Stephen, Yavaşça yanıma doğru yaklaştı. Onun yüzüne bakamıyordum. Eliyle çenemi tutup kaldırdı ve ona bakmamı sağladı. Aramızda mesafe olamamasına rağmen, biraz daha yaklaştı. Sonra kulağıma doğru eğildi ve "aklımı başımdan alıyorsun" Diye fısıldadı. Gözleri bu sefer dudaklarıma kaydı. Ne yapamaya çalıştığını biliyordum ve bende bunu istiyordum. Elini belime koydu ve dudaklarıma doğru eğildi, bende ona karşılık verdim. "Reyna uyan artık!!"
Ve yatağımdan sıçrayarak uyandım. Ne? hepsi bir rüyamıydı? Stephen tam da yanı başımdaydı. Ona anlamaz gözlerle bakınca "bu kadar uykucu olduğunu bilmiyordum" dedi. Ben cevap vermeyince de " öylece durup bakma. Hadi hazırlan, seni aşağıda bekliyorum" dedi. Sonra da portal açıp gitti.
Ah doğru, bugün eğitim vardı. Kendime geldiğimde, kalkıp hazırlandım. Aşağı indim, beni bekliyorlardı. Yanlarına gittim ama hâla ayılamamıştım. Stephen bir şeyler anlatıyordu ve bende onu dinlemiyordum.
O rüyanın anlamı neydi? Stephen'la hiç böyle düşünmemiştim. Yani tamam, belki birazcık ondan hoşlanıyor olabilirim de aşık değildim, değildim dimi? O kadar değil canım. Hem o, benim öğretmenim sayılır.
"Reyna beni dinliyor musun sen?" Stephen'ın sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. "Ne hakkında konuşuyorduk?"
Diye sordum. Stephen, sabır dilermişcesine nefes aldı ve "böyle devam edersen hiç bir yere varamayız. Beni dinlemiyorsun bile" Diye cevap verdi."Özür dilerim" evet, bu sabah biraz gariptim. Stephen söze başladı "neyse, Reyna belli ki güçlerini duyguların ile kontrol ediyorsun. Şimdi her şeyi unut sadece duygularına odaklan. Eğer üzgünsen üzüntünü sonuna kadar yaşamanı istiyorum ya da mutluysan mutluluğunu sonuna kadar yaşa"
Derin bir nefes aldım, ellerimi uzattım ve kontrolü bıraktım. Sadece duygularıma odaklanıyordum ama karşımda Stephen varken pek kolay olmuyordu. Onu düşünüyordum hiç aklımdan çıkmıyordu. Düşünmemeye çalış reyna, unutma duygularına odaklan. Yok olmuyor, rüyam gözümün önünden gitmiyor. Peki tamam Stephen'a odaklanacağım bu sefer.
Sanırım fazla odaklandım. Hatta o kadar odaklandım ki, wong ve Stephen'ın bana bağırışlarını bile duymadım!! Gözlerimi açtığımda, ellerimden ateşler çıkıyordu. Bunu beni etkilememesi gerekiyordu ama ellerim resmen yanıyordu. Acı içinde bağıdım. Stephen beni sakinleştirmeye çalışıyordu "reyna dayan söndüreceğim!" Ve daha fazla dayanamayıp yere çöktüm.
Sonra, bir denizin içine portal açtı ve elime sular boşalmaya başladı. Ateş sönmüştü ama hâla katlanılmaz derecede ellerim yanıyordu. Stephen yanıma çöktü ve ellerime baktı "iyimisin?" Bir şey diyemedim. "Tamam, bu günlük bu kadar yeter. Gel ellerine bakalım"
Beni koltuğa oturturdu ve gitti. Bir süre sonra ilk yardım malzemeleri ile geri döndü. Yanıma oturdu, baya yakındık. Krem sürdükten sonra ellerimi sarmaya başladı. Evet, sanırım bir süre böyle, mumya gibi dolaşacaktım.
Stephen, benim gözlerimin içine bakarak sordu "acıyor mu?" Başımı hayır anlamında salladım. Son bir kez daha sargıları kontrol etti ve gitti. Bi kendimi yakmadığım kalmıştı, onu da yaptım.
***
Neredeyse mabeti tutuşturduğum günden, bir hafta geçmişti. O günden beridir çalışmalara devam ediyorduk ama çokta yoğunlaşmamıştık, artık daha dikkatliydim. Şu anlık sadece suyu ve havayı bükebiliyordum.
Şimdi ise, kütüphanede kitap okuyordum. Tam kitabın diğer sayfasına geçecektim ki, raflarda gözüme bir kitap çarptı. Elimdeki kitabı bıraktım ve ona doğru yöneldim. Elime aldığımda, biraz içini karıştırdım. Kitapta benim güçlerimden bahsediyordu. Dur bir dakika bu kitap eris dilinde yazılmıştı. Nasıl olur bu? Buraya nasıl geldi ki? Daha fazla sorgulamadan kitabı yanıma aldım.
