~18~

295 42 5
                                    


Her şey o an mı bitmişti o an mı başlamıştı bilmiyorum. Bir sevdiğini korumak için diğer sevdiğinden vaz geçer mi insan? Ben nasıl bir bencildim? Ama ben vaz geçmedim ki ondan. Ama yapmak zorundaydım bunu. Hasanı korumak zorundaydım ve bunu Korayın kendi elleriyle ellerime tutuşturduğu bıçağı yine kendisinin omzuna saplamakla yaptım. Bunu yaparken bir şey umrumda değildi ama yüzüme kan sıçradığı zaman işte o an pişman oldum. Pişman oldum. Onu yarı yolda bırakmışım gibi hiss ettim. Yüzüme deyen her kan damlası bana soruyordu sanki 'Kim haketmişdi?'diyorlardı 'Koray mı haketmişti?'' Sahi Koray bu acıyı haketmiş miydi? Ya Hasan? Kimdi haklı olan? Pişman olmuştum, pişman olmuştum ama hepsi bir anlıktı ve o silah sesini duyunca işte o zaman dedim ki keşke daha önce yapsaydım. Öldürmezdim Korayı ama Hasana da bir şey olmazdı.

Silah sesini duyunca omzuna sapladığım bıçağı var gücümle geri çektim. Koray sesini bile çıkarmadı. Sadece öylece durmuşdu. Hasana baktığımda göğsende beyaz kiyafetin üzerinde bir delik açılmıştı. Dayanamazdım ben kan görmeye ve bayılıverdim o anda.  İlginç bayılması gereken Hasanken bayıldığım için suçladım kendimi. Ama Hasan bayılmadı ki Hasan öldü. Ve ben onun ölümünü bile göremedim.

Uyandığımda hastanedeydim. Keşke uyanmasaydım da hatırlamasaydım dediğim tüm anılar canlandı gözümde. ''Hasan!''dedim uyanır uyanmaz. Ayağa kalkıp ''Hasan nerede?''dedim yanımda duran beyaz önlüklü hemşireye. ''Durun böyle gidemezsiniz''diyerek kolumdan çekiştiriyordu beni. Ama ona aldırmadan kolidora çıktım. ''Nerde?'' dedim ''Hasan nerde?'' Devam ettim sorularıma önümden geçen bembeyaz olmuş cesedi görene kadar. ''Hasan!''diye düştüm yere. Yüzü açılmış cesedin yüzünü hemen kapattılar. Ölmüştü. Hasan ölmüştü. En değer verdiğim insan-kardeşim ölmüştü. Ve hepsi de değer verdiğim diğer insan yüzündendi-Koray yüzünden.

O öldürdü Hasanı. Dur demiştim ona. Yapma demiştim. Anlatacağım demiştim. Dinlemedi beni. Ona söylemiştim. Sadece dinleseydi beni her şey farklı olabilirdi.

Hıçkırıklarım kesik nefes almamı sağlıyor, göz yaşlarım birer birer düşüyordu Hasanın yüzünü örten bembeyaz çarşafın üzerine. Özledim seni Hasan. Şimdiden özledim seni. Çocukluğumuzu özledim Hasan. Neşemizi özledim, kahkahalarımızı, şımarıklığımızı özledim. Tüm saçmalıklarıyla çocukluğumuzun her anısını özledim. İnanmayacaksın ama eski amcamı bile özledim. Babamın kardeşim deyip bağrına bastığı amcamı özledim, benim kafama silah dayayan caniyi değil. Hasan lütfen çocukluğumuza dönelim olur mu? Sekiz yıldır görmediğim gülüşünü görmek istiyorum tekrar.

Bir hemşire beni kaldırırken yerden diğerleri götürdüler Hasanın sonsuz uykuya dalan bedenini benden uzaklara. Buluşamayacaktık bir daha. Son kez sarılamadım ona. Son kez yanındayım diyemedim. Koruyamadım onu. Çünkü aptaldım. Kandım çünkü, bir çift güzel söze kandım, bir çift kahverengi göze ve beni saran vücuda kandım. Beni dinlemeyi bile beceremeyen bir insana kandım. Oysa kandığım kahverengi gözler beni görmedi bile.

Beni görmeyi beceremeyen kahverengi gözleri buldu gözlerim. Tek kolu sargıda iki eli kelepçeliydi. Ben açmıştım kolundakı yarayı ve o açmıştı kalbimdeki yarayı. Kendimi tutamayıp yakasından yapıştım iki elimle. Tüm sesimle bağırdım yüzüne, tüm sinirimi dökmek istedim. ''Sana beni dinle demiştim!''dedim. Gözlerimden yaşlar akarken ben sanki ne kadar çekiştirirsem onu ne kadar bağırırsam yüzüne Hasanı geri getirebilirim sanıyordum. O anı hatırladıkça sanki o ana dönebilirim sanıyordum. Yakasını bırakmadan ''Beni dinleyebilirdin değil mi? Dinleseydin beni...''nefesimi derin derin dererek ''..eğer dinlesydin beni, sadece bir kere olsun o lanet olası silahı indirip dinleseydin şu an Hasan yaşıyordu''

Göğsüne vurmaya başladım bu sefer. Ama yüzüme bile bakmayışı, beni duymuyor gibi, darbelerimi his etmiyor gibi yapması daha oynatıyordu sinirlerimi. Bana sanki yokmuşum gibi davranması kendimden çıkarıyordu beni. Daha sert darbeler indiriyordum bu sefer sanki 'burdayım, bak bana, dinle beni' der gibiydim. ''Cevap ver bana!''dedim bağırarak. Beni geri çekip onu götürdüler. Arkasınca bağırdım var gücümle ''Cevap vermeyecek kadar mı aşağılıksın?''dedim. Ayaklarını sakladı. Vucudunu tam dönmeden kafasını bana doğru döndü baktı yüzüme. Yüzünde anlamsız bir ifade vardı. Bir şey demeyince bağırdım ''Cevap ver dedim sana''sesimin en son noktasına kadar bağırdım.  Baktı yüzüme, yüzümde döndü gözleri. Bitkin bir sesle''Affet beni''dedi sadece. Ardından yeniden sessiz bir şekilde döndü önüne.

''Affet mi?''diye kızdım ona ''Affet mi dedin sen?'' Delirmiş gibi yanımdakı hemşireye dönüp ''Affet mi dedi o?''dedim. Ardından hızlı hızlı Korayın yanına doğru gitdim. Koşar adımlarla gide gide ''Baksana affet mi dedin sen?''dedim kızgınlığım alnımdakı damarlara vururken. Elimi atarak yanımda ne varsa götürmeye çalıştım. Elime hemşirelerden birinin taşıdığı malzeme kutusu geçti. Onu alarak fırlattın Korayın yüzüne ''Neyini affedeyim?''dedim elimdekini fırlatırken. Kutu ona doğru giderken  içinden çıkanlar yüzüne ve vucuduna isabet etti. İçinden çıkan bir makas gözünün az altında bir yara izi bıraktı ve bu benim canımı hiç acırmamıştı o zaman.

Bunu yaptığım an polisler araya girip beni sakinleştirmeye çalıştılar. Koluma bir iğne dayandığını hiss ettim. Ardından kendimi kaybettim. Bağırmak istiyordum ama bağıramıyordum kahretsin ki bağıramıyordum. Yanımda sadece Mustafa ve Selimi görüyordum. Beni deminden beri sakinleştirmeye çalışıyorlardı ama ben onları şimdi fark ediyordum. Kapandı gözlerim bir şey diyemedim. Tüm hırsım içimde kaldı.

Uyandım. Yine her şey olurken uyuyup her şey biterken uyandım. Sakinleşmiştim evet. Ama tagetim kalmadığından sakinleşmiştim. Selimle Mustafa beni iyi etmeğe çalışıyor ne istediğimi soruyorlardı hep. Hastanede zaten pek fazla kalacak sebebim de yoktu. Çok geçmeden taburcu ettiler beni. Hasanın cenazesini yaptık. Ama amcamı çağırmadan. Hapsteydi o, zaten haketmiyordu Hasanın cenazesini pis yüzüyle kirletmeyi.

Cenazenin ardından karakola götürdüler beni ifade vermem için. Ve ne olmuştusa hepsini anlattım onlara. Çıkarken Ferit abiyi gördüm. ''Ferit abi'' deyip sarıldım ona. Ağlamaya başladım. ''Koray Hasanı öldürdü abi''dedim ağlaya ağlaya. Beni kendinden uzaklaştırdı elleriyle. ''Ağlama''dedi. Ama neden bu kadar soğuk davrandığını bilmiyordum. Sesinde bir acı vardı. Koraya mı üzülmüştü? Bana ''Sadece sabr et''dedikten sonra hızla çekip gitti. Bir şey anlayamayıp arkasınca bir hayli baktım.

Bir süre orda beklerken bir adam geldi yanıma. Bana ''Fırat bey siz olmalısınız''dedi. ''Evet benim''dediğimde ''Koray bey sizinle görüşmek istiyor'' dedi. Bir an çaresiz kalmıştım. Ama kendimi toparlayıp ''Konuşacak bir şeyimiz kalmadı de ona''deyip gitmek üzereydim ki beni kolumdan durdurarak ''Koray bey her şeyin hatrı için son bir kez gelemez misiniz diye sormamı istedi''diyerek yüzüme baktı.

Gittim. Evet gittim. Yine aptallık ettim. Yine kaybettim. Kandığım kişiye belki beni yine kandırması için son bir kez gittim. Oturdum karşısına. Ellerinde kelepçeler vardı. Bana bakıyordu sadece. Oturduğum andan beri bir şey söylemiyordu. ''Ne söyleyeceksin?''dedim ona sertçe. ''Buraya geldiğine göre yaşadıklarımızın bir hatrı var''diyerek çok da belli olmayacak kadar küçük ve acı bir şekilde  gülümsedi. ''Hiç bir şeyin hatrı yok bende, sadece son bir kez ne söyleyeceksin merak ettim''dedim umursamaz bir tonda. ''Biliyor musun Fırat?''dedi ''Beni affetmeyeceğini biliyorum, bu yüzden bunu tekrar etmeyeceğim sana. Ama merak ettim Fırat, bir şeyi gerçekten çok merak ettim''dediğinde ''Neyi?''diye sordum ona. ''Merak ettim de Fırat beni gerçekten sevdin mi hiç?''dedi.

Gözlerimden yaş akmak istiyordu ama hayır, bu sefer buna izin vermedim. Kendimden emin bir şekilde cevap verdim ona:

''Hayır hiç sevmedim'' dedim.

Kendinden emin bir şekilde bana bakarak ''O zaman gözlerinde gördüğüm neydi Fırat?''dedi.

Afallamıştım. Cevap vermek için beklemedim ama belki de yalan belki de gerçek olan şeyi söyledim o zaman. Ve bunun gerçek olup olmadığını ben de uzun süre öğrenemeyecektim.

''Gözlerimde gördüğün neydi bilmiyorum''dedim ''Ama dikkatle bakarsan gözlerimde sana karşı sadece nefret var ve eğer sen başka şey görüyorsan üzgünüm yanlış görüyorsun''diyerek ayağa kalktım. ''Ve umarım seninle bir daha hiç karşılaşmam''diyerek dışarı çıktım.

6 yıl hapis verdiler Koraya. Ben artık onun için üzülemiyordum. Hayatıma devam etmek istiyordum. Yarın daha iyi bir gün olacaktı çünkü artık olsun istiyordum. Daha iyi bir gün olsun istiyordum.





Revenge (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin