the other woman

157 16 79
                                    



.

James, balodan çıkıp Astronomi Kulesi'ne gidiyor, çünkü yapması gereken bir konuşma var.

Yerde oturan, siyah takım elbisesinin içinde, siyah saçlarıyla kaybolan genç çocuğu görüyor. Direklere yaslanmış kollarının üzerine başını koymuş, sigarasını içiyor Regulus.

Onu baloda görmüştü. Gri gözlerinin içine siyah kalem çekmiş ve saçlarına bukleler yapmıştı. Çoğu kızın, genç çocuğu gözleriyle yediğini izlemişti bir süre.

"Orada dikilmeye mi geldin, James?" diyor Regulus arkasına bile bakmaya tenezzül etmeden. Etrafın bolca sigara koktuğunu ilk o zaman fark ediyor James.

Regulus, onu kokusundan tanıyor.

Gece karanlık, yıldızlar parlak ve Güneş'in gelmesini bekliyorlar.

Ayakta duran adam Regulus'a yaklaşıyor, yanına oturuyor ve aynı onun gibi bacaklarını kulenin tepesinden aşağı sarkıtıyor.

Regulus, o an yanında duran sigara paketini ona uzatıyor. İçinde sadece iki tane var. James birini alıyor, çakmak ise Regulus'un elinde. James'e vermek yerine rüzgara rağmen kendisi yakıyor.

"Neden buradasın?" diyor hiç bakmadan. Sadece sigarasını içip yıldızları izlemeye devam ediyor.

"Baloda seni gördüm." diye cevaplıyor James. "Bizi izliyordun."

Arada bir sessizlik oluyor. Sanki vereceğine gerçekten inanıyormuşçasına cevap bekliyor James çünkü. Ama genç, James'i yüzüne bakılmaktan bile mahrum bırakıyor.

"Tüm gece boyunca."

Regulus, hiç bir mimiğini hareket ettirmeden cevap veriyor, "İyi bir çiftsiniz."

James o an iç çekiyor. "Bunun hiç bir zaman olmayacağını biliyorsun değil mi, Regulus?"

Genç adam kaşlarını çatıp sigarasından bir nefes daha alıyor sanki bu gece boyunca onlarca içmemiş ve içmeyecekmiş gibi.

"Unutturduğun tek bir an var mı ki?"

Bir sessizlik oluşuyor o an. Regulus, James'e bakmayı reddetiyor kesinilikle. James ise küçük bir bakış için yanıp tutuşuyor.

"O zaman," diyor James, ne söylese kırılacağını biliyor gencin. "Neden sürekli böylesin?"

Regulus gülüp sanki yüzü kirle kaplıymış ya da başı ağrıyormuş gibi haşince ovuyor yüzünü. "Nasılım?"
"Böyle..." devam etmek için bir cümle arıyor James. "Benimle olmadığın zamanlar bile beni bırakmıyorsun."

Genç, sigarasından tekrar içiyor gülümseyerek. Ve o an ilk defa James'e bakıyor. "Belki de çaldığın içindir." Bir durak ekliyor araya ve devam ediyor, "İznim olmadan beni çaldığın için." James dudaklarını kemiriyor. Belki stresten belki de içindeki vicdan azabından. "Regulus," diyor böle böle her cümlesini. "Benden istediğin gibi ben sana ait değilim." "Senden hiç bir zaman böyle bir şey istemedim zaten." diyor Regulus da. "O zaman neden beni bırakmıyorsun?"

Genç, ayağa kalkmadan önce sigarasını yere fırlatıyor ve söndürüyor. Sonra yukarıdan mimiklerinin hiç birini kullanmadan bakıyor James'e. "Çünkü sen beni sımsıkı tutuyorsun. Avucunun içinde." diyor, "Bırakır mısın ki?"

.

a little death | jegulus Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin