~15~

325 43 4
                                    

Karanlık odamda yatağımda uzanırken Koray içeri geldi. Uyuduğumu bilmiyor olmalıydı ki ''Uyuyor muydun?''deyip hemen geri dönmek için bir hamle yaptı ve ben de o anda yatağımda oturur bir şekli alarak ''Yok, hayır gelebilirsin''dedim. İçeri geçti, ışıkları yakmadı ama buna rağmen onu göremeyecek kadar karanlık değildi etraf. Gelib yatağımın hemen yanında duvara yaslanarak oturdu. Kollarını dizlerinin üzerine koydu ve derin bir düşünceye dalmış gibi ifade bürüdü yüzünü.

''Bir şey mi isteyecektin?''dedim başımı hafifçe çiynime doğru eğerek. Düşüncelerinin içindeyken yüzüme bile bakmadan kafasıyla hayır işareti yaptı. ''O zaman niye geldin?''dedim kaşlarımı merakla kıvırarak. Yine yüzüme bakmadı ve halsiz bir sesle ''Gideyim mi?''dedi. Şaşırarak kafamı geriye doğru çektim ''Hayır öyle demek isyemedim, yanlış anladın yani demek is-.''afallayarak kurduğum cümleni bana dönerek boğuk bir sesle ''Fırat''demesi kesti. Şaşırarak öylece kaldım. Bu kelime neden bu kadar çaresiz çıkmışdı? Neden gözlerinde ağlar bir ifade vardı?

''Hm?''dedim şaşkınlıkla. Bana sadece baktı. Bu bakışmanın uzaması kalbimin hızlanmasına sebeb oluyordu. Ve onun bozmadığı bakışmanı bozmak için tekarardan ''Bir şey mi diyeceksin?''dedim. Gözlerime bir süre daha bakıp kafasını iki yana salladı 'hayır' der gibi. Sonra gözlerini benden ayırıp kafasını önüne döndü. Bir süre sebebini bilmesem de öylece sessizce bekledik.

Nihayet sessizliği bozarak önüne baka baka konuşmaya başladı ''Düşündüm de..''dedi. Ardından verdiği küçük ara mesafesi merakla onu beklememi sağladı. O ise sözüne devam etdi ''Düşündüm de Fırat, her şey böyle olmasaydı nasıl olurdu?''
Cevap verebileceğimi sanmıyordum ve ben sadece susmayı seçtim. ''Seninle başka bir şekilde tanışsak nasıl olurdu?''dedi yine boğuk bir sesle. ''Her şey başka olurdu değil mi?''ardından bana doğru döndü, dikkatle gözlerimin içine bakıp merakla sordu ''Sence arkadaş olabilir miydik?''

Şaşkın gözlerle baktım ona. Bir süre düşündüm bu sorusunu. Işıkta olsak hemen farkedilecek kıpkırmızı olmuş yanaklarımı karanlıkta görmemesi az da olsa rahatlatıyordu beni. ''Bilmiyorum..''dedim, ardından ilave ettim  ''Bence olmazdık''. ''Neden ki?''diye sordu kaşlarını çaresizce çatarak. ''Eğer başka bir şekilde tanışsak bence sen benimle arkadaş olmazdın''dedim. Kaşlarını şaşkınlıkla yukarı kaldırıp çok kısa süre düşündükten sonra ''O zaman bu şekilde tanıştığımıza göre seninle arkadaş olabilir miyim Fırat?''dedi.

Beklemiyordum bunu. Şaşkınlıkla ona bakıyordum. O ise elini bana uzatmış öylece bekliyordu. Kararsızlığımı yenip hızla elini tuttum ve hafifçe sıktım. ''Arkadaş mıyız şimdi?''dedi bana bakarak. ''Bilmiyorum''dedim çiyinlerimi çekerek. Dudaklarının kenarı kıvrıldığında bende onunla birlikte gülümsedim. Aslında gülmek ona çok yakışıyordu. Ama neden hiç gülmüyordu ki?

Elini daha bırakmadan ''Yarın benim doğum günüm''dedim. Sesimde ne sevinç ne keder vardı ama bu sözümle elini elimden hızlıca çekti. ''N'oldu?''diye merakla ona baktım. ''Yok bir şey''dedi. Ama vardı işte bir şey. Bei öldürecek olması mı yakıyordu canını. Beni öldürecek miydi gerçekten?

''Beni gerçekten öldürecek misin?''diye sordum. Kafasını kaldırarak ''Bir birimizin zevklerini öğrenmeye ne dersi?''dedi. Bu ondan beklenilen bir şey değildi. Bunun da bir sebebi vardı tabi. Biliyordum geçiştirdiğini. Ama ne fark ederdi ki? ''Olur''dedim.

''O zaman ilk ben soruyorum''diye hevesle konuştuğumda başıyla onayladı. ''Ne sorarsam hemen cevap ver olur mu?'' Yine kafasıyla onayladı.

''En sevdiğin yemek''

''Makarna''

''En sevdiğin rakam''

''7''

''En sevdiğin renk''

''Siyah''

''Nedenini sorabilir miyim?''diye sordum. Bana şöyle cevap verdi.

''Küçüklüğümden beri sevdiğim renk çok fazla değişti Fırat. Belki büyüdükçe değişiyor zevkler belki yaşadıkların değiştiriyor zevklerini. Kırmızı,sarı,turuncuyu hiç sevmedim. Bana hep yangını hatırlattılar. Kahverengi sevdiklerimi verdiğim toprağı hatırlattı. Mavi renk gökyüzüydü. Gökyüzüne bakınca mutlu olurdum önceleri. Anne baban ordan izliyor  seni derdiler hep. Ama onun yalan olduğu da maviye küsdürdü beni. Beyaz zaten en temizdi ve temizler hep kirlenir. Kimilerine göre en saftı ama bana göre sadece aptal ve ikiyüzlüdür beyaz. Kolayca değişir. Kim daha güclüyse onun yanında olur. Yeşil bana çocukluk hayallerimi hatırlatıyor. Anne babamla birlikte çıkmak istediğim o asla gerçek olmayan tatili. Tek bir renk var benim için  masum olan biliyor musun? En gerçek renk-siyah. Sadece karanlığı hatırlatıyor tıpkı yaşadıklarım gibi. Hep yanında ve seni hiç yalnız bırakmaz. Değişmez hep aynı kalır. Belki de bu yüzden onu sevdim.''

Bunları söylerken hayranlıkla dinliyordum onu. Bana ''Peki senin en sevdiğin renk?''diye sorduğunda. ''Biliyor musun arada dağlar kadar fark var. Sen gerçek olan bir renk bulmaya çalışırken ben gerçek olmayan tek rengi seçtim-mor''diye cevapladım. ''Ve mor hiç gerçek olmasa da benim tüm gerçekliğim oldu. Gerçek ve gerçek olmayan ne kadar güzel tamamlıyor bir birini değil mi?''diye sorduğumda başıyla onayladı.

''Hadi uyu artık geç oldu'' deyerek ayağa kalktı ve dışarı doğru yöneldi. ''İyi geceler''diye seslendim arkasınca. Yerinde durup bir süre bekleyip ''sana da''deyerek devam etti.

Yarının nasıl olacağını çok merak ediyordum.

Uzun süre sonra derslerden bulduğum zamanı bu bölüme verdim. Umarım beğenirsiniz. Sizi morluyorum💜

Revenge (bxb)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin