Choi Beomgyu:
Bir kış gününde buluştu ilk kez gözlerimiz
İki masum ruh, her şeyden bihaber
Anlamsız anılarımızda kaybolmuş,
Yaşamayı ve kendimizi unutmuştuk.
Gözlerin gözlerime değince
Dakikalar sığmıştı saniyelere
Gülüşünde kaybolmuş,
Sözcüklerimi unutmuştum.
Yazdığım satırlara bakarken parmaklarım arasındaki kalemi dudağımın üzerine yerleştirdim ve oynamaya başladım. Üniversitenin kampüsünde bir ağacın altına oturmuş güneşin tadını çıkarıyordum.
Soobin senenin kalanında tiyatro seçmelerine hazırlanırken ben de Yeonjun ve Kai ile sık sık zaman geçirmeye başlamış ve müzik konusundaki yeteneğimi fark etmiştim. Yeonjun'un ısrarları üzerine de üniversitenin vokal müzik bölümünün seçmelerine katılmıştım. Soobin tiyatro bölümüne seçilirken ben ne kadar seçileceğime inanmasam da kazanmıştım.
Üniversiteyi kazandığım gün uzun zaman sonra ilk kez bu kadar mutlu ve umutlu hissetmiştim. Ağlayarak nasıl anneme haber verdiğimi ve annemle ablamın da bir anda benimle beraber ağlamaya başlamasını unutamıyordum.
Bizim Soobin ile okula girdiğimiz sene, Yeonjun da mezun olmuş ve ailesinin yanına Amerika'ya dönmüştü. Orada bir müzik şirketinde stajyer olarak işe başlamıştı ve oldukça yoğundu. Buna rağmen her gün ya görüntülü konuşuyor ya da mesajlaşıyorduk.
Dürüst olmalıyım ki Yeonjun'u özlüyordum. Benim için yeri Taehyun, Soobin ve Kai'den farklıydı. Yakın arkadaşlarım olarak üçüne de çok değer veriyordum fakat Yeonjun, kalbimde bir yerlerde saklanmış ilhamım gibiydi. Ne zaman şarkı sözü yazsam bir şekilde kelimelerime sızıyor ve kendini gösteriyordu.
İç çektim ve cebimden telefonumu çıkararak bildirim var mı diye kontrol ettim. Okuldan gelen mailler veya bölümde benimle tanışmak için mesaj atan insanlar dışında bildirim yoktu. Oflayarak telefonu çimlere attım ve yazdığım sayfada göz gezdirdim.
Gözlerin gözlerime değince
Dakikalar sığmıştı saniyelere
Gülümsedim. Yeonjun ile ilk karşılaştığım anı unutamıyordum. Mavi saçları ve serseri gülüşü ile çocuksu bir çekiciliği vardı. Fark etmeden onunla flörtleşmeye başlamıştık fakat sonradan bu sadece aramızda ufak bir şaka halini almıştı. Aylarca beş kişilik bir grup olarak takılmıştık ve Yeonjun'un gidişinden sonra da en çok Taehyun ile zaman geçirmeye başlamıştım.
"Beomgyu, tek başına oturmuş ne yapıyorsun?"
Tanıdık sesle bakışlarım bana doğru yaklaşan bedeni buldu. Kocaman gülümsedim ve ayağa kalkıp gelen bedene sarıldım. O da kollarını bana sardı.
"Bir şeyler yazıyordum. Sen ne yapıyorsun Jeongin?" diye sordum ondan ayrılırken. O da kocaman gülümsemiş ve ikimiz de oturmuştuk.
"Dersten önce yemek yedim. Hala zaman olduğu için biraz dolaşıyordum. Uzaktan seni görünce yanına geldim."
"İyi yapmışsın. Sonraki dersimiz birlikte, öyle değil mi?"
"Evet!" dedi heyecanla. Şirin hareketlerine gülmeden edemedim. Jeongin ile bölümün ilk dersinde tanışmıştık. Seçmelerde de onu görmüştüm ve yanık bir sesi vardı. Benimle yaşıttı. Lisede yaşadığı sıkıntılardan dolayı psikolojik destek görmüş ve iyileştikten sonra da hayalinin peşine takılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Peter Pan, SooKai✅
Fanfic(sookai, minicik de beomjun) - "Ne hala orada dikiliyorsun? Sigara kokusu odama doldu, biraz uzakta iç." "Ne kadar da kabasın..." "Duyarsız biri olmaktansa kaba olmayı tercih ederim." - "Herkes kendi savaşında." "Öyle. Sen hangi taraftasın, peki?"...