—»————» bölüm başı «————«
•Salvatore-Lana del Rey •Levi, merdivenlerde duyduğu hafif adım sesleri ile laptoptan kafasını kaldırdı ve Hange'ye baktı. Genç kız bir önceki gece üstünde bulunan elbiseden kurtulmuş, rahat bir şeyler giymişti. Geç kalkmış olmasına rağmen gözleri kızarmıştı ve yüzündeki ifade ne kadar uykulu olduğunu açığa veriyor gibiydi.
İstemsizce "Günaydın," dedi ve ne söylediğinin farkına varınca kendi kendine kızdı. Bu kızdan ayrılmaya çalışıyordu, iyi davranmanın ya da selam vermenin vakti değildi. Her zamanki soğuk tavırlarını bırakması, tüm emeklerinin boşa gitmesiyle sonuçlanabilirdi.
Bu sırada, Hange de selam vermek istercesine ağzını açtı, ancak herhangi bir ses çıkmayınca eliyle ağzını kapattı. Yüzündeki şaşkın ifade neler olduğunu az çok açıklıyor gibiydi. Genç kız ise, birkaç kez daha konuşmayı denemesine rağmen sonuç alamayınca dudaklarını büzüp Levi'ye baktı.
"Sesin mi kısıldı?" dedi siyah saçlı genç gülerek.
Hange ise bir fikri olmadığını gösterircesine omuzlarını kaldırdı ve kağıt-kalem almak için mutfağa yöneldi. Dışarıdaki fırtınadan dolayı vakti anlamak zor olsa da, her zamankinden geç uyandığının farkındaydı. Fazla uyuduğu için bacaklarının ağrıdığını hissedebiliyordu.
Elinde sarı not kağıtları ve yarısı bitmiş bir tükenmez kalem ile salona girdiğinde, Levi da işlerini bitirmişti. Bir sonraki toplantıda kullanacakları sunumu hazırlaması gereken sekreter hastalanmış, bu da görevi siyah saçlı gencin omzuna yüklemişti. Bu yüzden, bir önceki geceden dolayı yorgun olmasına rağmen uyanır uyanmaz laptobun başına geçip slaytlarla ilgilenmeye başlamıştı.
Hange elindeki kağıtlardan Levi'ye uzattı ve gözlerini kırparak beklemeye başladı. Başındaki ağrıdan dolayı koltuğa uzanmak ve uykusuna devam etmek istiyordu, ancak biraz daha tembellik ederse sarışın gencin sabrını zorlayabileceğinin farkındaydı.
Zaten, bir önceki gece neler olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu.
Merdivenlerden inmeden önce, Levi'ye kötü tepkisi ile karşılaşmaktan korktuğu için bir süre oyalanmak zorunda kalmıştı.
Bu sırada siyah saçlı genç elindeki not kağıdına bakıp gülümsedi ve kafasını sağa sola salladı. Kahvaltı hazırlamak için fazla üşengeçti, dışarıdaki fırtınadan dolayı pastaneye gitmek de istememişti. Dolayısıyla, basit bir kahve hazırlayıp işinin başına geçmekte karar kılmıştı.
Aldığı cevap karşısında başka ne istersin?" yazıp tekrardan Levi'ye uzattı. Ardından kalemi cebine koydu ve tek eliyle boğazını ovuşturdu. Birkaç dakika önce neredeyse hiç hissetmediği ağrı, kendini belli etmeye başlamıştı. Bir önceki gece alkol aldığı için zaten başı ağrıyordu, şimdi boğazı da listeye eklenmişti.
Cevabını duymak istercesine bakışlarını tekrardan Levi'ye çevirdi ve gri gözlerin de onu incelediğini fark etti. Her ne kadar şaşırsa da, duygularını dışarı vurmak istemediği için yüz ifadesini koruyarak bakışlarını sarı not kağıdına çevirdi.
Levi ise koltukta geriye yaslandı ve tek elini çenesine koydu. "Bilmem?" dedi düşündüğünü belli edercesine. "Fazla uğraşmana gerek yok, omlet ya da tost hazırlayabilirsin."
Genç kız onaylarcasına kafasını aşağı-yukarı salladı ve önüne gelen kahkülü kulağına sıkıştırıp mutfağa yöneldi. Sesi kısılan insanların ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktu, ömrü boyunca bu tarz bir durumla hiç karşılaşmamıştı. Bu yüzden, ballı ve limonlu çay içmekten daha iyi bir fikre sahip olduğunu söyleyemezdi.
Bir önceki gün markete gittiğinde, içkinin yanında evin ihtiyaçlarını da alması gerekiyordu. Ancak buzdolabının içindeki devasa boşluğa bakılırsa alkollü içecekler reyonunda tüm vaktini harcamış, bir koli yumurta almak bile aklına gelmemişti.
Panikle tüm rafları gözden geçirmesine rağmen, kahvaltı hazırlamak için elinde en ufak bir malzeme yoktu. Eğer yanılmıyorsa, iki gün önce evdeki unu bile bitirmişlerdi. Markete gidilmediği sürece karınlarını doyurmaları imkansızdı.
Acaba dışarıdan kahvaltı söyleyebilir miydi?
Pencereden sokağa baktı ve anında bu fikirden vazgeçti: Dışarıdaki fırtına öylesine karanlık ve korkutucu bir hâl almıştı ki, hiçbir kuryenin yola çıkmaya cesaret edeceğini düşünmüyordu.
Geriye kalan tek seçenek kendisinin markete gitmesiydi. Her ne kadar fırtına korkutucu olsa da, yağmurluğunu ve botlarını giyerse fazla etkilenmeyeceğini düşünüyordu. Hem, daima gittiği market yürüyerek on beş dakikalık bir mesafedeydi.
Tezgahın üzerine bıraktığı sarı not kağıtlarını eline aldı ve hızlıca "Ben markete gidiyorum, istediğin bir şey var mı?" yazıp mutfaktan çıktı. Levi ,bıraktığı koltuktan kalkmış ve televizyonun karşısına geçmişti. Ekrana bakıyor olmasına rağmen bir şey düşünüyor gibi görünüyordu, bu yüzden karşısında Hange'yi görünce irkilmişti.
"Efendim?" dedi ve kafasını hafifçe yana yatırdı, ardından kendisine uzatılan kağıda göz attı. "İyi ama, bu havada mı?"
Hange hızlı hareketlerle bir cümle daha yazıp uzattı. "Buzdolabında hiçbir şey yok."
Levi aldığı cevap karşısında şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı, ardından ayağa kalkarak üzerindeki kazağı düzeltti. "Ben de seninle geliyorum," dedi yağmurluğunu almak için kapıya yönelirken.
Kahverengi saçlı kız ise koşarak peşinden gitmiş, ellerini havada sallamaya başlamıştı. Yine de sesi çıkmadığı ve Levi de ağız okumakta berbat olduğu için, söyleyeceklerini kağıda yazmak zorundaydı. "Senin gelmene gerek yok, market zaten çok yakında. Kendini yorma lütfen. Ben hızlıca alışverişi yapar ve hemen dönerim."
Eline tutuşturulan kağıda bir süre bakan Levi ,gülerek saçlarını geriye yatırdı. Yanaklarındaki küçük gamzeler derinleşmiş, gözlerinin kenarları kırışmıştı. "Sesin kısıkken alışverişi tamamlaman zor olacaktır. Ayrıca, o kadar incesin ki bu fırtınada uçabilirsin."
—»————» bölüm sonu«————«
Son yazdığıma pek takılmazsak sevinirim kurgu gereği Levi'yi uzun düşünelim Hange'yi de biraz daha kısa düşünelim jshdsjhf
Bölüm nasıldı diğer bölümlerde sizi çok büyük sürprizler bekliyor diğer bölümde görüşmek üzere
ŞİMDİ OKUDUĞUN
déchirements ◍LevHan◍
FanficHange ilişkimizin daha fazla devam edebileceğini düşünmüyorum... Hange nefesini tuttu... ...Boşanalım ''