Ertesi gün, Sanji acıyla gözlerini açmıştı. Dünden kalma yaraları sızlıyordu. Sonra gözleri yatağının yanında oturan Kılıç Ustasına kaydı.
"Günaydın, Prensim."
"Günaydın... Bütün gece uyumadınız mı, Bay Kılıç Ustası?.."
Zoro bir anlığına düşünüp yanıtladı:
"Yeni uyandım ve sizi kontrole geldim, Prensim."
Yalan söylediği gözlerinden belli oluyordu. Kesinlikle bütün gece burada oturmuştu.
"Teşekkürler..."
"Ne için, Prensim?"
"Bana karşı... Bu kadar nazik olduğun için... Sanırım..."
Sanji, gözlerini hafiften kaçırıyordu. Sonra aniden Sanji'nin asistanı kapıyı tıklattı. Sanji'nin de onayıyla içeri girdi.
"Efendim, kasabaya inmiştim... Bir çorba dükkanı sizin için bir paket verdiler."
Sanji'nin gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Normalde böyle paketler saraydan içeri sokulmazdı. Ancak Asistan bir şekilde sokmuştu içeriye. Bir servis açıp çorbayı Sanji'nin önüne yerleştirdi. Sanji o kadar mutluydu ki, gözyaşlarına boğulacaktı neredeyse. Birilerinin onu önemsemesi, o kadar özlem duyduğu bir duyguydu ki onun için. Çorbadan bir kaşık aldığında mutluluğu gözlerinden okunuyordu.
"Sizin içinde bir paket var, Kılıç Ustası."
Zoro şaşırmış gözlerle Asistan'a baktı. Ardından Asistan kaseyi ona uzatıp odadan çıktı.
İkili beraber yemeklerini yerken, bir yandan sohbet ediyorlardı. Zoro'nun görmek istediği Prens buydu. Neşeli Prens, mutluluğu gözlerinden okunan Prens. O mutlu olduğu için, Kaynağını bilmediği bir mutluluk duygusu sarmıştı Zoro'nun da içini.
Bir kaç saat sonra; Sanji'nin yaraları Saray doktorları tarafından tedavi edilmişti. Ancak hâla sızlıyorlardı. Yürüyecek enerjisi bile yoktu neredeyse. Bir kaç gün istirahat etmesi gerekliydi. Ancak Kral, bu gün Sanji'yi evde görmeyi dahi istemiyordu. Her ne zaman Sanji'yi görse, öldürmek istiyordu onu.
Personeller bunu Kılıç Ustası'na ilettiler. O bugün, Prens Sanji ile dışarı çıkacaktı. Aniden aşağıdan yüksek sesler gelmeye başladı. Sanji, Zoro'dan onu aşağı indirmesini istedi. Zoro onu aşağı indirdiğinde ise, yavaşça kucağından inip ufak adımlarla odaya girdi. Zoro ise onu kapıda bekleyecekti.
Tam İchiji Aşçı hanımlardan birine bir tabak geçirecekken; Sanj, bayanın önüne geçip İchiji'nin elini yavaşça tuttu. Aşçı ise yavaş adımlarla mutfağa doğru ilerledi. Kırmızı kafalı puşt konuştu:
"Bak bak. Küçük kardeşimiz yine bildiğimiz gibi."
"Bırak onları İchiji."
İchiji, Sanji'nin çenesini kavrayıp gözlerine baktı.
"İşime burnunu sokmayı kes."
"Dokunma bana."Sanji, yüzünü geri çekecekken İchiji elini kaldırıp ona vurmaya yeltendi. Aniden onu başka bir el engelledi. Evet. Kılıç Ustası'nın eli.
"Üzgünüm ancak, Prens'e öyle vurmanıza müsaade edemem. O'nun güvenliği benim sorumluluğum."
İchiji arkadan bakarken, Zoro Prens'i odadan çıkardı. Ardından tekrar kucağına alıp bahçeye çıktı.
"Teşekkürler..."
"Görevim sizi korumak, Prensim."Zoro biraz kasabaya doğru yürüdükten sonra, bir göl kenarına ulaştı ve Prens'i yavaşça çimlerin üstüne koyup kendi de oturdu.