Biraz önce okuduğum kitabı yerine bıraktım ve odama çıktım. Yatağıma oturdum ve ilk sayfadan okumaya başladım.
***
Gözlerimi yavaşca açtım. Ah, kitabı okurken uyuya kalmışım. Gözlerim birden fal taşı gibi açıldı. Dur! Doğru kitap, nerde bu? Hayır, hayır kitabı kaybetmiş olamam değil mi?
Hemen ayağı kalktım ve her yeri aramaya başladım. Yatağın altı, gardıropun arkası, kapının kenarı, yok! her yere baktım ama yok! Ne yapıcağım şimdi? Sadece bir sayfasını okuyabilmiştim.
O sayfada, dört elementi temsil eden, dört heykelden bahsediyordu. Efsaneye göre bunlar elementlerin koruyucularıymış. Elementlerin ayrı olması tehlikeli olduğu için, kendi canlarından vazgeçip elementleri birleştirmişler. Sonsuza dek elementler o heykellerin içine hapsolmuş ve kendilerine yeni bir koruyucu aramaya başlamışlar ancak hâla bulamamışlar. Yani güçlerim doğuştan gelmiyor.
Ben elementlerin koruyusuyum.
Heykelleri hatırlıyorum, eskiden kardeşim erelina ile orada oyunlar oynardık. Ama güçlerimi nasıl kazandım? Ne zaman beni seçtiler? Sanki hafızamı silmiş gibiydiler. Hatırlayamıyordum, olmuyordu.
Ben düşüncelere dalmışken kapım çaldı "reyna iyimisin? Odandan sesler duydum" bu Stephen ona anlatmalı mıyım? Hemen gittim ve kapıyı açtım. Arkamdaki dağınıklığı görmüş olacakt ki sordu "ne oldu burda?" Bende "Stephen sana anlatmam gereken çok önemli şeyler var"
***
Evet, her şeyi anlattım. Şu an boş boş duvara bakıyordu. Düşünüyor mu? Yoksa aklını mı kaçırdı? "reyna, doğru anlamış mıyım; ilk önce kütüphanede bize ait olmayan bir kitap buluyorsun. Ve merak edip çalıyorsun" hemen atladım "ödünç alıyorum" Stephen derin bir nefes alıp devam etti " kitap eris dilinde yazılmış ve güçlerinden bahsediyor. Sonra kitabı okurken uyuya kalıyorsun ve kitap yok oluyor" " hayır, yok olduğunu sanmıyorum. Bırakan kişi, geri almış olmalı" dedim.
Stephen "Bunu araştırıcağım o zamana kadar bu konu hakkında kimseye bir şey söyleme" dedi. "Tamam" Diye cevap verdim. Sanırım biraz üzgün görünüyordum. Stephen sargılı ellerimi tutup konuştu "üzülme reyna. Elimden gelenin daha fazlasını yapacağım" hüzünlü bir tebessüm ettim. Ayağı kalktı ve kapıya doğru yöneldi. Tam çıkacağı sırada arkasını döndü ve " kendine dikkat et eğer dediğin gibi o kitabı biri bıraktıysa, senin koruyucu olduğunu biliyor" dedi. Yine içime bir korku bırakıp gitti.
Bu olaylardan sonra yorulmuştum. Biraz dinlenmek için yatağa uzandım.
"Reyna, biz seni seçtik" bana sesleniyorlardı. Kimdi onlar? Beni neden seçtiler? "Emanetimizi koru" delirmek üzereydim, ne oluyor bana? "Ondan kendini koru" o kim? Neden kendimi koruyayım? Hiç bir şey anlamıyorum!!
Yatağımdan kan, ter içinde kalktım. Ben ne ara uyudum? Ve o rüya da neydi öyle? Saate baktım. Neredeyse on saatir uyuyordum.
Diğerleri ne yapıyor diye bakmak için aşağı indim. Stephen, tekli koltukta oturmuş kitap okuyordu. Beni görünce sevindi "reyna, sonunda uyanmışsın" Başımı salladım etrafa baktım sanırım tekti "wong yok mu?" Diye sordum. "Hayır, Bazı işleri varmış kamar taj'a gitti" Diye yanıtladı o da.
Tam yanına gideceğim sırada, içeriden büyük bir gürültü koptu. Stephen hemen ayağı kalktı ve beni arkasına aldı. İkimizde sesin geldiği tarafa bakarken bir siluet belirdi.
"Reyna, seni eve götürmeye geldim" dur bir dakika o olamaz değil mi? "Erelina"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝘍𝘌𝘋𝘈𝘒𝘈𝘙 ♤𝘚𝘵𝘦𝘱𝘩𝘦𝘯 𝘚𝘵𝘳𝘢𝘯𝘨𝘦♤
FanfictionReyna ya kamar taj'da sadece güçlerini kullanmayı değil, aşkı da öğrettiler . . . . . . . . . . Bu sadece içinde aşk barındıran sıradan bir kitap değil dostluğu,arkadaşlarlığı,güveni,sevgiyi,özlemi anlatan bir kitaptır. tüm hakları Stephen'ın peler...