5

882 39 2
                                    

    










  Ben güzel bir çocukluk geçirmemiştim. Dışarı fazla çıkmaz evde ders çalışırdım sadece. O yüzden bir dönem asasyol denecek biriydim. Liseyi bitirince ama bir şeylerin farkına varmıştım ve çevreme karşı daha hoşgörülüydüm.Tabi yine bir sevgili yapmamıştım yada yapamamıştım. Dikkatimi çekende olmamıştı. Küçük hoşlantılar olsada önüme bakmıştım ve şimdiye gelmiştim. Yine o küçük hoşlantılardan mı bilmiyorum ama evet Gökalp'i merak ediyor, onunla konuşmak ve onun tarafından sevilmek istiyordum. O bana heycan veriyordu. İlerisi ne getiri bilemezdim. Bu görücü meselesi canımı sıkmıyor değildi ama Gökalp'in benim istemeyeceğim birşey yapacağından şüpheliydim. Bir kere ailesini tanıyordum. Armut dibine düşer ya. O hesaptı. Düz düşenen bir insandım ben.

Derin bir nefes alarak ona döndüm. Oda zaten bana bakıyordu dümdüz. Gülümsedim. " Görüşelim." Dediğime sevindiğini mimiklerini saklamadan bana göstererek gülümsedi. Bende gülümsedim. "Hoşgeldin, hayatıma." Gözlerimden kalpler çıktığına yemin bile edebilirdim.Gülümsemem ister istemez büyürken gözlerimi kaçırdım ve elimdekini sehpaya bırakmak için eğildim. Tabi o ara cevap vermeyi de ihmal etmedim. "Hoşbuldum." Tabi kısık çıkan sesimi duydu mu duymadı mı hiç Bi fikrim yoktu. Bırakma işi ne kadar uzun sürerse o kadar uzattıktan sonra geri karşısına geçtim. Oda bana bakıyordu. Tam gözlerimin içine.

  Yani biz eninde sonunda görücü usuluyle bir araya gelmiştik. Asla yapmam dediğim, severim sonra gerisi gelir dediğim olayı şuan yaşıyordum. Aslında hoşlanıyorum o yüzden görücü usulü olmazdı dimii. Zaten bu kadar kısa sürede nasıl hoşlandığımı da anlamamıştım ama sanırım zaten görücü usulü böyle birşeydi.

ne diyorsun bacım sen.

Heyecanlandım. Gözlerim hala gözlerindeyken heyecanım katlanıyordu. Gözlerine bakmaya devam ettim. Sanırım onda sevdiğim bir başka şey şu gözlerine uzun uzun bakmak. Çünkü o kadar derin ve o kadar güzeldi ki. Öyle bir şefkatli bakıyordu ki kıyamıyordu sanki yada herkese böyle bakıyordu. Bunu bir gün test etmek için rafa kaldırırken o  bir adım atarak aramızdaki mesafeyi neredeyse sıfıra indirdi ve elini sahibi olduğu yere, bel oyuntuma koyarak baş parmağı ile okşamaya başladı. İşte bu bana öyle iyi geliyordu ki. Midemdeki kuşlar artık bırak kanat çırpmayı ışınlanmayı bulmuşlardı. İster istmeze nefesimi tutarken dudaklarım kıvrıldı.  " Ne getirdin?" Kalbimde atmazken odadaki tek ses onun ağzından çıkanlar olmuştu. "Sarma yapmıştım senin yani sizin için. Eczanede bana çok yardımcı oldunuz. Teşekkür gibi düşün." kaşları havaya kalktı önce sonra ise poşete öylesine bir göz attıktan sonra tekrar gözlerime döndü. " Eline sağlık." gülümsemekle yetinip cevap vermedim. O da zaten bir cevap beklemedi benden. Gözlerindeki gözlerimi çekerek " Iıı hadi tadına bak. Çağır çocuklarıda acıkmışlardır. " dedim ve ellerinin arasından çıkarak poşeti koyduğum masanın yanındaki koltuğa oturdum. O hala ayakta bana bakıyordu.

Oturduğum koltuk iki kişilik olmasada iki kişilikmiş gibi genişti. Genel olarak bu odadaki koltuklar öyleydi ve rahattı tabikide. Gökalp kendi sandalyesine oturmak yerine ben sarmayı ayarlamaya çalışırken yanıma gelerek oturduğum koltuğun kolçağına kendini yasladı sonunda. " Onları bilem ama ben acıktım. Zaten işleri vardır onların ver ben yiyim." Sesinden bile çocukların burda olduğu anlaşılıyordu. Çocuk dediğime de bakmayın benden 1- 2 yaş büyükler. " Gökalp çağırır mısın lütfen?"  Elimdeki sarmada olan gözlerini bana çevirip öyle bir baktı. Sonrada gözlerini benden çekip hafif geriye yaslandı ve sağ bacağını uzatarak cebinden telefonunu çıkardı. Gözüm zaten üzerindeyken telefonuna çevirdim bakışlarımı. O günde elime geçmişti. Duvar kağıdında o, Efe, Nejat abi ve tanımadığım tahminen Gökalpten büyük bir adam vardı. Hepsinin üstünde Trabzon forması varken Efe Gökalp'in omzundaydı ve arkalarında olan sahayı gösteriyordu. Trabzon sporlu olmasına asla şaşırmamıştom. Zaten burda kimi çevirsen Trabzon sporluydu. Ki bende öyle. Daha çok Gökalp'i incelediğim de altında siyah kot üstünde diğerlerinden daha farklı bir forma vardı. Sadece borda olurken forma omuzlarda lacivert şeritler vardı. Bu formayı biliyordum. Özel tasarım olan ve sadece 100 tane üretilen orjinal formaydı. Zaten 100 tanenin yarısı Trabzon spor futbolcularına gitmişti ve baya az kalmıştı bize. Ben çok fanatik olmadığım için peşine düşmemiştim ama bu kadar zor bulunan formayı Gökalp aldığına göre baya fanatikti. Tabi bunu karşımdaki trabzonspor köşesinden anlamayıp bir fotoğraftan anlamam da ne kadar mantıklıysa.

GÖKALPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin