Fotoğraflar

171 12 70
                                        

Prens, gözlerini açtığında belinde bir el hissediyordu. Yatakta doğrulmaya çalıştı fakat Zoro kolunu hâla çekmemişti.

"Marimo, kolunu çek; kalkacağım"

Zoro homurdanıyordu.

"Biraz daha böyle kalalım"

"Olmaz"

"Neden"

"Kalkmamız lazım. Kolunu çeksene."

"Öpersen çekerim"

Sarışın kafasını Zoro'ya döndürüp dudaklarına minik bir öpücük kondurdu. Zoro kızarıp elini çekti ve Sanji'nin gitmesine izin verdi.

Sarışın, alt kata indiğinde kahvaltı masası hazırdı fakat iştahı yoktu çok. Bu gün Reiju da gidecekti. Tekrar üst kata çıkıp Reiju'nun odasına adımladı Sarışın. Ablası bavulunu toplarken Sanji yatağa oturdu.

"Abla"

Reiju, gözlerini Sanji'ye çevirdi

"Dinliyorum"

"Biz... Zoro'yla...Bilirsin ya"

"Evet? Zoro'yla?"

Sarışın, kızarmış yüzünü saklamaya çalışıyordu.

"Evet... Sevgili olduk..."

"Başından beri tahmin ediyordum"

Reiju, Sanji'nin yanına adımladı. Elini yanağına koyarak konuştu:

"Bir şey olursa, ablan her zaman burada."

"Teşekkürler, abla"

Bir kaç saatin sonunda, Reiju gitmek için kapıya yönelmişti. Bütün saray sakinleri ile vedalaşıp çıktı. Sanji, tekrar odasına gittiğinde komodininin üzerinde bir kağıt vardı, bir zarf. Zarfı eline alıp yatağa oturdu. Yapışkanı kağıttan ayırdığında, gördükleri karşısında pek şaşırmıştı. Zira, bunlar onun fotoğraflarıydı. Kasabadayken, Saray bahçesindeyken, hatta Surg'ta iken çekilmiş fotoğrafları bile vardı. İçini kaynağı belirsiz bir endişe sarsa da, çok dert etmemeye karar verdi. Boşuna endişe etmek yerine, bunu düşünmeden sürdürmeyi tercih ederdi.

Her gün yeni zarflar gelmeye devam ediyordu. Artık endişeleniyordu Sanji. Zarfların sahibinin "O" olduğunu düşünmek dahi istemiyordu. Yeni zarflarla birlikte Zoro'nun da içini merak duygusu sarmıştı. Son gün gelen zarfla, artık bunları gönderen kişi tamamen belliydi. Sarışın zarfın içindeki 5 fotoğrafı koydu çekmecesine. Sonra dişlerini sıktı. Zoro, sevgilisinin odasına geldiğinde yüzü asıktı sevgilisinin. Yanına gitti ve yatağına oturdu. Sonrasında elini kavradı.

"Sorun nedir, Sevgili Prensim"

Sanji sessizdi. O iğrenç fotoğrafları Zoro'ya göstermek istemiyordu. Lakin saklamanın anlamı da yoktu. Ona yardım edebilecek tek kişi Zoro'ydu.
Çekmeceyi açtı yavaşça, çıkardı fotoğrafları. Fotoğraflara hiç bakmadan Zoro'ya vermişti direkt olarak.

"Bunlar?.."

Evet. O fotoğraflar, Prens'in en tiksinç gecesinden kalmaydı. Fotoğraflardaki Sarı saçlı gencin vücudunda çeşitli izler vardı, bir yandan ise elleri yatak başlarına bağlanmıştı. Gözleri ise, lacivert bir kumaş parçası ile kapatılmıştı.

Kılıç Ustası, fotoğrafların hepsini buruşturup yırttı teker teker.

"O piç mi gönderdi bunları?.."

"Muhtemelen..."

Zoro, hayatı boyunca katanadan başka bir şeye değmemiş ellerini sardı sevdiğine. Sanji ise, ağlamıyordu bu sefer. Sessizdi ve öylece izliyordu yeri. Aslında çok derinden etkilemişti onu bu yaranın tekrar deşilmesi. Fakat diyememişti bir şey, serbest bırakamamıştı bir damla gözyaşını. Çünkü üzmek istemiyordu Zoro'yu. Acısını içinde tutması, herkes için daha iyiydi. Özellikle Sanji için. O öyle düşünüyordu en azından.

Bir ay su gibi akıp gitmişti. Mektuplar gelmeye devam etse de, Sanji'ye verilmemişti hiç biri. Ortadan kaybolmuştu hepsi, lakin Zoro teker teker incelemişti. Fotoğrafların hepsi çekmecesindeydi. Kaç kez postaneye gitmiş, fakat bir sonuç bulamamıştı. Ne bir isim ne de bir adres yoktu.

Yine bir sabah, Sanji saray bahçesinde çiçeklerle ilgileniyordu. Ardından bir bayan geldi. Prens bayanı çevirdiğinde, bir mektup aldı. Mektubu arka cebine koyarak, çiçekleri sulamaya devam etti.

Çiçeklerle işi bittiğinde, saraya gitti. Güneş batıyordu yavaştan. Bir kaç saatin de sonunda odasına çıktı. Kapıyı kilitleyip yatağına oturdu. Mektubu açtığında, sadece bir fotoğraf ve bir numara vardı. Fotoğrafı biraz incelediğinde, Tama vardı. (çorbacıdaki kız) Sonrasında gözleri açıldı Sarışın'ın. Kızın eli ve ağzı bağlanmış, gözleri ise ıslaktı. Hemen telefonuna uzanıp tuşladı numarayı.

"Naptın ona!"

"Hiç"

Sarışın sinirle söylenirken, karşıdaki sesin sahibi ise gayet sakindi.

"Tama'yı bırakmazsan gebertirim seni"

"Asıl, sen gelmezsen ben kızı gebertirim"

"Nereye!?"

"Yarın. Kasabanın merkezindeki giyim dükkanına gel. Oradan gideriz"

Sarışın sessizken, karşısındaki ise gururlu bir şekilde konuşuyordu.

"Yanında birini getirme. Yoksa kız ölür"

Prens, telefonu kapattı aniden. Dişlerini sıktı, ellerini yüzüne koydu. Ter damlaları cildinden süzülürken, endişeyle kıvranıyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Fakat gitmek zorundaydı. Onun eski bir hatası yüzünden birine zarar gelmesine izin vermezdi. Kafasını yastığa koymuş, ne yapacağını düşünüyordu Sarışın. Gözlerinden akan bir iki damla ise, yastığa süzülüyordu usuldan.

Zoro, Sarışın'ın kapısını çaldığında ise ses gelmemişti. Muhtemelen uyumuştu. Bu gün mektupta gelmemişti. Belki vazgeçmiştir diye geçirdi aklından. Sonra o da gitti odasına, koydu kafasını yastığa. Yanında Sanji'nin olmaması, eksik hissettiyordu onu. Odaya vuran ışığın kaynağını seyretti Zoro pencereden, Ay'ı seyretti. Bir süre sonra uykuya dalmıştı bile. Yan odadaki Sarışın ise bir damla uyku uyuyamamıştı. O da elini pencereye koymuş Ay'a bakıyordu.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
Kısa oldu baya

(Aslında Prens oraya tek başına gidecek kadar mal değil ama yazar hikayeyi uzatmak için çabalıyor 🤠👍)

Muhtemelen 4-5 bölüme bitiricem ama elimde başka fikirler var 🦮

702 Kelime

My Prince | ZosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin