6| Donmuş Zaman Manzarası

76 10 59
                                    

Üniversite bahçesine giriş yaptığımızda büyük bir kalabalık karşılamıştı bizi. Kalabalığa hazırlıklı olsam da bu kadar kalabalık olacağını tahmin etmemiştim.

Yanımdaki Kemal'in kolunu tutup hızlı adımlarla stadyumun oraya doğru yürümeye başladım. Tam anlamıyla iyileşmemiş olsa da dün gece eve geç dönen İsmet'in, bu kadar geç dönmesinin sebebinin stadyumu gizlice boyadıklarını öğrendiğinden dolayı merakını gidermek için benimle beraber gelmişti.

Kalabalığı zar zor yararak koşu şeridine ulaştığımızda gördüğüm manzara karşısında ağzım kulaklarıma ulaştı. İsmet'in anlattığı gibi kocaman ve kırmızı boyayla yazılmıştı. Fazlasıyla göz alıcı duruyordu. Etrafındaki insan topluluğu merakla yazıyı inceliyor, etrafında dolaşıyordu. Merakını gideren de stadyumu terk ediyordu ama gelenlerin sayısı gidenlerden haylice fazlaydı.

''Vay anasını...'' diye mırıldanan Kemal, kolunu parmaklarım arasından kurtarıp birkaç adım daha ileriye gitti.

''Dur dur, gitme. Polis var orada.'' dedim kolunu tekrardan tutarken. Koyu mavi üniforma giyen polisler, kalabalığın arasına karıştıkları için onları son anda fark edebilmiştim.

''Bir şey olmaz oğlum.'' dedi ve hareket etmeye çalıştı. İzin vermeyerek parmaklarımı daha sıkı sardım. Bu sırada diğer elimde bulunan ajanda düşecek gibi olsa da ani refleksim sayesinde düşürmemeyi başarmıştım.

''Lan üzerimizi ararlarsa önderin kitabını yakalarlar. Bu bile gözaltına almaları için sebep olur. Daha yeni çıktık nezarethaneden.'' dedim kısık sesle. Arka cebinde taşıdığı Che Guevara'nın Gerilla Savaşı kitabının satımı da okunması yasaktı. Onun kitaplarıyla yakalanınca hapis cezaları dahi veriliyordu. Bu kitapları alıp okumak için ülkemizdeki solculuğun temelini atan insanların işlettiği sahaf dükkanlarına gitmek gerekiyordu. Devrim ile alakalı yasaklı veya yasal olan her kitabı o dükkanlarda bulmak mümkündü.

''Bir saniye.'' dedikten sonra kafasını hareket ettirerek stadyumu gözleriyle taradı. Ardından bana dönüp, ''Bizimkiler görünürde yok.'' dedi.

Onun yaptığı gibi etrafa kısaca göz gezdirip teyit ederek onaylarcasına kafamı salladım. ''Şüpheli görünmemek için binaya girmişlerdir. Hadi, biz de gidelim.'' dedim elimi kaldırarak.

''Eh, tamam.'' dedikten sonra seslice burnunu çekti. Hâlâ bitik duruyordu ve bu hâli, içimde bir yerlerde yatan anaçlığı ortaya çıkararak onu sarıp sarmalama isteği oluşturuyordu.

Okul binasına doğru yürümeye başladığında peşinden giderek onu takip ettim. Binaya güney kapısından giriş yapıp merdivenleri çıktık. Kendi fakültemizin koridorundan geçerken tribünlerdeki yazı hakkında konuşanlara kulak misafiri oluyordum.

Kemal'e döndüğüm sırada bakışlarımız kesiştiğinde göz kırpıp gülümsedi. Demek ki o da duymuştu.

Genişçe gülümserken, ''Tayfunlar iyi iş çıkarmış.'' dedim.

''He ya. Kırk yılın başı bir işe yaramış bizim zibidi.'' deyip omzumu pat patladı. Anlık gelen vahşi sevinçleri korkutuyordu ama bu, temasını sevdiğim gerçeğini değiştirmiyordu.

Dersliğe girdiğimizde kapının önünde durup bizimkileri aradım. Kısa sürede neşeyle konuşan üçlüyü fark ederek, hemen peşimde yürüyen Kemal'le beraber yanlarına gittim.

Hamza'nın tarafına geçip kalçamı masaya yasladım ve ajandamı hemen dibime koydum. ''Arkadaşlar, efsane olmuş be!'' dedim kafamla camı, daha doğrusu buradan görünen stadyum manzarasını göstererek.

Nihat'ın yanına oturan Kemal bacağını diğer bacağının üzerine atıp, ''Çok güzel yapmışsınız lan.'' diyerek bana ortak oldu.

''Tabi lan, biz yaptık sonuçta.'' dedi Nihat. Göğsünü kabartıp genişçe sırıtarak konuşmuştu.

Bir Sen Yakınsın Uzakta Kalınca [manxman]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin