*İstanbul, 1968*
Hukuk Fakültesi Öğrenci Bürosu'nun önünde toplanan kalabalığa göz gezdirdim. Kimse ilk adımı atacak cesarete sahip değildi henüz, meraklı gözlerle etrafı izleyerek birinin bu eylemi başlatmasını bekliyorlardı. Bu yüzden öne doğru atılıp ayaklı, seyyar, siyah bir tahtanın karşısında dikildim. Boykot taraftarı olan öğrencilerin adına bu eylemi başlatmış olmanın verdiği heyecanla kara tahtanın kenarında duran beyaz tebeşiri alıp parmaklarım arasına hapsettim. Kalabalıktan birkaç ses yükselirken onlara kulak kabartmak yerine elimdeki tebeşirle koca tahtaya kısa ama yapacağımız eylemi açıklayacak cümleyi yazdım.
''Sağ-Sol Yok, Boykot Var!''
Yazdığım cümle ile ıslık sesleri nüksederken birkaç ''Yuh!'' sesi duydum. Boykot karışı öğrencilerdi bunlar. Onlara istedikleri tepkiyi vermeyip hafifçe gülümsedim ve kalabalığa döndüm. Birkaç arkadaşım gözüme çarparken hâlâ aradığım kişiyi bulamamıştım. Yine de bozuntuya vermeyerek gülüşümü korudum.
Bu topluluğa hitap edecek olmanın verdiği heyecanı bastırarak konuşmaya başladım. ''Arkadaşlar, bugün bu büronun önünce dava çatışması yapmaya gelmedik. Sağ-Sol fark etmeksizin hepinizin gücüne ihtiyacımız var, hepimiz bu üniversitenin öğrencisiyiz. Sağ-Sol yok, boykot var! Hazır mısınız boykot yapmaya?!'' Sona doğru yükselen sesimle ortamdaki coşku arttı. Eş zamanlı olarak birkaç karşıt tutumu da fark etmiştim.
Üç kişi öne çıkıp üzerime doğru yürüyünce herhangi bir tepki vermeden olduğum yerde durdum. Böylesi bir anda hırçınlık, öğrencilere karşı değil; dekana ve rektöre karşı olmalıydı. Bu yüzden kollarımı havaya kaldırıp onlara engel olmayacağımı belirttim. Üçü de omzuma çarpıp geçerken hafifçe arkaya doğru sendelesem de duruşumdan ödün vermedim. Son geçen kişi, ''Pis anarşist.'' diye mırıldandı bana çarptığı sırada. Yüzümde hiçbir tepki belirtisi oluşmasa da sinirlenmiştim. Elin kurt kılıklısının ettiği lafın anlamını bile bilmiyordu, aşağılamak için kullanıyordu. Oysa anlamını bilseydi bizlerin anarşist değil, sosyalist olduğunu gayet iyi anlardı.
Yazımı elleriyle sildikten sonra aralarından biri, diğerlerine göre daha esmer olanı, kara tahtayı karaladı.
''Boykota Hayır!''
İki üç alkış ve ıslık duyuldu. Bu, açık ara bizim fikrimizin benimsendiği anlamına geliyordu ama vazgeçmeyecekleri açıktı.
''Reisimiz kabul etmiş olabilir ama biz anarşistlerle iş birliği yapmayız!'' diye bağırdı tahtaya yazıyı yazan. Reis dedikleri kişiye, Alpay'a döndüm. Siniri yüzünden okunuyordu.
Geçen yıl fakültenin önünde kavga ederken tanışmıştık, tabii tanışma denirse buna. Üniversite kantinindeki kavga esnasında birbirimizin payına düşmüştük ve ikimiz de birbirimizi bir güzel benzetmiştik. Hiçbir yararı olmayan, saçma bir sağ-sol kavgasından geriye yüzümüzdeki morluklar ve şişlikler kalmıştı.
''Timur, vakit kıyım vakti değildir. Asıl hedefinizden şaşmayın, kendinize gelin.'' diye, sakin ama sert bir şekilde uyarıda bulundu Alpay.
Üç genç, birbirini desteklercesine omuz omuza verdiler. Adının Timur olduğunu öğrendiğim kişi Alpay'a cevaben, ''Reis bizi mazur gör fakat bunlarla asla iş birliği yapmayız.'' dedi.
''Sen kime anaşist diyorsun lan?!'' Nihat'ın sesini işitmem ile batı kapısına doğru döndüm. Geç kalan yoldaşlarımın hepsi bir aradaydı, Kemal de aralarındaydı. Sonunda gelmişti sol yanım.
Göz göze geldiğimizde kalp atışlarım hızlanırken avuç içlerim terlemeye başladı. Boykot hareketimiz dahi bu denli bir heyecan yaratmamıştı bende. Üzerimdeki etkisini düşünmek için doğru zaman olmadığından ötürü kendimi toparlayıp önümdeki yüzlere döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca [manxman]
General FictionDevrimin en gürültülü ayak sesleri, sıra neferidir 68 kuşağı. İç ve dış siyaset kazanının kaynadığı, kutuplaşmaların hat safhasının yaşandığı bir dönemdi. Bu dönemde sol fraksiyonlarda bulunan Kemal ve Uygar, derin bir aşkın pençesindeyken bu duruma...