8 ruhsuz hareler

119 14 11
                                    

'İç çekişimi bunaltıcı bir maskenin içine gizledim.'

-We lost the summer ft. TXT

Huening Kai:

Ağlayan bir çocuk gördüğünüzde ne hissediyorsunuz? İçinizden onun yanına gidip onu teselli etmek ve keyfini yerine getirmek geliyor olmalı. Kimileri bunu yaparken kimileri ise onu ilgilendirmediği gerekçesiyle yoluna devam ediyordur eminim ki. Fakat her insan o hıçkıra hıçkıra ağlayan küçük çocuğu görünce kalbinde ufak sızı, vücudunda rahatsız edici bir kıpırtı hisseder... öyle değil mi?

Dürüst olmak gerekirse insan duygularını çoğu zaman anlayamıyorum. Ağlayan bir çocuk gördüğünde ona üzülmek veya gidip ona yardımcı olmak bana uzak olan şeyler. O küçük çocukla empati kuramıyorum. Ağlayan, gülen, sinirle bağırarak kavga eden ya da sessizce bir başına oturan birini görmek o kadar sıradan ve normal geliyor ki kafamda bir ışık yanıp 'ona yardım etmelisin' düşüncesini aydınlatmıyor.

İnsanların trajedi olarak adlandırdığı deneyimleri veya televizyonda çıkan dehşet verici haberler bana insanların abartmaları sonucu korkunç hale gelmiş olaylar silsilesi gibi geliyor. O tarz -diğer insanların deyişiyle- katliamları insan doğasının bir parçası olarak görüyorum. Onların yaşanması o kadar normal hissettiriyor ki herhangi birine karşı acıma veya şefkat hissedemiyorum.

Yaklaşık bir yıl önce;

"Beni gerçekten seviyor musun, Kai?"

"Ne?"

Gitarın üzerinde dolaştırdığım bezi tutan elim donup kaldı ve gözlerim elindeki nota kağıtlarıyla uğraşan bedeni buldu. Donuk bakışlarını kağıtlardan ayırıp bana çevirdi. Gözlerinde gördüğüm tuhaf bakış tüylerimi uyarırken ne diyeceğimi bilememiştim.

"Beni sevdiğine emin misin?"

"Ben," dedim ve yutkundum. Sorduğu soru tokat etkisi yaratmıştı ve etkisinden çıkmakta zorlanıyordum. "Neden böyle bir şey sorduğunu anlayamadım."

O sessizliğini sürdürürken bezi ve gitarı kenara koyarak yanımdaki bedene döndüm. Zihnim düşünceler arasında mekik dokurken gözbebeklerimin titrediğine emindim.

"Şu sıralar derslerim yoğun olduğu için sana zaman ayıramadığımın farkındayım fakat-..."

"Ayıramadın mı, yoksa ayırmadın mı?"

Gözlerini benden ayırdı ve histerik bir gülüş attı. O kadar samimiyetsiz bir gülüştü ki birlikte aylar geçirdiğim insana ilk kez bu kadar uzak hissettim.

"Neyi kastettiğini anlayamadım," dedim sessizce ve güçsüz bir sesle devam ettim. "Ne kadar yoğun olduğumun sen de farkındasın. Hem grubumuz sık sık sahne alırken hem de okul, sınavlar ve ödevlerle beni zorlarken elimden geldiğince sana vakit ayırmaya çalıştım. Neden sana zaman ayırmadığımı ve seni sevmediğimi düşünüyorsun?"

"Beni sevmediğini düşünmüyorum," dedi ve yaşlarla parlamaya başlayan gözleri beni buldu. "Sadece..."

Yutkundu ve gözlerini kaçırdı. Grupla pratik yaptığımız odada gözleri dolaşırken elim onun kucağında birleştirdiği ellerini buldu. Parmaklarımız birbirine dolanırken konuşmaya devam etti.

"Sadece seni sevmem ve sana güvenmem bana yetmiyor."

Kaşlarım çatılırken sözlerini anlamlandırmaya çalıştım. Gözleri beni bulurken anlayamadığımı fark etmişçesine konuşmaya devam etti.

"Dürüst ve açık sözlü birisin, Kai. Sana sonsuz bir güvenim var, bunu biliyorsun değil mi?"

Kafamı salladım emin bir şekilde. Kelimeleri nasıl bir araya getireceğini bilmiyormuşçasına elimle oynadı ve yoğun bakışlarla beni izledi. Saniyeler süren kısa bir aranın ardından devam etti.

Peter Pan, SooKai✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin