2 gençlik ruhu

182 19 6
                                    

'Koruma adındaki kısıtlama beni hapsetti. Canımı yaksa bile artık şikâyet edemiyorum. Bu dünya, beni saklayan bu dünya.'

-Maze in the miror ft.TXT

Choi Soobin:

Yapmak istediğim fakat asla yapma fırsatı yakalayamayacağım çok fazla şey var. Üstelik bunlar aslında her gencin yapmaya kolaylıkla imkân bulduğu şeyler. Oysa ben hiçbir zaman imkân bulamadım ve biliyorum ki asla da bulamayacağım. Asla arkadaşlarımın evine gidip sabaha kadar içemeyeceğim. Hiçbir zaman eve dostlarımı çağırıp parti veremeyeceğim ya da herhangi bir mekâna gidip bir partiye katılamayacağım. Konser, tiyatro, festival, opera, hatta sinema bile benim için sadece bir hayal çünkü bunlar ailemin gözünde zaman kaybı ve çocuklarına herhangi bir katkısı olmayan aktiviteler.

"Eğlence bağımlılık yapar, Soobin. Bir kere tattın mı ondan kurtulamazsın. Derslerine odaklan ve başarılı bir doktor ol. Kendi hayatını kurduktan sonra istediğini yaparsın. Zaten o zaman da bu tarz şeyler sana zaman kaybı gibi gelecek."

Hayatım, ebeveynlerimin bana empoze ettikleri düşünceleri benimsemeye çalışmakla geçti. Herkesin örnek aldığı, sorun çıkarmayan, saygılı, duyarlı, diğer ebeveynlerin kıskandığı çocuk olarak yetiştirildim. Hayır, buna 'yetiştirilmek' demek doğru olmaz. Çünkü ben köleleştirildim. Ailemin hayallerinin kölesi oldum. Tek çocuk doğurdular çünkü düşlerini gerçekleştirmek için sadece ben yeterdim.

İsterdim. Evde bağıra bağıra şarkı söyleyebilmek isterdim, tam da şu an hemen alt katımızdaki 3 numaralı dairede oturan gencin söylediği gibi. Ama evde yalnız olduğum halde bunu yapamıyordum. Çünkü ailem yapmamı istemiyordu. Komşuları rahatsız edebilirdim ve bu beni onlara kötü biri olarak gösterirdi. Annem bundan kesinlikle haz etmezdi. Bana demediğini bırakmazdı. Ruhumu sözleriyle zehirleyerek görünmez ellerini boğazıma dolardı. Nefes alamazdım ve ölecekmişim gibi hissettirirdi.

Yükselen müzik sesiyle elimdeki kalemi masaya bıraktım ve kalın kapaklı anatomi kitabını kapadım. Çalışıp özet çıkarmam gereken konular vardı fakat sessizliğe alıştığım için aşağıdan gelen müzik sesi bana verimli bir ortam sağlamıyordu. Ses o kadar yüksekti ki çalan şarkının The Cramps'den Goo Goo Muck olduğunu bile anlayabilmiştim. Diğer bir anladığım şey ise kesinlikle bu gürültünün tek kaynağının sigara içmeye çıktığımda karşılaştığım pijamalı genç olmadığı idi. Oturduğum sandalyeden kalktım ve telefonu almaya gerek duymadan odadan çıktım. Evin anahtarını eşofmanımın cebine attım ve terlik giyerek çıktım.

Birkaç gün önce yüzüme kapanan üç numaralı kapının önünde dikilirken içimi anlamlandıramadığım bir heyecan fethetmişti. İçeriden gelen gürültüden beni duyamayacaklarını düşündüğüm için zile bastım art arda. Saniyeler sonra hala zile basarken aniden kapı açıldı. Mavi saçlı ve kot tulumlu bir genç kapıyı açmıştı. Parmağımı zilden çektim ve ellerimi ceplerime soktum. Müzik artık daha net ve yüksek duyulurken karşımdaki genç ve ben sadece durmuş birbirimize bakıyorduk. Tulumunun bir bacağını katlamış ve rengarenk çoraplarını ortaya çıkarmıştı.

"Yeonjun." dedi aniden aramızdaki sessizliği keserek ve elini uzattı. Kafamı yana eğerek ona bakmaya devam ettim. Bir anlığına neden buraya geldiğimi unutarak elini tutmuştum.

"Soobin."

"Ne? Bir daha söyle duyamadım." Elimi bırakarak kendi elini kulağına götüren gence dik dik bakarak kendimi tekrarladım.

"Soobin!" Kaşları çatıldı ve bana doğru eğildi.

"Daha sesli söyle duyamıyorum."

"Choi Soobin."

Peter Pan, SooKai✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin