"Gerçeği öğrenmek istiyor musun?" Diye sordu. Ben bunu düşünmemiştim. Acaba canımı acıtsa bile gerçeği ister miydim? Düşüncelere dalmıştım.
Beni düşüncelerimden koparan ise, küçük ben olmuştu. "tekrar soruyorum, gerçeği öğrenmek istiyor musun? İyi düşün" başımı salladım. Ne olursa olsun kaybolan hatıralarımı geri istiyordum.
"Evet istiyorum" diye yanıtladım. Küçük ben gülümsedi "benimle gel o zaman" sözlerinin üzerine düşünmeden elini tuttum.
Belki de düşünmeliyim. Hayal görüyor olabilir miyim? Küçük ben bana ne gösterebilir ki? Bence bunları boşvermeliyim. Sonuçta normal bir hayatım yok değil mi?
Bir gezegenin prensesiyim. Tahtın gelecekteki varisi. Mabetin koruyucusu. Mistik sanatların, Stephen'den sonraki ustası. Elementlerin koruyucusu. Ve nedensiz bir şekilde nefret ettiğim kraliçenin kızı. Dur bir dakika, belki anneme olan nefretimin neden olduğunu öğrenirim.
Aklıma gelen şey ile kararım kesinleşmişti. Küçüklüğüme baktım, bana gülümsüyordu. Beni biraz daha çekiştirmeye başladı. Biz ilerledikçe gözlerim kararıyordu. Hava çok soğuk olmaya başlamıştı. Her şey çok garipti. Belki de hata yapmıştım, küçüklüğümle gitmeyi seçerek.
Hemen elimi geri çekmek için yeltendim, ama çok geç olmuştu. Yavaş yavaş etraf karardı ve kendimi bir uykuya bıraktım.
***
"Reyna! Hadi kalk. Söz verdin, bu gün heykellere gidecektik" gözlerimi yavaşça açtım. Neredeydim ben? Hemen etrafı inceledim. Burası benim odamdı, ama eski odam. Kafamı kaldırıp bana seslenen kişiye baktım.
Erelina, ama o çok küçüktü. Hemen örtüyü üzerimden kaldırıp kendime baktım, bende çok küçüktüm. Bu, benim anım olmalıydı.
Erelina bana garip bir şekilde bakıyordu. "ne oldu kâbus mu gördün?" Dedi. Başımı salladım "evet, ama geçti sorun yok" erelina bana gülümsedi ve "hadi o zaman kalk. Kahvaltıya geç kalıyoruz. Annem bizi bekliyor" diye bağırdı. "doğru, annem" diye fısıldadım kendimce. Hâlâ ondan nefret ediyordum.
Ayağı kalktım ve banyoya gittim. "Bu gün çok güzel olacak! Heykellere gideceğiz. Orası gerçekten çok güzel" Ben işlerimi hallederken, erelina bu gün yapacaklarımızı anlatıyordu.
O heykelleri çok seviyordu. Haftada en az iki kere okulu asıp heykellere giderdik. Annem orayı sevmezdi ve gitmemize asla izin vermezdi. Bizde gizlice kaçıp giderdik. Orayı nerdeyse kimse bilmiyordu. Çok güzel ve huzurlu bir yerdi. Erelina ve ben orayı sahiplenmiştik. Orası artık bizim yerimizdi.
"Aslında, heykellerin yakınında çok güzel bir nehir gördüm. Oraya da uğrayalım. Sana göstermek istiyorum" erelina yine çok heyecanlanmıştı. Gülümsedim ve aynadan kendime baktım. Birden yüzüm düştü.
Kafamın içinde o kadar çok soru vardı ki. Bu bir rüya olmalıydı. Ama her şey çok gerçekti. Asıl tuhaf olan yanı ise, bunların hiçbirini hatırlamam. Sanırım haklıydım. Bu benim kaybolan hatıralarımın bir kısmıydı.
Daha fazla oyalanmayıp banyodan çıktım. Erelina yatağımın üzerinde oturmuş beni bekliyordu. Bana baktı ve bıkkın bir şekilde söylendi "sonunda gelebildin. Bı an büyücüler tarafından kaçırıldığını düşündüm" kaşlarımı çattım "neden ki?" Erelina kalktı ve yanıma geldi. "Hâlâ büyü yapamıyorsun ya o yüzden. Ama üzme kendini ben sana yapmayı öğreteceğim"
Erelina'ya gülümsedim ve "korkma bana bir şey olmaz" dedim. Erelina kapıya doğru yöneldi "geçen sefer de öyle dedin. Sonra da ayağını incittin" erelina'nın peşinden gittim ve kapıdan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘍𝘌𝘋𝘈𝘒𝘈𝘙 ♤𝘚𝘵𝘦𝘱𝘩𝘦𝘯 𝘚𝘵𝘳𝘢𝘯𝘨𝘦♤
أدب الهواةReyna ya kamar taj'da sadece güçlerini kullanmayı değil, aşkı da öğrettiler . . . . . . . . . . Bu sadece içinde aşk barındıran sıradan bir kitap değil dostluğu,arkadaşlarlığı,güveni,sevgiyi,özlemi anlatan bir kitaptır. tüm hakları Stephen'ın peler...