'Pencerenin yanındaki şeytanla tanıştım, hayatımı takas ettim. Günah dilime dokundu, arzumun kanatlarını açtı.'
-Devil by the window ft.TXT
Choi Soobin:
Havada yağmurun getirdiği ferah bir koku vardı. Soğuk rüzgâr hafif hafif esiyor ve örgü hırkamın aralıklarından sızarak tenimi okşuyordu. En çok da bu tarz havalarda nemli yapraklar izleyerek sigara içmeyi seviyordum. Günün getirdiği yoğunluğu üzerimden atmamda yardımcı oluyor ve sadece birkaç dakikalığına bile olsa zihnimi bloke ediyordu. Hiçbir şey düşünmüyordum sigara içerken. Sadece dumanların yayıldığı karanlık gökyüzü ve ben vardık. Arkama bakmadan kaçtığım ve herkesten gizlediğim ben.
Günün en sevdiğim zamanı annemle babam uyuduktan sonra apartmandan çıkıp bahçede sigara içtiğim zamanlardı. Sigara içmemin ne kadar zararlı olduğunun farkındaydım fakat baskıcı ailemden gizli yanlış bir şey yapmak bana daha önce hissetmediğim kadar diri bir özgürlük hissi aşılıyordu. Onların hayatıma empoze ettiği kuralların dışına çıkmak olmak istediğim kişi gibi hissettiriyordu. Oysa dışarıda geçirdiğim şu birkaç dakika dışında ailemin kurduğu oyundaki bir oyuncudan farksızdım. Kontrol kumandam onların elindeydi ve onlar, hayal ettikleri hayatı kendileri elde edemedikleri için benim o hayata kavuşmamı istiyorlardı. Benim o tarz bir hayatı istemediğimi bildikleri halde...
İç çektim ve hırkamın cebindeki paketi çıkardım. Yağmur hala ince ince çiseliyordu. Sırtımı binanın soğuk duvarına yasladım ve dudaklarıma bir tane sigara dalı yerleştirdim. Bir ay önce o beni terk ettikten sonra ona olan özlemimden başlamıştım sigara içmeye. Son birkaç gündür ise içme sebebim ondan bağımsızlaşmış ve spesifik bir hal almıştı. Artık içme sebebim aileme olan bir başkaldırıydı. Ne kadar da çocuksu öyle değil mi? Üniversiteye giden 22 yaşında bir genç olduğum halde beni kumanda eden aileme protesto etmek için sigara içiyordum. Umutsuz vakaydım.
Boşluktayım. Sonsuz gibi hissettiren bir boşluk. Karadelik her bir zerremi içine çekmiş ve ruhumdan geriye hiçbir şey bırakmamıştı. Kayboldum. Başta korkuyla oradan oraya koştum ve varacak bir bitiş çizgisi, saklanacak bir yer, uzanacak bir yatak aradım. Elime hiçbir şey geçmedi. Yaptığım tek şey hiçlik uğruna kendimi paralamak oldu. En sonunda yoruldum ve boyun eğdim. Boşluktayım. Kımıldamıyorum. Hareket etmeyi ve bir şeyler için çabalamayı unuttum. Bedenim canlı, ruhum kayıp. Onu bulamıyorum ve farkındayım ki hayatımın sonuna kadar da bulamayacağım.
"Hey!"
Düşüncelerim arasına düşen tok sesle irkildim. Kafamı kaldırdım ve gözlerim hızla sesin sahibini buldu.
"Sigara dumanın odama giriyor. Burada içme."
Azarlar tondaki sesine uyum sağlayarak sinirle çatılmış kaşları ve kabarmış dalgalı saçları ile bir genç, kafamın birkaç santim üzerindeki camdan eğilmiş bana dik dik bakıyordu. Kavisli burnu, ince dudakları ve ekoseli pijamaları ile oldukça sevimli gözüküyordu. Şaşkınlıkla gözlerimi kırptım birkaç kere. Burada bir pencere olduğunun farkına varmamıştım. Üstelik anın getirdiği korkuyla kalbim hızlı hızlı çarpıyor ve parmaklarımı tutan sigaranın titremesine neden oluyordu.
"Ne hala orada dikiliyorsun? Sigara kokusu odama doldu, biraz uzakta iç."
"Ne kadar da kabasın..." diye mırıldandım kendi kendime ve camdan uzaklaşarak birkaç adım yan tarafa kaydım. Sigaradan derin bir nefes çekerken camdaki gencin kaşları havalanmıştı. Dediğimi duymuş olmalıydı.
"Duyarsız biri olmaktansa kaba olmayı tercih ederim." dedi sinirle ve bana son bir bakış atıp camdan uzaklaştı. Göz devirdim ve biten sigaramı söndürdüm. Onunla zıtlaşmak için fazla bitkin hissediyordum. Bir sigara daha yaktım ve nemli betonu umursamadan binanın dibine çöktüm.
Bugün berbat bir gün geçirmiştim. Kadavraları incelemiştik ve kokudan dolayı tüm gün midem bulanmıştı. Sabah kahvaltıdan beri herhangi bir şey yiyip içememiştim. Aileme sebep okuduğum tıp fakültesi her günümü göz yaşartacak kadar yüksek bir oranda aşağı çekiyordu. Buna rağmen fakültedeki iki senemi tamamlamış ve üçüncü seneme başlamıştım. Dürüst olmak gerekirse tıp okumaya bir şekilde katlanıyordum ve zor da olsa üstesinden geliyordum ama ileriki sınıflarda staj yapacağım gerçeği beni oldukça geriyordu.
Biten sigaramı söndürdüm ve arta kalan filtreleri sigara paketime geri koydum. Ellerim yüzümü ovdu ve hemen ardından saçlarımı dağıttı. İç çekerek çöktüğüm yerden kalktım ve hala açık olan cama kısa bir bakış attım. Ellerimi hırkamın cebine soktum ve pencerenin altına geçtim. Yerden yaklaşık iki metre yukarıda olan camdan içerisi görünmüyordu. Elimi uzattım ve cama tıklattım. Adım seslerinin ardından beni azarlayan genç bakış açıma girdi. Kaşlarını kaldırmış bana bakıyordu.
"Ne var?"
Sinirle dilim dişlerimin üzerinde turladı ve gözlerim bir anlığına ondan uzaklaştı. Tekrar göz kontağı kurunca stabil tuttuğum sesimle konuştum.
"Camını örtmeyi unutma."
Hemen ardından gözlerimizi ayırdım ve hızlı adımlarla binanın ön tarafına geçtim. İyilik yapanda kabahatti zaten! Ne diye onu düşünerek camını örtmesini söylediysem? Bir anlık içimden gelmişti ve bundan pişman olmam için sadece yedi saniye yetmişti. Birkaç basamak merdiveni çıktım. Aralık bıraktığım apartman kapısını ittirdim ve sessizce örttüm. Koridorda ilerlerken aniden açılan kapıyla irkilerek olduğum yerde kalakaldım. Camdaki genç tam karşımda dikilmiş ve benim ona yaptığım gibi baştan aşağı beni süzüyordu. Birkaç saniyenin ardından şaşkın ifademi yok ettim.
"Ne var?"
Onun kullandığı ses tonunu kullanmıştım. Bu kez o bana şaşkınlıkla bakmış ve hemen ardından dilini dudaklarında gezdirmişti sinirle.
"Bunu hak ettiğim için bir şey demeyeceğim," dedi ve kollarını önünde bağladı. Ellerim hala hırkanın ceplerindeyken vücudumu ona döndürdüm. İkimiz de ne kendimizin ne birbirimizin ev halinden utanmadan dikiliyorduk. Onun bir şey söylemesini bekliyordum ama yaptığı tek şey gözlerini üzerimde gezdirmekti. Onun dikkatini çekmek için konuştum.
"Bir şey demeyeceksen gidiyorum."
"Hayır, dur! Şey... Şey diyecektim, iyi geceler."
Aniden kapanan kapıyla şaşkınlıkla gözlerim 3 numarasının yazılı olduğu bölgede turladı. Pijamalı genç hızla kelimeleri ardı ardına sıralamış ve kızaran yüzünü incelememe izin vermeden kapıyı yüzüme kapamıştı. Ufak kıkırdamamın apartmanı doldurmasına izin verdim ve merdivenleri çıkmadan önce yüzümde uzun zaman sonra ilk kez oluşan minik tebessüm ile onun duyup duymamasını önemsemeden konuştum.
"İyi geceler."
***
Aniden aklıma gelen bir kurgu oldu ve yazmak istedim. Umarım hoşunuza gider :3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter Pan, SooKai✅
Fanfiction(sookai, minicik de beomjun) - "Ne hala orada dikiliyorsun? Sigara kokusu odama doldu, biraz uzakta iç." "Ne kadar da kabasın..." "Duyarsız biri olmaktansa kaba olmayı tercih ederim." - "Herkes kendi savaşında." "Öyle. Sen hangi taraftasın, peki?"...