💜
Evet. Artık bir şeyleri daha ciddiye almalı, burdan kaçmak için plan kurmalıydım. Karanlık odamın bir köşesinde omzumu duvara yaslayıp oturdum ve düşünmeye başladım. İlk önce pek olmayan avantajlarımı ve dezavantajlarımı düşündüm. Lavabo odanın içinde olduğu için bu fırsatı dışarı çıkmak için kullanamayacaktım. Ama yemek için günde 3 kere dışarı çıkabiliyorum. Bu süre boyunca hem yemek yemeli hem de farkettirmeden etrafı araştırmalıydım. Farkettirmemek! En kötü olduğum konu. Tamam. yemek saatlerinde çıktığıma göre yarın sabaha kadar vaktim var.
Küçükken amcamın oğluya çevirdiğimiz oyunlar aklıma geldi. Bir sürü komik anılarımız vardı. Sanırım küçükken daha iyi anlaşıyorduk amcaoğlumla. Ama şimdi neden bilmiyorum ama benimle pek zaman keçirmek istemez. Ama yine de o güzel anılar dün gibi aklımda.
Bir keresinde okulda kavga ediyorduk bir birimizle. Bizi ayırmak adına öğretmene ispiyonlamak için detay aramaya gelen bir çocuk vardı. Öğretmen gelip ne olduğunu sormuştu. Eğer kavga ettiğimizi öğrenirse ikimizden birine ceza vereceğini biliyorduk. Ne kadar kavga etsek de bir birimizi satmazdık. Bu yüzden ikimiz de olayda suçlu olarak ispiyonlamak peşinde olan çocuğu gösterdik. Kendisi bizi kötü duruma sokmak isterken biz ona şok yaşatmıştık. Kuzenimle sözlerimiz bir birini öyle güzel tamamlamıştı ki öğretmen o çocuğun suçlu olduğuna emindi. Ceza olarak da sınıf temizliyinden 1 hafta sorumlu olmuştu. O olaydan sonra biz de kuzenimle hiç bir şey olmamış gibi barışmıştık.
Küçükken kuzenimle bir birimize çok benzerdik. Hatta arkadan bakınca hiç fark edilmezdik bile. Bir keresinde ikimiz de aynı kiyafeti giyinip amcama oyun oynamıştık. Nereye gitse oğlunu gören amcam deli olduğunu sanmıştı. Tabi sonunda ikimizi aynı kiyafette görünce olayı anlamıştı ve babam buna çok gülmüştü. Babamı bu konuda hiç kandıramazdık çünkü arkadan bir birimize benzememize rağmen amcaoğlumun ensesinde bir doğum lekesi vardı. Amcam ona hiç bir zaman dikkat etmezdi ama babam hep onu görürdü. Bu yüzden de biz sadece amcamı kandırıyorduk.
Çok güzel şeyler yaşamıştık oysa ki çoğu da kuzenimin fikriydi. Ama zaman geçtikçe o mu büyüdü yoksa ben mi çocuk kaldım bilmiyorum ama onunla yapmak istesem de bir daha hiç öyle şeyler yapamaz olduk. Kuzenim hep ''büyüdük artık saçmalama'' dedi bana. Aslında bu da hep o hatırlayamadığım günden sonra olmuştu. O gün bir şeyler olmuştu. Kesinlikle olmuştu. Bu yüzden kuzenim hayata küsmüştü ve sanki bir daha şaka yapmamaya yemin etmişti. Keşke o günle ilgili daha çok şey hatırlasayadım. Keşeke tek hatırladığım alevler olmasaydı.
Artık saat epey irerlemişti. Yani sanırım öyleydi. Uyumam gerekiyordu. Yatakta kıvrılıp gözlerini kapattım. Bir süre sonra uykuya dalmıştım.
Gecenin hafif rüzgarı doluyordu bir yerlerden içeriye. Yavaş yavaş üşümeye başlamıştım. Ama tam uyanabilmemiştim yorgunluktan. Üşüsem de üzerimi örtmeyecek kadar üşengeçtim. Gözlerimi daha tam açacak halim bile yokken bir ışık doldu içeriye. Yorgunluktan bir şey anlamayan gözlerim sadece tir tir titreyen bedenimin bir örtü ile güzelce örtüldüğünü fark etti. Ne kadar çabalasam da uykudan tam uyanamadım. Ve üzerimi örteni göremedim.
Belki de bir melek gelmişti üzerimi örtmek için. Belki de sonunda ölmüştüm ve cennetdeyim. Ama ölmüş müydüm. Hayır ne çabuk benim daha hayallerim vardı. Ben böyle çabuk ölemem. Daha karım ve çocuklarım sonra torunlarım daha sonra torunlarımın çocukları belki sonra da torunlarımın torunlarını görmek istiyordum. Ama öldüm şimdi. Hayır ben bunu haketmedim. Hayır ölmek iatemiyorum. Yok kesin ölmemişimdir. Evet bundan eminim ölmedim. Çünkü ölseydim şu an donuyor değil cayır cayır yanıyor olurdum.
Evet rahatlayıp kendimi yeniden uykunun kollarına bıraktım.
Sabah olduğunda kalkmıştım. Geceye kıyasla penceresiz odama bir az ışık doluyordu. Kalkar kalkmaz lavaboya gittim. Elimi yüzümü güzelce yıkayıp geri döndüm. Yatağıma oturup beklemeye başladım. Bu gün kaçış için bir şeyler düşünmeliydim. Bu gün çok dikkatli olmalıydım. Evet kaçmak içim bu son fırsatım bile olabilirdi yakalanırsam ama yine de denemek gerek. ''Hiç bir şey yapmamaktansa ölmek daha iyidir.'' Bu sözü favori dizimde duymuştum.
Bir an gözüm önümde asılı duran takvime kaydı. Bu gün ayın altısı. Yani yirmi günüm kaldı sadece. Tamam bu yirmi günü iyi deyerlendirmeli ve ne olursa olsun yirmi birinci güne sağ salim çıkmalıydım.
Nihayet keşfiyat zamanım gelmiş kapı açılmıştı. Kendime çeki düzen verip kapıya yöneldim. Dışarıya geçen seferkinden daha çok dikkat ediyordum. Ama onları şüphelendirmemeye çalışıyordum. Dediğim gibi bu konuda çok kötüydüm. Etrafa öyle mal mal bakıyorken masada oturan adam bana ''Neye bakıyorsun öyle?''dedi bir az kızgın bir az umursamaz ses tonuyla. ''Hiç..hiç bir şeye bakmıyorum. Şey..yani..sadece öylesine bakıyordum...ben..ben hiç bir şey planlamıyorum'' dedim telaş içinde. Evet ben malım. Aptalım ya ben. N'aptım oğlum ben bir de 'ben kaçmayı felan planlamıyorum' deseydim. Neyse ki dediklerimi o da umursamadı.
Masaya oturduğumuzda o kaba adamın gözü hep üzerimdeydi. Bana bakarken gözlerindeki o ateşi göre biliyordum. Bunun sebebini bilmeden burdan gitmek istemiyordum. Ama sebebini bilene kadar da ölecektim anlaşılan. Adam sanki bir şey planladığımı anlamış gibi gözünü üzerime dikmişti. Ben ise kendimi aptala vurmuş etrafa sanki ilk defa ev görüyormuş gibi bakıyordum. Fark ettiğim bir çok şey vardı. Mesela mutfakta oturuyorsan ev kapısını rahatça görebilirsin. Ayrıca sesini de duyarsın sanırım. Ama salondan kapıyı görmek imkansız gibi bir şey. Ayırıca mutfak pencereleri çok alçak ordan aşağı inmek mümkün. Mutfakta bir sürü bıçak var hepsi de sivri görünüyor. O Koray dedikleri adamın olacak sanırım ilaçlar vardı yüksekteki rafta. Sanki ben görsem ''Ha ha sen ilaç mı içiyorsun çok komik'' dicekmişim gibi ilaçlarını mutfaktan çıkıp içiyordu. Bir de neresi olduğunu fark etmediğim bir demir kapı vardı. Acaba nereydi orası. Sorsam mı? Cevaplamazlar ki zaten. Boşuna niye yorayım kendimi. Neyse bana ne canım ne de olsa kaçacağım burdan.
Bir günlükle bitmezdi tabi bu. Anladım bunu. Hem kaçmak için fırsat gerek. Bir de 20 günüm var acele etmeye gerek yok. Sıkı hazırlanıp güzelce kaçacam burdan ruhları bile duymayacak.
''Ne düşünüyorsun yine öyle?''kaba adam kaşlarını çatmış bana bakıyordu. ''Hiç bir şey''diye cevapladım. Hem niye söyleyim sana sen bana söylüyor musun? Bunu karşılığında nefret dolu bir tavırla ''Kalk hadi def ol odana!''dedi. Bana def ol dedi. Ben de bunu sana ödetmezsem. Neyse ödetemem zaten boş verin. Ben odaya gideyim.
Yeni bölüm nasıldı umarım beğenmişsinizdir.
İyi okumalar size. Altta da bir vote verirseniz beni mutlu edersiniz. Okuyan her kese teşekkürler😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revenge (bxb)
RomanceKoray ailesinin intikamını almak peşinde olan bir katildir. Fırat ise Korelin intikam için kaçırıldığı bir kurbandır. Ama Korel daha Fıratı öldüremeden bir şeyler planlar dışında gelişir.... ❗NOTU OKUMADAN BAŞLAMAYIN❗ NOT: Hikayeyi okumaya karar ver...