18: "Our disaster is approaching, but we're just making love."
Jungkook, sokaklarda tek başına dolaşıyordu. Ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Arabayı alamamıştı çünkü çocuklar uyandıktan hemen sonra, alenen evden kaçtığı için arabasını çalıştırıp bir yere gitmesi, Jihoon'un olmasa bile Jihyo'nun muhakkak dikkatini çekerdi. O da kendisini arka bahçeden dışarı attığında, yalnızca evden uzaklaşmaya koyuldu.
Karlı ve dondurucu soğuk bir hava vardı. Jungkook içinin ürperdiğini hissediyordu. Yaklaşık yirmi dakika kadar yürüdü. Yoongi'nin, eşinin sözde arkadaşının, çalıştığı marketin önüne geldiğinde duraksadı. İçeri girebilir ve akşama kadar oyalanabilirdi. İçten içe zihninden şeytani fikirler geçiyordu. Yoongi ile uğraşmak isteği yoğun bir arzuya dönüştüğünde sırıttı. Adımlarını sola çevirdi ve marketten içeri girdi.
O anlarda zihninde kıskançlığın cirit attığı Jungkook, birilerinin kendisini takip ettiğinin bilincinde bile değildi.
Yoongi her zaman olduğu gibi kasadaydı. Jungkook'a dikkat etmemişti. Bakışları, bomboş markette rastgele bir yerlerde dolaşıyordu. Jungkook, Yoongi'yi alıcı gözle inceledi. Yakışıklı, daha da önemlisi karizmatik bir adamdı. Yaydığı aura Jungkook'a değişik hissettirdi. Yoongi'nin kendisine olan güvenini, korkusuzca kendisine bile diklenmesini hatırladı. Karşısında, korkusuz, cesaretli, özgüvenli ve kendinden şüphe duymayan bir adam vardı.
Jungkook'un aksine, Taehyung'un en başından itibaren aradığı eş modeliyle tam olarak eşleşiyordu.
Jungkook farkında olmadan dakikalarca Yoongi'yi seyrettiğinde, Yoongi'nin bakışlarının ona dönmesine sebep oldu. Yoongi ilk önce Jungkook'a dik dik baktı, ardından da sırıttı. "Bir sorun mu var?" diye sordu, ikinci kez. Her seferinde aynı konuşmaları tekrar ediyorlardı.
Ve içten içe Yoongi, Jungkook'un bu tavırlarından keyif alıyordu. Demek ki Jungkook onu bir tehlike olarak benimsemişti. Kendisiyle uğraşıyor, kocasının yanına yaklaşmaması yönünde tehditler alıyordu. Jungkook, böyle bir durumda Yoongi'ye gereksiz bir özgüven verdiğinin farkında değildi. Potansiyel bir tehdit konumunda olmak Yoongi'yi müthiş derecede memnun etti. Hiç olmazsa niyeti birileri tarafından algılanmıştı.
Jungkook'un simsiyah irisleri Yoongi'yi buldu. "Hâlâ gelen müşteriye bir sorun mu var demek yerine, bir isteğiniz mi var efendim demeyi öğrenememişsin."
"Müşterilerim içeri girdiklerinde bana dik dik bakmıyorlar."
Jungkook sırıttı. Bu tehlike barından gülüş Yoongi'yi rahatsız etti, "Her gelen müşterinin kocalarıyla tanışmak istemediğin için olabilir mi?"
"Kişisel algılamanız gereken bir durum yok."
Jungkook ilk önce bakışlarını cama çevirdi. Dışarıyı seyrettiği sırada dudak kıvrımları keskinleşti. Ellerini beline attı. Bununla birlikte kıvrılan deri ceketi, beline yerleşen silahın gözükmesine sebep oldu. Bilerek yapmamıştı. Yoongi'yi tehdit etmek gibi bir arzusu da yoktu. Yalnızca istem dışıydı. Ve istem dışı bir hareket Yoongi'yi ne kadar şok edebilirse, o kadar şok oldu. Ağzı açık kaldı. Şaşkın şaşkın bakıyordu.
Jungkook birkaç adımda kasaya yaklaştı. Bu sırada yüzünde gevşek bir gülümseme vardı. Kasanın önünde marketin ikramı olan küçük çikolatalar duruyordu. Jungkook onlardan birini aldı, açtı ve yemeye başladı. Hiçbir kaygısı olmadan rahat davranması ve kasaya doğru yaslanması, Yoongi için garip bir görüntüydü. Bu adama olan düşünceleri gün geçtikçe değişiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | Taekook
Fanfiction"Eğer beni terk edersen, elimde, avucumda ne varsa alıp gideceksin. Benden çocuklarımı, ailemi ve biricik eşimi alacaksın, Taehyung. Düşünebiliyor musun? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Beni öldürmenle, kapıdan çıkman eşdeğer. Ben zaten sen...