5 muzlu süt

121 14 12
                                    

'Senden önceki hayatım bir karmaşaydı. Bu satrançta tek bir el bile kazanamazdım.'

I know I love you ft. TXT

Choi Soobin:

Duyguları tek düze yaşardım. Hiçbir zaman yıkıcı bir öfkeyi veya beni depresyona sürükleyecek kadar derin bir hüznü tatmadım. Heyecanlanmazdım. Korkmazdım. Şaşırmazdım. Kırılmazdım. Mutlu olmazdım. Yaşadığım hisler kısa süreli ve silikti. Zaten çoğunu yaşadığımı hatırlamazdım bile. Çünkü üzerimde etki bırakmazlardı. Sanki bedenim tüm duygulardan arınmıştı ve ruhum onları hissetmeyi unutmuştu. Bana sadece o duyguların dublörlerini gösteriyordu fakat şunu belirtmeliyim ki o dublörler asıl aktörler gibi hissettirmiyorlardı.

Sanatçıların dillerinden düşüremedikleri ve sanatlarını onlar üzerine kurdukları o duygular, benim için anlamsızdı. Bomboştum. Hissizdim. Yaşadığım halde yaşıyormuş gibi hissetmiyordum. Etrafımdaki her şey çok sahte ve bulanık geliyordu. Rüyada gibiydim. Hayat denilen bu diyarda kapana kısılmıştım ve nereye koşarsam koşayım kurtulamıyordum. Bende durmayı seçtim ve boyun eğdim. Ta ki onunla karşılaşana kadar.

"Merhabalar, ben Huening Kai! Geçen hafta annemle birlikte bir alt kata taşınmıştık. Dün de kurabiye yapmıştık ve size de getirmek istedim."

Çalıştığım konudan tanıdık ses ile kopmuştum. Elimdeki kalem olduğu yerde kalakalırken dudaklarım aralanmıştı. Konuşmalarına kulak kesilirken Kai'ın annemin sözlerine nasıl sakin kaldığını sorguluyordum. Aslında odamdan çıkarak ona selam vermek, onu görmek istemiştim. Sadece birkaç dakika bile olsa sohbet etmek istemiştim. Fakat annem bunu hoş karşılamazdı. Yutkundum ve burnumu çekerek parmaklarımın arasındaki kalemi sıktım. Kai annemin tabağı vermesini beklemeden gitmişti.

Dış kapının kapanma sesinin ardından açılan kapım ile kafam şaşkınlıkla içeri girip arkasından kapıyı kapatan bedene döndü. Bu çocuk gerçekten beklenmedikti! Kocaman gözlerle ona bakakaldım. O da kendinden böyle bir şey beklemiyor olmalı ki afallamıştı. Yutkundum ve onu inceledim. Önceki kombinlerinden farklı olarak baştan aşağı siyah giyinmiş ve lens takmıştı. Dürüst olmalıyım ki aşırı çekici gözüküyordu. Neden odaya girdiğini soracakken tıklatılan kapı ile kalakaldım. Anneme yakalanmak kafamda kurulan en kötü senaryoların başında geliyordu.

Kapı aralanırken annemin normalde odama gireceğini bildiğimden ayağa kalktım onun önünde dikildim. Elimi kapıya yaslayarak gözlerimi anneme çevirdim. Onun karşısında iyi bir oyuncuydum. Kısa diyaloğumuzun ardından odadan çıktık ve kapıyı ardımızdan kapadım. Annem elime kurabiye dolu tabağı tutuşturdu ve kupaya çay doldururken konuştu.

"Fazla yeme, karnın ağrımasın. Kalanı atarım."

Bir şey dememek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve bana uzattığı kupayı alarak odama ilerledim. Kendimi pek iyi hissetmediğim için kahvaltıda pek bir şey yememiştim ve kurabiyelerin hem kokusu hem görüntüsü iştahımı açmıştı. Odamın kapısını mümkün olduğunca az aralayarak içeri girdim ve vakit kaybetmeden kapadım. Siyah saçlı beden karıştırdığı kalın kapaklı anatomi kitabımdan başını kaldırdı ve gözlerini bana çevirdi.

"Tıp okuyan birine benzemiyorsun." dedi kısık sesle. Elimdeki bardak ve tabağı masaya bıraktım. Ona dönerek konuştum aynı ses tonunda.

"Ne okuyan birine benziyorum?" Elini çenesini altına yerleştirdi ve kalçasını masaya yasladı. Gözleri baştan aşağı üzerimde dolaştı ve bu yutkunmama sebep oldu. Alıcı gözüyle beni süzüyordu sanki.

"Modellik veya sahne sanatları." dedi elini indirirken ve masanın kenarına tutundu. Kaşlarım havalandı. Dolaylı yoldan iltifat almıştım ve bunun normalde üzerimde etkisi olmaması gerekirken kulaklarımı kızarmıştı. Boğazımı temizledim. Dün ıslak saçla sigara içmeye çıktığım için üşütmüş olmalıydım yoksa eş zamanlı olarak hem bu kadar terlememin hem de üşümemin başka bir anlamı olamazdı.

Peter Pan, SooKai✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin