♀ 'arkadaş'

22 3 32
                                    

1975-76, beşinci yılım

Maçın ortasında, 30 puan gerideydik. Ravenclaw'un bu kadar stratejik oynuyor olması canımı sıkıyordu. Madem öyleydi, ben de stratejik oynayacaktım bu saniyeden itibaren. 

Tutucuları aşırı sağlam ama sol tarafa uçmak konusunda sıkıntıları var. Bludger'lar tutucunun soluna. Bradley çok iyi uçuyor ama nişan alamıyor, onu vurmak kolay olacak. Chambers çok iyi oynuyor ama bir gözü hep Brown'da. Her an boşluk yaratabilir. Ve ben çemberin tam sağındayım, bludger rahatlıkla tutucuyu saf dışı bırakabilir. 

Elimdeki sopayı sıkıca kavradım ve bana son sürat gelen bludger'a son gücümle vurdum. Chambers'ın yanından hızla geçerken onun sendeleyip elindeki quaffle'ı düşürmesine sebep oldu. Tutucu sola uçmuştu, tam zamanı. Dorcas hızla düşürdüğü quaffle'ı yakaladı ve çemberin dibindeki James'e attı. "İşte bu!" Çembere on sayı attıktan sonra stadyumdaki arkadaşlarıma dönüp bağırmıştım.

Bu maçı alacaktık. Öyle ya da böyle.

Gerçi önüme Dorcas çıktığında ve gözlerindeki parlayan hırs benim dikkatimi dağıttığında bludger'lara odaklanmak zor oluyordu. Ama hallediyordum. 

Dorcas neden benim dikkatimi dağıtıyor ki? Fazla iyi oynuyor, fazla çekici görünüyor, bundan bana ne?

Derin nefes Marley! Başaracağız!

Quaffle tekrar Dorcas'taydı ve son hızla ilerliyordu. Önünü Chambers kesti. "Marls!" Bana bağıran Sirius'a döndüm. Bana bludger yollamıştı. Ben de o bludger'ı Chambers'e yolladım. Dorcas'ı sıyırıp Chambers'ı süpürgesinin ucundan vurmuştum! Sendeledi ve Dorcas'ın önü tamamen boştu artık. Gerildi ve nişan aldı... 10 puan daha!

"Muhteşem!" Dorcas koca bir gülümsemeyle bana doğru uçarken gördüğüm tek şeye dönüşüvermişti birden. Ancak o da bana dünyadaki tek kişiymişim gibi bakıyordu. Bana hızla uçarken iyice yaklaştı ve beşlik çaktık. "Muhteşem bir atıştı!" diye bağırdığımda gözlerindeki ışık kelimelerle anlatılamazdı. "Chambers'ı haklaman kadar değil!" diyerek bana göz kırptı ve sahadaki yerine geri uçtu.

Şimdi bana maça nasıl devam edeceğimi söyler misiniz? Ben, ben bilmiyorum da. 

Yılın başından beri dikkat dağıtıcı unsurlarım arasına Dorcas da girdi. Elimde olan bir şey değil. Bana çikolata kahvesi gözlerle baktığında tüm zihnim sadece onunla doluyor, iki karış ötemde Lily'nin konuşmasını bile duymuyorum. Ya da Alice ve Frank'ın flört etmeleri umurumda olmuyor. 

Evet, Dorcas benim için farklıydı. Ama ne kadar farklı?

"Ve Altın Snitch! Maç Gryffindor'un! Parti akşam sekizde!" 

Remus'un sesiyle takımın geri kalanına baktım. Hepsi bağırarak zafer nidaları atıyor, James ve Sirius bana doğru uçuyordu. Maçı kazanmıştık, akşam parti vardı ve Dorcas çok güzel gülüyordu. 

Size de arkadaşınızın gülüşü paha biçilemez geliyor mu? Bana geliyor da. 

Normalde kendimi ya da etrafımı sorgulayan biri değilimdir. Çok aldırmadan yaşarım. Ama Dorcas bana tüm doğrularını sorgulatmaya başladı. Bu neden oluyor, bilmiyorum. Bu sadece bende mi oluyor, bilmiyorum. Dorcas ne zamandan beri bu kadar güzel gülüyor, bilmiyorum. Dorcas'a sarılmaya bu kadar ihtiyacım olduğunu da bilmiyordum. 

Sadece hayranlıktır belki, diye düşünüyorum. Çok iyi quidditch oynuyor, çok zeki, çok güzel, çok komik, çok havalı. Aman Tanrım! Hayranlıksa bile çok tehlikeli boyutlara ulaşmadan durmalı. Yoksa başıma çok büyük işler açacağım ve bu işleri halletmesi için Dorcas'tan yardım alamayacağım. Belki de direkt ondan yardım alırım... neyse!

"Şarkının sesini aç, dostum!"

Sirius salonun diğer kenarından James'e bağırıyordu, müziğin sesini açması için. James de bilmediği için Lily'den yardım istiyordu. Vasat plan Sirius. 

Ah, bu şarkıyı biliyorum. Fazla yavaş değil mi? Sirius! Cidden vasat plan. Çünkü Lily birazdan elindeki ateş viskisini James'in üstüne boşaltacak. Aptal!

"Hey!" Birinin omzuma dokunmasıyla arkama döndüm. O 'biri' değildi. O Dorcas'tı. "Hey," dedim ama benim sesim içime kaçmıştı. "Dans etmek istemez misin? Lily, şişeyi James'in kafasında kırmadan biraz eğlenebiliriz belki." Birlikte kıkırdamıştık. Ve karşımda salınmaya başladığında içimde bir yerlerde -aklımda, kalbimde ve biraz da karnımda- yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunun fazlasıyla farkındaydım. 

"Tüm zamanları düşündüğümde"
"When I think of all the times"

"Onu bırakmak için çok çabaladım"
"I tried so hard to leave her"

"Bana dönüp ağlamaya başlayacak"
"She will turn to me and start to cry"


"Ve bana dünyayı vaat ediyor"
"And she promises the earth to me"


"Ve ona inanıyorum"
"And I believe her"


"Bu kadar zamandan sonra nedenini bilmiyorum"
"After all this time I don't know why"


"Ah, kızım, kızım"
"Ah, girl, girl"
"O seni aşağılayan türden bir kız"
"She's the kind of girl who puts you down"


"Arkadaşlar orada olduğunda"
"When friends are there"


"Kendini aptal gibi hissediyorsun"
"You feel a fool"


"İyi göründüğünü söylediğinde"
"When you say she's looking good"


"Anlamış gibi davranıyor"
"She acts as if it's understood"


"O çok hoş, ooh, ooh, ooh"
"She's cool, ooh, ooh, ooh"


"Kızım, kızım, kızım"
"Girl, girl, girl"

*

*

*

"Paha biçilemez bir gülüş."






Aklımın Her Köşesi | DorleneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin