on

207 29 18
                                    

(11'i de attim, bildirim gelmemis olabilir!!!)

7 Yıl Sonra

yokluğunda her fırsatta denize gidiyorum
çünkü yanımda en özgür olduğun yer oraydı sevgilim.

Sikeyim, çok güzeldi.

Jake çok güzeldi, yıllardır görmediğim yüzünü tekrar görüyordum. Bu da sürekli gördüğüm rüyalardan biri olmalıydı, sabah güneşi üzerimize vuruyorken erken kalkıp onu izlediğim günlerden birisi tekrar rüyama girmiş olmalıydı.

O zamanlar çektiğim fotoğraflarına bakarken uyumayı alışkanlık haline getirdiğim için bazen eski anılar beni ziyaret ediyordu rüyalarımda, sabah kalktığımda yüzünü tam hatırlayamasam da biliyordum onu gördüğümü, hasret kaldığım yüzüne bakıp zamanında değerini yeterince farkına varmadığım vücudunun sıcaklığını hissetmeye çalışıyordum.

O zamanlar uyandığında yanımda uzanan beyaz sırtı, uyurkenki hafif gülümseyen yüzü, yastıkla birleşmiş açık pembe dudaklarını sadece bir kez daha görmek için inanmayı bıraktığım tanrı çıkıp canımı istese yarım saniye bile düşünmeden vereceğimi biliyordum.

Sadece bir defa daha ona sarılmak için nefesimi kesebilirdim.

Böyle bir şey düşündüğümü duysa beni azarlardı, onun söz konusu olduğu konularda asla söz dinlemeyeceğimi bilmesine rağmen.

Bilincim tamamen açılınca lanetler okuyarak uyanmıştım, ben eski anılarımızın içinde yaşasam da hayat devam ediyordu. Yaşamaya ihtiyacım yoktu ama o yaşamamı istemişti, çalışmaya ihtiyacım yoktu ama o çalışmamı istemişti.

Ayağa kalkıp ilk başta yanımda duran sürahiden bir bardak su içtim, tıpkı onun yaptığı gibi.

Ardından saate göz atıp banyoya gittim, elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım ve duş aldım.

Çıkıp dün düzgün bir şekilde yerleştirdiğim kıyafetlerimi alıp özenle üzerimi değiştim, tek bir parçasının bile kırışık olmamasına özen gösterdim. Jake kırışık gömleklere bakmaya dayanamazdı bile, düğmelerimi iliklerken dolabımdaki boy aynasından yüzümdeki gülümsemeyi fark ettim. Kendi gitse de hala benim yüzüme bu ifadeyi getirebilen tek kişiydi.

O zamanlar da en çok ona gülerdim, niye güldüğümü bilmemesine rağmen sadece parlak gözlerle gülümsememi izlerdi. Neden onun yanında sürekli gülümsediğimi sormak istediğini biliyordum ama ona hiçbir zaman söyleyememiştim.

Gülmeyi unutan bana en çok gülümseyen oydu çünkü.

Derin bir nefes bırakıp yatağın üzerindeki ceketimi aldım ve mutfağa geçtim, bir bardak kahve içip evden hızlıca ayrıldım.

Patron işe geç kalamazdı sonuçta. Yani Jake böyle düşünürdü, işe vaktinde giden çalışanlarına iyi davranan birisi olmamı isterdi.

İşe giderken yolda düşündüğüm tek şey bu ay nereye gitmem gerektiğiydi, geçen ay Venedik'e gitmiştim bu ay Roma vardı sırada.

Her seferinde farklı şehirlerin farklı yerlerinde rastgele saatlerinde bulunuyordum, insanlar değişiyor yerler değişiyordu ama benim aradığım yüz değişmiyordu.

Aşık olduğum adamı arıyordum büyük bir özlemle, onu tekrar görmek için yanıp tutuşuyordum.

En büyük hayalini birlikte gerçekleştirmek istiyordum ama onu aramak için buna mecburdum.

Yitirmiştim.

Bana yaşama amacımı veren kişiyi, çoğu sabah yüzünü görerek kalktığım, defalarca kendime ait kıldığım, sıcaklığında boğulup gözlerimi sapsarı ışığıyla kör eden kişiyi.

O zamanlar onu özgür bırakmak istemiştim sadece ama kayboldu.

Belki kendi gitti ya da birileri tarafından zorlandı, bilmiyordum.

Tamamen kaybettim onu.

Hala dünyada bir yerlerden ışığım olduğunu ve bir gün bulacağımı düşünüyorum.

Onun yaşadığı düşüncesiyle nefes almaya devam ediyordum ama onu göremediğim her an nefesim kesiliyordu.

-

呼吸
(var olmak, yaşıyor olmak.)

beautiful eyes, jaykeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin