'Hiç rüya görmeyen bir yetişkin ve sadece rüya gören bir çocuk. Bu iki ortak yol arasında ben griyim.'
Dreamer ft.TXT
Choi Beomgyu:
Yetişkin olmak ne anlama geliyor? Kendi paranızı kazanınca veya kendi hayatınızı kurup kendi başınıza kararlar almaya başlayınca yetişkin oluyor musunuz? Yetişkin olmak, olgunlaşmak mı demek; yoksa, biri yetişkin olduğu halde çocuk kalabilir mi? Herkes reşit olmuş bir bireyin artık yetişkin olduğunu söyleyerek ve o bireye belirli sorumluluklar atfederek yetişkinliği basite indirgiyor. Fakat işin temeline indiğimizde, yetişkinlik sadece yaş ve sorumluluk ölçütleri ile sınırlandırılabilir mi?
Bazen yetişkin olmakta başarısız olduğumu düşünüyorum. Hayatın karşıma çıkardığı zorluklara baş edemiyor ve kolay yolu seçerek kaçıyorum. Saklanıyorum ve sorunları son ana kadar düşünmekten kaçıyorum. Yüzleşmek istemiyorum, yetişkin gibi davranmak veya olgun olmak istemiyorum. Sorumlulukların altında ezilmek, kendimi hayal kırıklığına uğratmak veya çevremdeki insanların benim hakkındaki düşüncelerini dinlemek istemiyorum. Sadece uyumak ve oyun oynamak istiyorum.
"Beomgyu! Daha ne kadar yatacaksın? Kalk da gez biraz! Odadan çıktığın yok, evi bile dolaştığın yok! Tuvalete bile gitmiyorsundur, sen."
Kafama kadar çektiğim yorganı biraz indirdim ve telefonumdan gözümü ayırmadan bağırdım.
"Tuvalete gidiyorum!"
"Sonunda sesin duyuldu, eşek sıpası! Hadi kalk da alışverişe gidelim. Poşetleri taşımama yardım et."
Odamın kapısından bana bakan anneme arkamı döndüm ve yorganı tekrardan kafama çektim.
"Yorgunum, anne."
"Hep mi yorgunsun, Beomgyu? Lisede hiç değilse internet kafeye gidiyordun ama artık onu da yapmıyorsun. Üniversite sınavına sadece biz kayıt yaptırdığımız için giriyorsun ama bu sene uyuyakaldın da girmedin sınava! Nereye kadar böyle devam edeceksin?"
"Anne ablam yetmiyor mu size? Neden benim de başarılı olmamı istiyorsunuz?"
"Başarılı olmak zorunda değilsin, Gyu-chan."
Yatağımın bir kısmının çöktüğünü hissettim. Hemen ardından uzun saç tutamlarımın arasındaki parmaklar annemin sesini takip etti.
"Sadece hayatını bir kutuda yaşamanı istemiyorum. Lisede motor istiyordun artık konusunu bile açmıyorsun. Kimi zaman odanda bağıra çağıra şarkı söylüyordun, komşular kızıyordu, artık sesini duyamıyorum. Beni esprileri ve bayağı çocuklukları ile güldüren oğlumu özledim. Seni böyle görmek beni parçalıyor."
"Biliyor musun, anne?" dedim ve iç çektim. "Ne yapmak istediğimi bilmiyorum. Lisedeyken oldukça nettim. 'Soobin ile zaman geçirmek istiyorum. Hamburger yemek istiyorum. Oyun oynamak istiyorum. Motor sürmek istiyorum. Özgür hissetmek istiyorum.' Böyle şeyler söylemek benim için çok kolaydı. Ama neyi gördüm biliyor musun? Ne kadar da açgözlüymüşüm. Sürekli bir şeyler istemişim ve asla elimdeki ile yetinmemişim. Bana bunu Soobin öğretti. Fakat arkadaşlığımız bitince onun bana gösterdiği orta noktayı -yani hem elimdekiyle mutlu olmayı hem de istemeyi- kaybettim ve tekrardan bulamadım. Tekrar açgözlü bir varlığa dönüşmek istemiyorum ama bu kadar isteksiz de olmak istemiyorum. Sadece o noktaya nasıl varacağıma emin değilim. Korkuyorum."
"Ah, benim bebeğim. Ben her zaman sana ne derim?"
Yavaşça anneme döndüm ve dolu gözlerle ona baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter Pan, SooKai✅
Fanfic(sookai, minicik de beomjun) - "Ne hala orada dikiliyorsun? Sigara kokusu odama doldu, biraz uzakta iç." "Ne kadar da kabasın..." "Duyarsız biri olmaktansa kaba olmayı tercih ederim." - "Herkes kendi savaşında." "Öyle. Sen hangi taraftasın, peki?"...