1976-77, altıncı yılım
Tüm yaz boyunca bu anı bekledim dostlarım! Tüm yaz boyunca Dorcas'ı göreceğim anı bekledim. Onun çikolata kahvesi gözlerini ve kıvırcık saçlarını, dudaklarının sağ tarafında burnuyla dudağının arasının hizasında gözünün tam altındaki beni ve muhteşem gözlerini çevreleyen uzun, gür kirpiklerini ve çerçeveli dudaklarını göreceğim anı bekledim. Özellikle gülüşü, kırışan göz kenarları, sesi, dokunuşu; özellikle bunları özledim. Dorcas'ı özledim.
Peronda dikkatimi çeken ilk kişi Lily'di. Çünkü o da bana doğru geliyordu. "Marls!" diyerek boynuma atladı. "Lily! Çok güzelleşmişsin!" Bana sarılırken kulağına fısıldadım. Kıkırdadığını duyuyordum. "Bana diyene bak! Gözlerimi senden alamıyorum!" Lily, üzülerek söylemeliyim ki senden ayrılıp Dorcas'a yapışmak istiyorum ama sen sıkı sarılmaya devam et. Çünkü bunu şu an yapmamalıyım.
"Birileri kulağını deldirmiş." Dorcas bana gözlerini kısarak bakarken güzel sesini bahşetmişti. Evet, bahşetmişti. Onu dinlediğimde kendimi kutsanmış gibi hissediyordum.
"Bana yakışacağını söylemiştin," dedim bana doğru yaklaşan bedeninde gözlerimi direkt özleminden kavrulduğum gözlerine çıkararak. "Sana her şey yakışır." dedi ve dibimde durup kollarını bana sardı.
Ona sarılmak kelimenin tam anlamıyla hayatım boyunca yaptığım en mutlu edici şeydi. Mutluydum, sadece bu. Yüzümdeki aptal sırıtmadan da anlaşılacağı üzere aptallık derecesinde mutluydum o an. Ah, Remus haklıymış; aşk aptallar içindir. Ben de yaşayan en büyük aptalım. Bundan ne denli gurur duyduğumu tahmin bile edemezsiniz.
"Seni çok özledim." Ağzımdan kaçırmamıştım. Bilerek, isteyerek ve içten gelerek söylemiştim. Gülümseyerek ellerimi tuttu. "Ben de öyle." O da isteyerek söylemişti, bunu hissetmiştim.
Annemin incisi vardı, benim de ceylanım.
James'in üzerimize atlamasında ve Peter'in olur olmadık imalarından kaçmak için trene ilk binen ben olmuştum. Ona açılmadan saçma imalar altında kalmak hevesimi kırabilir, vereceği tepki beni üzebilir ya da vazgeçirebilir. Bu riskleri almayıp daha büyüğünü alıyorum elbette. Pat diye açılıyorum.
Ama ne zaman?
Annem hep ne der; "Doğru zamanı hissedeceksin Marley?" Nasıl hissedeceğim? Sıcacık elleriyle kalbime dokunurdu. "Burası ile."
Ellimin birini kalbime bastırdım. Burası ile.
Sadece çok geç kalmaktan korkuyordum. Tam benden vazgeçtiği sırada ona gidersem ve beni istemezse diye düşündükçe mideme kramplar giriyordu. Ama korkumun üstüne de gidemiyordum. Sebebini de bilmiyordum. Emin olmamı ve olmasını bekliyordum. Emin olmak gibi bir şeyin varlığının da sorgulandığı bir dönemdeydim.
Vay canına, cümlelerim bile bu kadar olgunlaşmışsa ben gerçekten büyüyorum galiba.
Ve bu korkunç ve mide bulandırıcı ve iğrenç.
Her neyse!
Hayatımın en karmaşık duygu geçişini yaşadığım yılı muhteşem bir aşkla taçlandırmazsam beni Astronomi Kulesinden sallandırsınlar!
Annemle bu konuyu konuşmuştum. Onun da benimle aynı geçmişe sahip olduğunu öğrenmem kendimi aileme açmam konusunda daha özgüvenli hissetmeme sebep olmuştu. Annemin günlüğünü okumam elbette yanlıştı, bunun için kızmıştı bana. Ama sonra yüzünde buruk bir gülümsemeyle bana her şeyi açıklamıştı. O'nu özlediği için gözyaşı dökmüş, bunları benim de yaşamamam için beni fazlasıyla cesaretlendirmişti.
"İnsanların günlüklerini okuduğuna inanamıyorum, Marley! Sana bu terbiyeyi verdiğimi sanıyordum!" Annem odamda aşağı yukarı volta atarken yatağımda tırnak etlerimi kanatıyordum. Bunun bu kadar gerici olacağını düşünmemiştim. "Ama benim konuşmamı bitirmemi beklemiyorsun ki!" Hızlıca bana döndüğünde gerçekten sinirli olduğunu anlamak için deha olmama gerek yoktu. "Bu yaptığın yanlış!"
"Tamam kabul, yanlış. Ama bunu yapmasaydım senin de lezbiyen olduğunu öğrenemezdim."
Duraksayıp bana döndü tekrar ve gözlerimin içine bakmaya başladı. "Senin de derken? Başka kim-" Cümlesini tamamlayamamıştı. Muhtemelen bu konuda tüm özgüvenini kırmış olmalıydılar. Hali gerçekten 'ciğerimi yakıyordu'. Evet, tam anlamıyla öyle hissediyordum. Aynı zamanda umutluydu da, benim özgüvenim karşısında. Gözlerinde fazlaca duygu barındırıyordu, fazlaca özlem.
"Ben." dedim bir öncekinden fazlasıyla kısık bir sesle. Gözleri büyüdü. "Ne?" dedi şaşkınlıkla. "Ben," dedim daha yüksek sesle. "Ben bir kızdan hoşlanıyorum." Aşık oldum diyemezdim, biraz yumuşatmam gerekiyordu. Ki aşık olmamıştım. Kendimi kandırmayı seviyordum.
"Sen mi?" Tanrı aşkına? Sürekli böyle sorumu soracaksın cidden? Bir ayağını altına alarak yanıma oturdu tekrar. Ellerimi kendi sıcak avuçlarının arasına aldı. Bakışları yumuşamış, şefkatli pırıltılar yerleşmişti tekrardan. Ben de beklenti dolu bakışlarımı ona çevirmiştim. "Bana onu anlat, güzel kızım." Bazen bu kadar hızlı duygu değişimi beni korkutuyordu. Ama büyük bir hevesle daha da yaklaştım ona yatakta ve anlatmaya başladım.
"Kahverengi kıvırcık saçları var," derken beni durdurdu. Ellerinden birini kalbimin üzerine yerleştirdi. "Ben onu duymak istiyorum." Yutkundum. "Bazen kalp krizi geçireceğim diye korkuyorum onu gördüğümde. Ama aynı zamanda o kadar huzur veriyor ki tüm gün sadece onun dizinin dibinde oturmak istiyorum. Sesi, kokusu resmen..." Burayı annem tamamlamıştı. "Ev gibi." Kafamı salladım hızlıca. "Evet, ev gibi."
Şimdi de eşyalarımı yerleştirirken yüzümdeki aptal sırıtmayı durduramadığım için manevi annem -Lily- yanıma yanaştı. "Marlene." Yumuşak sesi kulaklarıma ulaştığında kafamı kaldırıp ona döndüm. "Efendim, Lil." Sırtımdaki elini omzuma çıkardı ve sıkıca kavradı. Ona sorarcasına döndüğümde onun şefkatli gözleriyle karşılaştım. Gerçekten annem gibiydi. "Anlatmak istediğin bir şey var mı? Yazın bir şeyleri kendine itiraf edebilmişsindir belki?"
Gülümsedim. "Akşam yemeğinden sonra getirdiğim marshmellowları yiyebiliriz istersen." Gözleri parladı. "Evet, kesinlikle isterim."
Akşam yemeğinde biraz aç kalmış olabilirim. Çünkü Dorcas yanıma oturmuş bana yaz tatilini anlatıyordu ve onu dinlemek yemekten daha önemliydi. Neredeyse aramızda santimler varken başka bir şeye odaklanmak da fazlasıyla zordu benim için.
Şimdi ise Lily'le onun yatağına oturmuş şekerleme yiyip konuşuyorduk. Aslında ben onun karnına uzanmıştım, o da sırtüstü yatıyordu. "Biliyor musun, bence o senden daha hazır." Lily'nin kurduğu cümleyle kaşlarım havalandı. "O benden daha mı emin dersin?" Lily ellerini saçlarımda gezdirirken sordu.
"Sen emin misin?"
Ben emin miyim? Eminim, galiba?
Tüm kalbimle hissediyorum,
Aklımın her köşesinde o var.
Bu, aşk değil mi?
*
*
*
"Ev gibi."
*: Dorcas, Yunanca ceylan demekmiş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aklımın Her Köşesi | Dorlene
FanficZaten aklı başında biri değildim. Artık aklım tamamen sende. Mutlu musun? Ciddi anlamda soruyorum; aklımın her bir köşesine sahip olduğun için mutlu musun? marlene mckinnon x dorcas meadowes minific @remlupid çiçeğime hediyemdir. victoria, with l...