Bu bölüm, bu hikâye için size aktarmak istediğim her ne varsa, onu içeriyor. Anlatmak istediğim o "kutsal" evlilik makamının iki insana neler yapabileceğini özetlemeye çalışıyor. İki eşin, bir evliliği nasıl yürüttüğünün ya da yürütemediğinin itirafını içeriyor. Bu yüzden benim için her bir yorumunuz, her bir düşünceniz çok değerli. Fikirlerinizi satırlarda belirtin, sizi yazdığım paragraflarda görmek istiyorum. İyi okumalar,
32: "I never thought in my life that love could hurt me this much."
Taehyung, babasının üzerinde büyük bir etki yarattığını umarak oturdukları alanı terk etti ve karakolun çıkışına doğru yürüdü. Sakin ve kendinden emindi çünkü babasının onu durduracağını biliyordu; Adam, eninde sonunda nefret ettiği ve ölmesini umduğu Jungkook'a yardım etmek zorundaydı. Neticede Taehyung'un istediği oldu.
"Taehyung! Dur..."
Kızıl saçlı adam durdu ancak arkasına dönmedi. Buz gibi bir sesle, "Fikrini değiştirdin mi?" diye sordu. Ancak bir düşmana bu kadar katı ve acımasız davranabilirdi.
"Fikrini tekrar gözden geçirmeni istiyorum! Yapacağın şeyin saçmalığını fark etmelisin-"
"Hiçbir şeyi gözden geçirmeyeceğim. Ben kararımı çoktan verdim. Ya şimdi Jungkook'u kurtaracağın konusunda bana sağlam bir güvence verirsin ya da ben kameraların karşısına çıkıp tüm Kim ailesini rezil rüsva edene kadar konuşurum. Karar senin. Hemen cevap vermeyeceksen, gidiyorum."
"Bekle! Bekle, tamam, yapacağım! Lanet olsun!"
Taehyung, öz babasına inanmakta zorluk çektiği için arkasına döndü ve onun gözlerinin içine baktı. O, güvenilemeyecek kadar kötü bir adamdı. Şeytani güdüleri vardı; sevmediği insanların ölmesini istiyordu, onları zorbalık yaparak yıldırmaya çalışıyordu. Taehyung, ondan nefret ettiğini anladığında içi burkuldu. Kim babasıyla bu hâle gelmek isterdi ki?
"Öyleyse benim yerime sen kameraların önüne çık."
"Ne! Böyle bir şeyi asla yapmam."
"Ama yapacaksın. Gazeteciler çıldırmış durumda. Onlara Jeon Jungkook'un masum olduğunu söyle. CEO olmasını kıskanan rakip şirketlerin aşağılık bir oyununa kurban gittiğini, damadına her koşulda destek olacağını, geçmişte ve şimdi onun mükemmel bir baba, sadık bir eş ve ailemize layık bir damat olduğunu anlat onlara. Bak!" Taehyung, başını omzuna doğru eğdi ve Jungkook'un görse çıldıracağı o kışkırtıcı gülümsemelerinden birini sundu. Nazlı ve şımarık görünüyordu. "Özellikle belirtiyorum. Ailemize layık bir damat. Bu vurguyu yapmayı sakın unutma. Yoksa araya girmek zorunda kalabilirim... Anladın mı beni?"
"Bu kelimeyi ağzımdan asla duyamazsın."
"Sen bilirsin. Öyleyse itibarına sonsuza dek veda et. Hem biliyor musun? Bu yolu seçmeni daha çok istemiştim. Sen her şeyini kaybeden zavallı bir adama dönüştüğünde kocamın nasıl yükseleceğini bir hayal et... O bir şirket sahibi. Babasından kalan milyon dolarlara sahip. Önünde sonunda buradan çıkacak ve zengin, ihtişamlı hayatına geri dönecek. Oysa sen? Sen kimsin? Her şeyini kaybetmiş, zavallı, düşük, acınası ve aciz bir adam."
Taehyung alaylı bir gülümseme daha sundu. Söylediği sözlere kendisi bile inanamıyordu. Kendisini çılgın hissetti ama ağzını açmaktan ve babasına laf atmaktan geri de duramıyordu. "Belki o zaman sen de kocamdan yardım istersin baba. Ne de olsa annem de en az benim kadar doyumsuz bir kadın. Parasız sadece birkaç hafta idare edebilir. Senin benim kocam gibi ikinci bir mesleğin de yok. O zaman ne yapacaksın?" Taehyung geri geri birkaç adım attı. Giymiş olduğu topuklu botların takırtısı sanki Seongho'nun beynini deşiyordu. "Sen de kocamdan mı para dileneceksin? Eminim o senin gibi yapmaz. Cömert ve centilmendir. El altından yardım eder sana. Başına da kakmaz. Ben de... annem gibi, daha sonra "Kocam sana para vermiş..." diyerek aşağılamam seni. Böylece, Jeon ailesinin alçakgönüllülüğünü görmüş olursunuz. Kim ailesinde bayağıdır olmayan bir şey bu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | Taekook
Fanfiction"Eğer beni terk edersen, elimde, avucumda ne varsa alıp gideceksin. Benden çocuklarımı, ailemi ve biricik eşimi alacaksın, Taehyung. Düşünebiliyor musun? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Beni öldürmenle, kapıdan çıkman eşdeğer. Ben zaten sen...