renkler sadece yanındayken gördüğüm özel şeylerdi,
senden gidince renkler de gitti.-
Çok fazla şey istedim, çok fazla çalıştım çünkü çalışırsam istediğim her şeyi elde edebilirdim. En azından o zamanlar kafamdaki saf düşünceler böyleydi.
Zamanla ne kadar çalışırsam çalışayım hiçbir şeyin hayal ettiğim gibi gitmeyeceğini anladım.
Sadece hedefim odaklı olmak en iyi yaptığım şeydi çünkü ideallerim vardı, insanın doğasında olan ama çoğu kişinin yapamadığı şeylerdi.
Kendimi severdim.
Kendimi olduğum gibi kabul ederdim.
Kendim için çalışırdım.Hayatım boyunca bu ideallerimden vazgeçecek tek bir harekette bile bulunmamıştım. Yabancı bir ülkeye gitmiştim hayallerim uğruna ama sonunda hedefime ulaştığımda yoluma öyle engeller çıktı ki artık başa çıkamıyordum, mahvolmuştum, çalışmanın sınırındaydım.
Pes ettim. Korkak olduğumu yıllar önce de birisi söylemişti, hala öyleydim. Çalışmaktan başka bir şeye gücüm yetmiyormuş gibi hissettiğim yerdeydim.
Şimdi etrafımdaki herkes yabancıydı, bir günüm bile mutlu geçmiyordu. İdeallerimi kendi ellerimle parçalamıştım, kendime saygımı ve sevgimi kaybetmiştim, aynaya bakamıyordum bile.
Üniversitenin üçüncü yılında kendi isteğimle okulu bırakıp başka bir üniversiteye girmiştim bu durum babamı çok mutlu etmişti tabiki. Kendisi yaşlanıyordu ve halk günden güne kendisine güvenini kaybediyordu, bana yerini bırakmak istiyordu ama kendisini kimliğimden sildirmeyi bile göze alarak reddetmiştim yıllar boyu.
Hayatım boyunca yapmayacağım diye yeminler ettiğim her şeyi tek tek yaptım.
Liseden sonra hayat bana hiç iyi davranmamıştı, 20'li yaşlarına yeni girmiş birinin başına gelebilecek her türlü kötü şeyi sonuna kadar yaşamıştım.
Bundan yedi yıl öncesinde gördüğüm gibi dünya rengarenk değildi ve her gün aşık olduğum kişiyle birlikte değildim.
Geceleri uyuyamıyordum, içimde çok şey ukte kalmıştı.
Arada yorgunluktan uyukladığımda rüyalarıma giriyordu bazen, karşımda matematik sorularla cebelleşmesini izliyordum. Tanrı bana acıyor muydu bilmiyordum ama içimdeki en büyük yarım kalmışlıklardan birisiydi.
Ondan başkasının dokunuşu bile iğrenç geliyordu, benim için tek doğru oymuş gibiydi.
Onun beni bu halimle görmesini istiyordum, eskisi gibi değildim. Tanıdığı kişi değildim.
Jay kendini daha aşağıda bir insan olarak görüp sevdiği kişiyi tanrısı yapardı kafasında. O zamanlar benim için sorun değildi, sadece gülümseyip kabul etmiştim onun hislerini. Böyle bir ilişkinin doğru olmadığını bilsem de ona tanrısını altında kıvrandırmanın zevkini hissettirmekte sorun görmedim.
Gözlerine her baktığımda ona karşı hislerimi görmesini sağladım, ikimiz de farkındaydık birbirimizin ihtiyaçlarını. Jay o zamanlar yolunu kaybetmişti ben de onun varlığını isteyen yol gösterebilecek birisiydim.
Şu anki halime bakınca kendimden tiksiniyordum, onu özlüyordum ama eskisi gibi olmadığım için hislerim beni engelliyordu.
Beni bu halimle kimse kabul edemezdi, onun kabul edeceğine inanmıyordum.
Yıllardır beni aradığını biliyordum ama engelliyordum. Babam onun için çalışmama zorladığında tek isteğim izimi kaybettirmesiydi.
Her gece odamın köşesinde ağlasam da, defalarca buluşmanın hayalini kursam, onun adını sayıklayarak uyusam da onun hayal kırıklığına uğramış ifadesini görmektense ölmeyi tercih ederdim.
Uzun süredir renkleri görmüyordum.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beautiful eyes, jayke
Fanfictionrenkler sadece yanındayken gördüğüm özel şeylerdi, senden gidince renkler de gitti.