🎋𝐵𝑜̈𝑙𝑢̈𝑚 𝑉 𝑈𝑦𝑎𝑛ı𝑠̧

44 5 2
                                    

Takılan serumun nefesi, bir kalbin atışı.
Yine bir dövüş, yine bir kargaşa, yine hatırlanmayan sonuç.
Hangisinin sonunu hatırlıyordu Heniya? Lejyon? Müjdecilik?
Hangi bedenini kurtarmayı başardı Jet? Kolunu? Ayağını?
Hangi güveni elinde tutmayı başarmaya çalışıyordu Kibo? Üstadının güveninimi? Kahrolası gerçeklermi?
Hangisini yaşamıştı Hayran kız? İyi bir geçmişmi yoksa iyi bir şimdikimi?
Hangi gerçeğe alışacaktı June? Babasının onun düşmanlarıyla ihanetimi yoksa onun aslında babasının zihni olmadığınımı?
Daha ne vardı? Bitmeyen ne seçenek kaldı? İnsanlık ırkımı? Bitmeyen nefretmi?
Bu kabus bitecekmiydi? Onu bitiren birileri çıkacakmıydı? Yoksa böyle korku ve nefretmi hüküm sürecekti?
Bedenmi? Ruhmu?
Sargılanmayan yaralarmı? Bitmeyen yoldaşlıkmı?
Güvenmi? İhanetmi?
Delilikmi? Sağlıklımı?
Kalpmi? Zihinmi?
İmkanlımıydı yoksa imkansızmıydı?
Şefkatmi yoksa nefretmiydi?
.......

***
Heniya yavaşça gözlerini açmaya başladı. Bir-birine yapışmış kirpiklerini zorla açtı. Belkide uzun zamandır gözleri kapalı olduğu için kirpikleri bir-birine yapışmıştı. Her yeri net göremiyordu. Açık pencereden düşen gün ışığı gözlerinin kamaşmasına sebep oldu. Elini gözüne doğru getirdi. Gözlerini birkaç kez kırptıktan kollarında iğne takıldığını gördü. Diğer koluna yöneldi. Kafasını çevirdiği an başının üstünde bir serum kapağı gördü. Elini yavaşça ağzına götürdü. Evet, ağzına serum bağlanmıştı.
Ellerini yatağın direğine yasladı. Onlardan tutarak kendini ayağa kaldırdı. Belini yatağın duvarına yasladı. Boynunu birkaç kez sağa sola döndürdü. Gözlerini gün ışığı yansıtan pencereye yöneltdi. Kahverengi gözleri gün ışığını gördüğü an parladı. Dudakları buharlaşmış serumun altında gülümsedi. Uzun zamandan sonra gün ışığı ona enerji ve zevk veriyordu. Karanlık sislerden kurtulduğuna biraz olsun sevinsede, aklına arkadaşları geldi. Ve yine sonunu hatırlamadığı bir dövüş.
"Kızlar... Nasılsınız şimdi? Ne haldesiniz?... Kazandıkmı? Xiang Tzu'yu yendikmi? Neden? Neden hatırlayamıyorum? Her şey gölgelerden sonra gerçekleşti.... Bir anda kendimi kaybediyorum ve bu hiç iyi değil. Bu şey sağlığıma bir zarar vere bilir. Ama herkese zarar veren bu enerji neden sadece bana acıyor? Sanki içimizde güçlü bir bağ olduğunu seziyorum. Vaktinin gelmesini bekliyor sadece... Lejyonun gölge enerjisini bedenimde taşımama rağmen beni nasıl ele geçiremiyor. June'na ne yaptığını gördüm. Bu enerji güçlü bir insanı bile diz çöktürüyor. Sadece bedende güç olmak zorunlu değil. İradesi güçlü olan insanı yakalayamaz değilmi?....."
"Kendi kendine ne düşünüyorsun bakalım Totem Ejderhası?"
"Huh?"
Heniya fikirler dünyasında kaybolduğu için açılan kapıdan haberi olmamıştı. Kapının arkasında Xiang Tzu kollarını bir-birine geçirmiş onu izliyordu.
"Xiang! Sen iyileşmişsin!"
"Evet. Doğrusu bunu nasıl yaptığını bilmiyorum ama hepimizi bu lanetten kurtardın Totem Ejderhası."
"Benmi?"
"Evet."-Xiang Tzu kaşlarını çattı.-"Hatırlamıyormusun ne olduğunu?"
"Hayır. Ama yine gölgelerin işi olmalı."
"Ben en son gördüğümde gölgeler senin içine girmişti."
"Benim içimemi?!"-Heniya'nın gözleri irice açıldı. Hızla ellerine baktı.-"Yine oldu."
"Ne oldu?"
"Endişelenme. Hiç bir şey yok."
"Birincisi o serumu açarak konuş. İkincisi ne demek bir şey yok."
Heniya şaşkınlıkla ona baktı. Sonra hemen eliyle serumun ağzını açtı.
"Kusuruma bakma unuttum."
"Uzun süre serumda kalırsan gerçek oksijeni unutursun."
"Sen ve ikna olunmaz sözlerin."
"Huh! Siz anlamazsınız. Söyle bakalım. Anlamayacağım şey ne?"
"Hiç bir şey yok."
"Söylesene çatlatma bizi burada. Zaten yine senden dayak yedim diye kızgınım."
"Gördünmü. Beni hiç bir yolla yenemezsin."
"Ve bende bunu sana açık aydın ifade ediyorum Totem Ejderhası. Seni bir gün yeneceğim!"
"Hahaha...Fikirlerine saygı duyuyorum."
"Huh. Göreceğiz. Şimdi söyle. Neden endişelenmeyim."
"Yani iyiyim demek."
"Kızım sen iyimisin? Bedenine güçlü bir lanet girmiş ama sen hala endişelenme diyorsun. Koskoca Totem Ejderhası Heniyayı gölge lideri olarak düşünmek. Aslında dünyanın sonu gele bilir."
Heniya elini ağzına götürdü. Güldüyünü gizlemeye çalışıyordu.
"Ne? Haksızmıyım?"
"O zaman beni yenecek kimse olmayacakmı?"
"Bilmem. Eğer çalışırsam, seni yene bilirim."
"Bunu dojoda görürüz."
"Bu sefer seni yeneceğim Ejderha!"
"Göreceğiz."-Heniya kararla gülümsedi.
"AGH! Şu gülümsemenden nefret ediyorum."
"Fikirlerin için saygı duyuyorum."
"Tembel olduğunun farkındamısın?"
"Ne konuda?"
"Kızlar senden daha erken uyanmışlar."
"Gerçektenmi?! Durumları nasıl?!"
"Hepsini söyleyemem. Yalnızca Kiboyla görüştüm. O da bana iyice kaba davrandı. Her zamanki Kibo işte."
Heniya Xiang'ın sesinde bir değişiklik olduğunu fark etti. Xiang'ın kaşları çatıldı. Kendisini duvara yasladı. Heniya ona doğru bakarak.
"Belkide çok kaba değildir."
"Ben Kibo'yu tanıyalı o bana her zaman kaba oldu. Ayrıca sen ne anlarsın ki? 3 aydır dojoya geldin."
"O 3 ayda senden daha iyi olduğum söylene bilir Xiang Tzu."-Heniya tek kaşını havaya kaldırdı.
"Hahaha. Çok komik."
Xiang Tzu kapıya yöneldiği an hemşire içeriye girdi. Hemşire Heniyayı gördüğü an onun yanına yürüdü. Gözleri büyüyerek:
"Bayan Heniya! Kalkmışsınız! Nasıl hissediyorsunuz?"
"İyiyim bayan. Lütfen benim için endişelenmeyin."
"Bedeninizde koskoca laneti taşıyorsunuz! Nasıl endişelenmeyelim! Ya birden...."
Heniya hemşirenin elini tuttu. Gelen sıcaklıkla hemşire durdu. Heniya onun içini rahatlatmaya çalıştı.
"Eğer gölgeler beni ele geçirseydi, şu an insan halinde olmazdım."
Hemşire Heniyanın elini bıraktı ve elini alnına koydu-"Ben o gün gördüm! Sizin içinize girdiler!"
Heniya sorgulu gözlerle hemşireye bakınca hemşire olanları anlatmaya başladı.
"Xiang Tzu yerdeydi ve sonra siz bayıldınız. Kibo hanım sizi kaldırmaya çalıştı. Yanındaki arkadaşlarıda öyle. Ama maalesef etrafta çok enfeksiyon havası vardı ve neredeyse nefes ala bilmek imkansızdı. Oraya serum tüpleriyle girdik. Çok zaman almadı arkadaşlarınızda enfeksiyondan etkilenip bayıldılar. Orada ilk size müdahile yapıldı ki gölgeler sizi ele geçirdimi? Enfeksiyon yüzünden hepinizde yaralar çıktı. Ama pansumanlarımız sayesinde yaralar kısa sürede kapandı. Arkadaşlarınızın durumu normaldi ama sizi müjdeci laborotoruna aldılar. İlk önce sizi hologramla taradılar. Sadece bedeninizde enfeksiyondan yaranma yaralar vardı. Bedenleriniz o kadar enfeksiyon ve sisin içinde kalmışki, bedeniniz güneşin aurasını unutmuş. Gölgelerin sizin bedeninizde bir şey uyandırmadığını gördüğümüzde içimiz rahatladı. Ve sizi dün akşam bu odaya getirdik. Pencereleride açtıkki, bedeniniz oksijene alışa bilsin."
"Yani Totem Ejderhası anlayacağın şekilde baya senin üzerinde deney yapmışlar."
"Sizinde durumunuz pek iyi sayılmazdı Bay Xiang! Şimdi lütfen kendi odanıza geçin."-Hemşirenin uyarsıyla Xiang kapıya taraf irerledi.
"Anlaşıldı. Size iyi sohbetler."
Xiang odadan çıkarak koridorda irerlemeye başladı. Giderken aklına Kibo'yla ettiği kavga gelmişti. Pek kavga sayılmazdı. Ama ne zaman Kibo'yla konuşmaya çalışsa, hep bir kavga kopardı. Bunu Xiang biliyordu ama her zaman suçlu taraf o oluyordu.

 GÖLGE FELAKETİ (Gölge Dövüşü #1) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin