Lütfen oy verin. Sizden bunu özellikle rica ediyorum. Şimdi, bölümü okumadan geçen 28 bölümde oy vermediğiniz bölümler varsa, dönün ve oy verin. Her ne kadar bunu istemesem bile artık hikâyelere sınır koyduğumu söylemiştim. Size şu kadar şu kadar yorum, oy, demiyorum. Ben gidişatı anlayabilirim, uçuk isteklerim ve hayallerim yok ama ara bölümlere oy vermeden geçenler var, sadece ilk ve son bölümlere oy verenler var... Bunlar düzelsin lütfen. Siz bu bölümü okurken ben ara bölümü yazıyor olacağım:
Anlayacağınız, Paradise ailesi geri döndü...
İyi okumalar.
28:"You will never fully feel the pain I suffered when I lost my family."
Seul'un en şatafatlı restoranlarından biri, Jeon Jungkook'a ve sahip olduğu şirketin üst düzey yöneticilerine ev sahipliği yapıyordu. İş yemeği adı altında toplanmış olan bu dört kişinin amacı, aslında şirketin patronuyla kaynaşmak ve işten çıkarılmayacakları konusunda emin olmaktı. Bu yüzden hepsi birden Jeon Jungkook ile konuşmak için sabırsızlanıyor, patronun gözlerinin içine merakla bakıyorlardı.
Hiç kimse patronlarının, kulağına fısıldanan "Umarım ben de gecenin sonunda birisine numaramı vermem." sözlerinden sonra, öfkeden gözü döndüğü için kendisini kaybettiğini bilmiyordu. Zavallı ve çekingen bakışları patronlarında ve onun elektrik akımına kapılmış gibi titreyen ellerindeydi.
Taehyung yuvarlık masanın tam ortasına konulmuş, abartı ışıklar saçan, gereksiz gösterişli şamdandan bakışlarını ayırdığında eşine döndü. Jungkook avına saldırmayı bekleyen bir aslan gibi, uzun süredir kendisine dik dik bakıyordu.
Taehyung sanki ortamdaki gerginliğin asıl sebebi kendisi değilmiş ve bundan haberi yokmuş gibi, şarap kadehini dudakları arasına götürdüğü sırada, kocasının gözler içine bakarak cilveyle gülümsedi.
Kırmızı şarap boğazını yakarak, rahatsız edici bir his eşliğinde midesine indi. Bakışları elinde tuttuğu ve salladığı kadeh bardağındayken "Bana öyle bakmaya devam edersen kalkıp gideceğim." dedi. "Gerçekten rahatsız oluyorum. Rahatsız ediyorsun beni bakışlarınla..."
"Burada rahatsız olan biri varsa o da benim."
"Rahatsız olma sebebin nedir?" derken, içten içe bu durumdan yoğun bir haz duyuyordu. "Varlığım mı? Öyleyse gidebilirim ve seni yalnız bırakabilirim. Gelme sebebim, sana destek olmak istememdi. Fakat şu an... hiç de bundan hoşlanıyor gibi değilsin. Aldığım karardan pişman olmamı sağladın."
"Sebebini gayet iyi biliyorsun. Saçma sapan yanıtlar verip beni daha fazla sinirlendirme."
"Seni sinirlendirmek için hiçbir şey yapmama gerek yok ki... Nefes alıp vermem bile yeterli oluyor bazen... Bana stres topunmuşum gibi davranıyorsun..."
"Eğer bu kadar çekici bir adamsan, evet, bazen nefes alıp vermen bile yeterli oluyor."
"Gerçekten... Abartıyorsun Jungkook."
"Abartıyorum... öyle mi?" Jungkook ellerini kocasının oturduğu sandalyenin arkasına yerleştirdi ve Taehyung'un üzerine eğildi. Hâlâ hızlı hızlı soluklanıyordu ve süratle şişip inen göğsü Taehyung tarafından hissedildiği için tedirgin olmasını sağlıyordu. "Bana ne söylediğinin farkında değilsin. Numarasını vermekmiş..." Jungkook genzinden güler gibi bir ses çıkardı. "Eğer yapabiliyorsan şimdi yap. Sonra da o kişiye neler olacağını seyret. Arzuladığın buysa tabii..."
Taehyung oturduğu sandalyede huzursuzca kıpırdandı. "Beni tehdit etmeyi kes."
"Seni tehdit etmiyorum ki güzelim... Sana direkt olarak ne yapacağımı söylüyorum." Eşinin buz gibi ses tonu Taehyung'un tüylerini ürpertiyordu. Jungkook ise bu durumdan keyif aldığı için sözlerine, Taehyung'un kırmızı saçlarını okşarken devam etti:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paradise | Taekook
Hayran Kurgu"Eğer beni terk edersen, elimde, avucumda ne varsa alıp gideceksin. Benden çocuklarımı, ailemi ve biricik eşimi alacaksın, Taehyung. Düşünebiliyor musun? Bunun ne anlama geldiğini biliyor musun? Beni öldürmenle, kapıdan çıkman eşdeğer. Ben zaten sen...