kapandığını duymasıyla içeri girdi. En son Levi'den ne zaman çiçek aldığını hatırlamıyordu.
Bakışlarını merdivenin en yukarısından heyecanla ona bakan Levi'ye çevirdi. Aralarında uzun bir mesafe olmasına rağmen, gri gözlerin neşe ve merakla parladığını görebiliyordu.
"Her şey için teşekkürler, Hange. Buketi beğendin mi? ,
En sevdiğin çan çiçeklerini aldım." diyerek dirseklerini trabzana yasladı Levi. Hızla odadan çıktığı için üzerindeki pijamaya ya da dağınık saçlarına dikkat etmemişti, bu yüzden küçük çocuklar gibi görünüyordu. Ayrıca, konuşması da her zamankinden daha hızlıydı.
Aylar sonra ilk defa, içten bir görüntü sunuyordu.
Bu yüzden, Hange de elindeki buketi sıkıca kucakladı, kafasını yana yatırdı ve kocaman gülümsedi.
"Çok güzel görünüyor, Levi! Teşekkür ederim!"
—»————» bölüm sonu «————«
Diğer bölümde görüşmek üzere ...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
déchirements ◍LevHan◍
FanfictionHange ilişkimizin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum... Hange nefesini tuttu... ...Boşanalım ''