Günün ilk demlerinde sabah ezanı ile uyandığımda bir daha tekrar uyuyamamıştım. Hafif bir uykum olduğu için bilincimin açık olduğu bir ana denk gelen ezan sayesinde gözlerimden uyku akmasına rağmen yorganımın altında, camdan görünen gökyüzünü seyrediyordum.
Her sabah başka bir umutla kalkmak, hele ki güzellik tohumları ekili zihinle uyanmak umudumu sağlam tutan mühim şeylerdi. Yaşamım boyunca ruhuma uygun yaşamın yollarını aradım hep. Ailemin sağladığı olağanüstü eğitim fırsatı sayesinde kişiliğime uygun mesleği kesinleştirmiş, sahip oldukları varlıklı yapı sayesinde gönderdikleri yurtdışı seyahatlerinde ise kişiliğime uygun bir ideolojiyi kafamda sağlamlaştırmıştım. Onlara çok şey borçluydum ve kanımca bu borcumu ancak onlara layık bir evlat olarak ödeyebilirdim. Bugün de yol gösterenim olan ebeveynlerimin benimle gurur duymalarına vesile olacak, zamanında onların Menderes'e başkaldırdığı gibi ben de Cevdet Sunay'a başkaldıracaktım. Yanımda ise kendimden çok güvendiğim, her şeyden çok sevdiğim ve tepeden tırnağa yoldaş olarak nitelendirdiğim insanlar olacaktı.
Düşüncelerimin seyri yoldaşlarıma doğru kaydığında bakışlarım da eş zamanlı olarak sol tarafıma kaydı. Gözlerim, uzandığı yer döşeğinde yorganına sıkıca sarılmış Tayfun'un masum ve huzurun gizli olduğu yüzünde turladı bir süre. Ardından dibinde uzanan İsmet'e çevirdim bakışlarımı. Yüzünde yer edinmiş karmaşa ifadesinden muhtemel bir rüyanın içinde olduğunu anlamıştım. Dün gece ettikleri görev bilinci üzerine olan tartışma aklıma gelince dudaklarım istemsizce gerildi. Üç saati aşan küslük sonunda birbirlerinden özür diledikleri an komikti, zira küçük çocuklar gibi yaptıkları hatanın utancıyla boyunlarını bükmüşlerdi. Birbirimizi yemek yerine yamyam gibi etrafımızda gezen düşmanlara karşı hazırlıklı olmayı bir türlü öğrenememiştik. Doğu, aramızdan çıkan ilk haindi ama son olmayacaktı. Onun gibileri çok daha fazla bizim sahamıza girmeye çalışacaktı ve hatta çoktan girmiş olabilirlerdi. Bu akılsızlığımız başımızın en büyük belası hâline gelecekti, buna eminim.
Bakışlarımı biraz yukarı kaldırıp, davamızda dövüşe dövüşe gecelere ışık olan ve aynı ışıkla gönlümü aydınlatan sol yanımın hayran olduğum suratına baktım. Uyurken dahi gevşemeyen çatık kaşları, uyanık olduğu zamanlardaki gibi korkutucu görünmüyordu. Aksine fazlasıyla sevimliydi. Tabi sevimlilik, asla sığmak istemeyeceği bir kalıptı. Bana gül uzatılan fakat ona acımasızca davranılan bu dünyada sert olmak aşılanmıştı sadece bünyesine. Sertliğini sevmediğimi söyleyemezdim lakin bazen kalıplarını aşmasını ve insancıl okullardan kovgun olduğunu unutmasını istiyorum. Unutturmak için her şeyi yapmaya hazırdım ancak dile gelemeyen kitap misali olan hislerimi bastıramamaktan, deşifre etmekten korkuyordum.
Bir anda kirpiğimin içine doğru süzülen güneş ışınlarıyla o gözümü kıstım. Bakışlarımı tekrardan cama çevirdiğimde güneşin doğuşuna şahit olmanın verdiği heyecanla gökyüzünü seyrettim dakikalarca. Bu ulvi gezegenin batışını romantizm olarak adlandıranlar, doğuşunun zevkini asla bilemezlerdi.
Sol tarafta hissettiğim hareketlilik ile gözlerim oraya doğru kaydığında güne yeni gözlerini açan Kemal ile karşılaştım. Kısık gözleri ile doğrudan bana bakarken, ''Uygar...'' diye, uykudan yeni uyanmanın beraberinde getirdiği çatallı ses tonuyla. ''Günaydın.'' dediğinde aynı şekilde karşılık verdim ona. Birkaç saniye gözlerini kırpıştırdıktan sonra konuşmaya devam etti. ''Erkencisin bugün. Hayırdır?''
Uykudan çok çabuk soyutlanmıştı, benim aksime. Kendime gelmem neredeyse yarım saatimi almıştı.
Üzerimdeki yorgana daha da sığınırken, ''Öyle oldu. Sabah ezanıyla uyandım, sonra da uyku tutmadı.'' dedim.
Tek eliyle yüzünü sıvazlayıp, belli belirsiz kafasını salladı. ''Elin Arabistan'ında bile bu kadar yüksek sesle okunmuyordur.'' Uyanır uyanmaz yine çatacak bir şey bulmasına hafifçe tebessüm ettiğim sırada, ''Saat kaçtır ki acep?'' diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca [manxman]
General FictionDevrimin en gürültülü ayak sesleri, sıra neferidir 68 kuşağı. İç ve dış siyaset kazanının kaynadığı, kutuplaşmaların hat safhasının yaşandığı bir dönemdi. Bu dönemde sol fraksiyonlarda bulunan Kemal ve Uygar, derin bir aşkın pençesindeyken bu duruma...