Merhaba arkadaşlar. Bu gün bir hevese gelip yeni bölüm yazayım dedim. Umarım beğenirsiniz de hevesim kırılmaz. İyi okumalar😘
Tek bir pencere bile olmayan bu oda kapının da kapanmasıyla tamamen karanlığa gömülmüştü. Karanlıktan korkuyordum. Hem de çok. Aslında karanlıktan korkulmaması gerektiğini biliyordum ama yine de kendime engel olamıyordum.
Kapının anahtarla açılması sesini duyduğumda oturduğum yatakta dikeldim ve kapıya taraf bakmaya başladım. Yavaş yavaş açılan kapıyla içeriye ışıklar dolmaya başladı. Bu iyiydi çünkü bir az daha karanlıkta kalsam kendimi yitirebilirdim. Ama içeri geçen adam beni kaçıran adam değil daha yaşlı gözüken biriydi. Elinde tuttuğu yemek tepsisiyle yanıma yaklaştı. Tepsiyi hemen yanımda duran küçük çekmecenin üzerine bıraktıktan sonra ''Hadi ye yemeğini'' dedi kibarca. Aslında açtım ama kendimi inata vurup ''İstemiyorum'' dedim kafamı da yana çevirdim. ''Öyle mi, istemiyorsun demek?'' dedi karşımdakı adam yine nazik konuşarak. Bense yine ''Hayır istemiyorum!''dedim. ''Tamam o zaman, yeme. Ama ölmek üzere olduğunda yersin diye buraya bırakıyorum'' dedikten sonra kapıya doğru yöneldi.
''Baksana'' diye seslendiğimde ayak saklayıp bana doğru döndü ''Evet?''. ''Sen de mi onunla birliktesin?''diye sorduğumda bana bir kaç adım yaklaşıp ''Nasıl yani?''diye sordu. ''Sen de mi beni öldürmek istiyorsun?''dediğimde ''Hayır'' diye cevapladı. ''Peki beni neden öldürmek istediğini biliyor musun?'' ''Hayır. Ama eminim geçerli bir sebebi vardır.'' ''Ama ben ne yaptım ki ona?''zavallı bir tonda sorduğumda ''Bunu ona sorcaksın artık'' deyip çiyinlerini çekti. Ardından içerden ''Ferit abi'' diye gelen sesle karşımdakı adam ''Hadi sen de ye yemeğini'' deyip dışarı çıktı ve kapıyı kilitledi.
Bir anda odanın ışıkları yandı. İçimdeki korku bir azcık olsun azaldı. Ve hemen yanımda duran yemekle bir süre bakıştık. Ben de isterdim seni yemeği ama ben de gurur yapmalıyım. Ve ayrıca onun evinden olan yemeği yememek daha iyi. Ve yüzümü önüme döndüm. Yemeği yememeye kararlıydım ve eğer bir şeye kararlıysam onu mutlaka yaparım. Tıpkı burdan kaçmaya kararlı olduğum gibi.
Odada yalnızca beklerken Ferit abi dedikleri o adamın söylediklerini düşünüyordum. ''Eminim geçerli bir nedeni vardır''. Nasıl bir geçerli neden? Ben ne yapmış olabilirim. Adeta tüm hayatımı gözümün önünden geçirdim. O an aklıma 10 yıl önce olmuş bir takım hatırlamadığım küçük kesitler gelmeye başladı. O gün olanları hiç hatırlamıyordum. Ama babamla birlikte olduğumu hatırlıyordum. Bir davet gibi yerdeydik ama nerde? Bir çocuk vardı benim yaşlarımda gözüküyordu ama yüzünü hatırlamıyorum. Sadece bana elini uzalttığını hatırlıyorum. ''Arkadaş olalım mı?'' ''Tamam''. Hatırladığım bir de ateşlerdi. ''Baba kurtar beni!''diye bağıran çocuk sesi galiba bendim. Tek hatırladığım bunlardı. 8 yaşındaki bir çocuktum o zamanlar. Ve bu bir travmaydı bende. Bu yüzden de bazı sorunlar yaşadım ve bazı anılar aklımdan silindi.
O günle ilgili hiç bir zaman hiç kimseden bir şey öğrenemedim. Aslında benden 3 yaş büyük olan amcaoğlum da her şeyi biliyordu ama bana hiç bir zaman bir şey anlatmadı. Ne kadar israr etsem de ''Seni ilgilendiren bir şey yoktu'' demişti. Hatta amcam bile bana ''Boşver. Bunları hatırlamak sadece psikolojini bozar'' demişti. Ve ben eminim ki o gün bir şeyler olmuştu. Ama ne olmuştu? Bunu da bir gün öğrencektim. Amcaoğlumla amcamın da arası iyi olmadı hiç. Amcaoğlum da hep şehirdışında yaşadı. Amcamla hiç konuşmazlar. Bazen buluştuklarında tek söyledikleri ''Merhaba'' ya da ''Nasılsın?''gibi bir şeyler oluyor. O da zorumluluktan. Neden bir birlerine küs olduklarını da hiç bir zaman anlamadım.
Kapının yeniden açılmasıyla düşüncelerimden uyandım. Bu sefer içeri geçen o kibirli adamdı. İçeri geçer geçmez soğuk anlamsız bakışlarıyla dokunmamış olduğum yemeye deydi. Ardından gözleri benim üzerime çıktı. ''Yemeğini ye!'' diğer adamın aksine sert olan bir sesle bana baktı. ''İstemiyorum'' dedim ama ağzımdan çıkan bu tek kelimenin hemen ardından ''Yeme o zaman'' dedi daha sert bir şekilde. Hızla tepsiyi eline alıp odadan çıktı.
Kapıyı açık bırakmış olması geri döneceği anlamına mı geliyordu, yoksa gerçekten unutmuş muydu bilmiyordum ama burda böylece beklemek yerine bir bakmak istedim. Hemen yataktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Azcık açık olan kapıyı tam açıp yürümeye başladım. Burayı ilk kez görme fırsatım olmuştu. Çünkü daha önce hep baygın halde getirildiğim için tek bildiğim ben uyurken çoktan taşınmış olduğum odaydı. Bir anda hızlı gelmeye başlayan ayak sesleriyle ne yapacağımı şaşırdım. Geri dönmek istedim ama zaten yetişemezdim. İleri gitsem de daha kötü olurdu. Ben yerimde öylece beklerken karşımda duran beden kızgın bir şekilde bana bakıyordu. Ani bir şekilde bileğimden tutup odaya doğru sürüklemeye başladı. Sert tuttuğu bileyim acımaya başladığından ''Bırak!''deyerek diğer elimle de elini bileğimden ayırmaya çalışıyordum. Odaya girince bileğimi bırakıp sertçe içeri doğru fırlattı. Acıyan bileğimi ovuşturup kaşlarımı düyünlemiş şekilde karşımda bana öfkeyle bakan yüze baktım.
''N'aptığını sanıyorsun sen?''diye bana yönlenmiş olan bu sert sesin hemen ardından yüksek sesle ''Asıl sen n'apıyorsun?''dedim. Bana doğru bir adım atarak başparmağıyla beni hedeleyip ''Bana bak, aptal çocuk, sana burdan kaçmayı düşünmemeni bir kez söylediğimi hatırlıyorum'' dedi. Ben ise ''O zaman neden burda olduğumu bilmeye hakkım var değil mi?''korkusuz özgüvenli bir şekilde sordum. ''Bence burda neden olduğunu en iyi sen bilmelisin. Şayet bilmiyorsansa bilmek için de fazla zamanın yok'' dediğinde soru dolu bakışlarla ona baktım o ise eli ile duvara astığı takvimi işare edip '' Onu görüyor musun? İşte o takvim sonlandığında sen de hayata veda edeceksin''dedi. Derin bir yutkunup takvime baktım. ''Neden?''deye sorarak yeniden yüzüne baktım karşımdakı adamın. Bana bir adım daha yaklaşıp tam dibimde durduğunda ''Neden biliyor musun? Bana kalsa o gün öldürürdüm seni. Ama senden intikam alacak başka birisi var ve onun için bu zaman gerekli. Ve ben sırf onun için beklemek zorundayım. Çünkü seni bana o buldu'' dedi. Şaşkınlığımın içine başka bir şaşkınlık eklenmişti. Bir adama n'aptığımı bile bilmezken şu an iki insana bir şey yaptığımı öğrenmiştim.
''O zaman söyle n'aptım söyle!''
''Bana rol kesme tamam mı? Her şeyi hatırladığını iyi biliyorum. Bu oyunlarını başkasına oyna!''karşımdakı adam küçümseyici bir sesle cevap verdiğinde ben de hemen ''Bilmiyorum yemin ederim bilmiyorum'' dedim ağlak bir sesle. ''O zaman düşün bir az belki hatırlarsın'' dedi. Sesinden belliydi bilmediğime inanmadığı. Arkasını dönüp kapıya doğru yürüdü. Kapının hemen yanında durup geri döndü ''Bu oyunu ne kadar devam ettirirsen ettir ben herşeyi hatırlıyorum. Senin de ''hatırlamak'' için fazla zamanın yok'' dedi ''hatırlamak'' sözünü vurgulu bir şekilde söyleyerek. Kapının kapanması ardından dizlerim üstünde yere bıraktım kendimi. Gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Bıkmıştım. Cidden bıkmıştım. Artık yorulmuştum.Bu sözler benim kafamı karıştırmaya başlamıştı. Artık ben bile bir şey yaptığımı düşünüyordum. Bir suç mu işlemişdim ya da birine çok kötü bir şey mi yapmıştım. Ona zarar mı vermiştim. Ben gerçekten bir şey yapmış olabilir miydim?
Okuduğunuz için teşekkürler canlarım.
Beğendiyseniz lütfen beni sevindirip bir vote verir misiniz?⭐
Sizi seviyorum. Bölümleri geç yazabilirim ama lütfen okumaya devam edin.😘
Yeni bölümde buluşuruz. Hoşçakalın👋🏻💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge (bxb)
RomanceKoray ailesinin intikamını almak peşinde olan bir katildir. Fırat ise Korelin intikam için kaçırıldığı bir kurbandır. Ama Korel daha Fıratı öldüremeden bir şeyler planlar dışında gelişir.... ❗NOTU OKUMADAN BAŞLAMAYIN❗ NOT: Hikayeyi okumaya karar ver...