24: "You don't know how wild I am when I envy Taehyung."
Vakit gece yarısına ulaştığı sırada Jungkook'un arabasının beyaz ve parlak farları, hiçbir ışığı yanmayan evin, camla kaplı salonuna vuruyor ve içeriyi aydınlatıyordu. Kısa süre sonra, Jungkook farları söndürdü ve evin önüne yaklaşmakta olan arabasını park etti. Arabasının anahtarını, yan koltukta duran telefonunu ve cüzdanını eline aldı, ardından da arabadan indi. Telefonu eline aldığı sırada aydınlanan ekrandan gözüne çarpan saat ile birlikte, yüzünü memnuniyetsiz bir ifadeyle buruşturdu ve içinden küfürler savurdu. Saat neredeyse ikiye geliyordu ve Jungkook, her zaman olduğu gibi eve çok geç saatlerde gelmişti...
Kapının şifresini yazıp eve girdiği esnada, gürültüyle açılan kapıyla eş zamanlı olarak başka seslerde duyuluyordu. Jungkook ilk önce bu sesleri algılayamadı, neredeyse bir gün boyunca uyumamıştı ve çok yorgundu. Beyni bu sesleri ayırt edemeyecek kadar yavaş çalışıyordu. Yine de salona doğru ilerledikçe sesin açık televizyonda oynamakta olan diziden geldiğini anlamıştı.
Gözleri henüz karanlığa alışamadığı için ışıkları açmak istedi, sonra, televizyon ekranının üstünkörü aydınlattığı salona bakındı ve Taehyung'un, televizyonun tam karşısında duran koltukta uyuyakaldığını fark ettiğinde ışıkları yakmaktan vazgeçti.
Ses çıkarmamaya özen göstererek koltuğun önüne kadar kadar yürüdü. Elindeki eşyaları ve üzerindeki, takım elbisesinin kumaş siyah ceketini yan koltuğa bıraktı ve Taehyung'un uyuyakaldığı koltuğun önünde dizleri üzerine çöktü.
Taehyung sağ omzunun üzerinde yatıyordu, dizlerini kendisine çekmiş ve ellerini de yanağının altında birleştirmişti. Üzerinde, Jungkook'a ait olan siyah, bol bir kazak ve altında da siyah, kalçalarını ancak kapatabilen saten bir şort vardı. Jungkook biraz çekinerek de olsa Taehyung'un yanaklarını, elinin tersiyle yavaşça, narin bir nesneye dokunuyormuş gibi okşadı. Taehyung'un yanakları çok soğuktu, Jungkook, eşinin üşüdüğü için iki büklüm olduğunu fark ettiğinde hemen ceketini koltuğun üzerinden aldı ve Taehyung'un üzerine yerleştirdi.
"Neden burada uyudun bebeğim?" diye sorduğunda, Taehyung'un kendisine herhangi bir yanıt vermeyeceğini biliyordu. Taehyung'un uyuyor taklidi yapmadığı, düzenli nefes alışverişleri ve yüzünde nadiren de olsa görülen huzurlu ifade sayesinde anlaşılıyordu, "Yoksa... yine beni mi bekledin?"
Jungkook, çenesini koltuğun yumuşak yüzeyine yerleştirdi ve eşiyle yüzlerini aynı hizaya getirdiğinde, "Hiç değişmeyeceksin öyle değil mi?" diye sordu, alçak bir ses tonuyla. "Her ne yaparsam yapayım, aslında beni sevmekten vazgeçmeyeceksin..."
Jungkook, bu defa eşinin pamuk kadar yumuşak saçlarını okşadı. Taehyung'un uzayan kakülleri çenesine kadar ulaşıyor, güzel yüzünü kapatıyordu. Jungkook, eşinin saçlarını geriye taradı ve melekleri kıskandıracak türden güzellikle donatılmış yüzü, karanlığa rağmen, suretinin parlaklığı sayesinde inceleyebildi.
"Evliliğimizin bittiğini söylüyorsun, ama sonra... tekrar ve tekrar aynı şeyleri yapmaktan kendini alıkoyamıyorsun. Yine eve gelmemi bekliyorsun," dedi. Bunu söylerken ses tonundan mahcup ve üzgün olduğu anlaşılıyordu, "ve ben, yine sana karşı benzer hataları tekrarlıyorum... Bugün de eve geç geldim, bugün de beni çaresizce beklemene sebep oldum."
Jungkook kısa süreliğine sessiz kaldı ve Taehyung'un uyku halindeyken huzurla ışıldayan yüzünü incelemeye devam etti. Dudaklarında buruk bir tebessüm oluştuğunda, bu tebessümün tek sebebi, kendisini Taehyung'un yerine koymasından kaynaklanan hayal kırıklığıydı: "Bu gece, her zaman olduğu gibi eve geç geleceğimi anladığında ve bana karşı tüm umutların solduğunda, nasıl hissettin?" diye sordu, sessiz bir fısıltıyla ve cevabını bildiği halde. "Hayal kırıklığına uğramaktan... çok sıkıldın öyle değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | Taekook
Fanfiction"Eğer beni terk edersen, elimde, avucumda ne varsa alıp gideceksin. Benden çocuklarımı, ailemi ve biricik eşimi alacaksın, Taehyung. Düşünebiliyor musun? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Beni öldürmenle, kapıdan çıkman eşdeğer. Ben zaten sen...