Vote vermeyi unutmayın bebişler iyi okumalar❤
Arabanın arka kapısını açıp arabadan indim. Soğuk yüzüme öyle bir çarptı ki bununla beraber yüzümü buruşturmama neden oldu. Ülkü'nün koluna girip yavaş yavaş acilin kapısına ilerledik. Alperen, rahmetli dedem gibi o kadar çok söylenmişti ki ağzına bir tane çarpma fikri artık güzel gelmeye başlamıştı. Ben ki hiç şiddet yanlısı bir insan değildim. Ama Alperen sinirlerimi hoplatmış olacak ki sonunda kolunu çimdikleyip susmasını sağlamıştım.
Demir her zamanki aklı başında haliyle sıramızı alıp geldi. Fazla beklemeden sıra geldi ve gerekli işlemler yapıldı. İki saat beklesek de sonunda sadece incindiğini öğrenmiştik. Krem verip bizi göndermişti doktor da.
Hepimiz rahat bir nefes verip arabaya geri doluştuk. "Kusura bakmayın çocuklar sizi de endişelendirdim."
"Kırık olsa duramazdın zaten Ülkü. Abarttın sende." dedi kaçıncı kez aynı cümleyi tekrar ettiğini sayamamıştım. Demir gayet sakince cevapladı Alperen'i.
"Lan oğlum insanlar bir yerlerini kırınca gelsin diye yazılı bir metin mi var da bizim haberimiz yok?""Bilmem.Benim haberim yok kanka."
"Haberin yoksa boş yapma Alperen."
"Eyvallah kardeşim." deyip anahtarı çevirdi. Sonunda parti alanına geldiğimizde Ülkü'de artık bileğinin ağrımadığını söylemişti. Rahat bir nefes alıp içeri girdik. Alperen bu seferlik Ülkü'nün kavalyesiydi o yüzden onun koluna girdi. Ülkü'nün göz devirdiğini görmüştüm ama galiba Alperen görmemişti.
Bende sevimli olduğuna inandığım bir gülümsemeyle Demir'in koluna girdim ve başını bana çevirmesiyle o güzelim gözleriyle göz göze geldim. Zalımın oğlunun boyu da uzundu gözü de güzeldi. Başımın dönmesiyle sıkıca tutundum koluna. "Ne oldu yakışıklılığım başını mı döndürdü?" Çapkınca göz kırptı ardından. Bende öyle kalakaldım şaşkın ördek yavrusu gibi.
"Yok ya açlıktan galiba." diye salladım bir seferlik. Aç değildim ama söyleyecek başka mantıklı açıklamam yoktu.
"O zaman açık büfeden bir şeyler alıp yiyelim." deyip beni o tarafa doğru yürütmeye başladı. Aradan bir süre geçince mezuniyet belgelerimiz verildi ve heyacanla keplerimizi havaya fırlattık. Pastamızı kesip yedik. Aklıma Bez Bebek'teki pasta savaşının gelmesiyle gülümsedim. Aslında şimdi de burada olsaydı bu olay yarın Show Haber'de kendimizi izlerdik. Lakin öyle bir şey olmadı. Kimse kimseye pasta fırlatmadı.
Ama olsa güzel olurdu değil mi?Üstümdeki pembe elbiseyle göz göze geldim bu düşüncenin ardından. Sanırım etrafta şekerlik gibi gezerken pastaya bulaşmak pek de mantıklı değildi.
Sanır mısın? Diye beni uyaran iç sesime göz devirip limonatamdan bir yudum aldım.Masada öylece oturmuş sohpet ederken dans müziğiyle birkaç kişi dansa kalktı. Ve ardından daha fazla insan dansa kalktıklarında Ela'nın Demir'e yöneldiğini fark ettim. Elim ayağımın tam şu anda titremesi ne kadar normaldi acaba?
Ela "Demir, dans etmek ister misin?"
Başı telefonda gömülü olan Demir ise başını Ela'ya çevirip göz teması kurdu. Sinir kat sayım artarken defalarca bir Demir'e bir Ela'ya baktım saniyeler içinde. Demir gülümseyip "Kusura bakma başkasına sözüm var." deyip bana döndü. Elbetteki bu hareketini beklemiyordum. Sen ki öküzlerin şahı Demir Türkoğlu beni unutmayıp bana dans teklifi ediyorsun ha? Vay be helal olsun sana paşam benim.Sırıtıp ayağa kalkarken gülümsememi durdurmaya çalıştım ama pek de etkili olmadı açıkçası.
Ellerini belime yerleştirdiğinde ben de ellerimi omuzlarına koydum. Boyu benden uzundu ama bu gün topuklularım hayat kurtarmışlardı. Benim hayatımı.
Müziğin ritmiyle dans etmeye başladık.
Bir süre öylece kaldık dans ettik ve başımı göğsüne koyup kokusunu içime bol bol çektim. Çok güzel kokuyordu vicdansız. Kalbinin hızlı attığını fark etmemle "Kalbin çok hızlı atıyor. İyi misin? Ambulansa gerek var mı?" diye takıldım. "Hayır, gayet iyiyim şu anda." demesiyle sırıttım. İyi olurdu tabi. Onu Ela'dan kurtarmıştım sonuçta. Değil mi?
Müziğin bir anda durmasıyla herkesten "Aa!" Nidası çıktı ama müzik bir anda değişti ve hayatımın trajikomik o anları yaşandı burdan sonra.İçinde bulunduğum ortam hiç de elit bir ortam değildi açıkçası. Sınıfımızda arka sırada oturan dörtlü halay çekmek için müzik açtığında ve kol kola girip gerçekten halay çekmeye başladıklarında ağzım açık bir şekilde onları izlemek zorunda kaldım. Daha da ilginç olan kısmı geri kalan insanlarda halaya katıldılar. Hem de başta Alperen olmak üzere! Kaş göz işaretiyle Demir'i de yanına çektiğinde seyir keyfi yüksek bir ortam çıktı ortaya. Nedensizce o sırada oynayanlar içinde sadece onu izlemek bile kalbimin pır pır etmesine yeterli olmuştu.
'İyi misin ambulansa gerek var mı?'
'Susar mısın içses?'
Arka sırada oturan dörtlüden Mustafa eline mikrofonu alıp "Arkadaşlar oturmaya mı geldik kalkın oynayalım kız." diye herkese anons yapıp üstüne bir de kopmalık bir müzik açtı.Bu anonstan sonra sanki herkes bunu bekliyormuşcasına çılgınca dans edip eğlencenin dibini ekmekle sıyırdı. O kadar eğlendim ki hayatımda daha önce bu kadar dans ettiğimi hatırlamıyorum.
"Dilber evin barkın yok mu?" diye bir ses yükseldi ardından. Ve anlaşmış gibi herkes bir ağızdan "Yok! " diye bağırdı. Kıvırta kıvırta bir hal olanlar mı dersiniz artık ne derseniz deyin baya oynadılar. Oyun havası değişti saatlerce pistten inmedi ler. Yorgunluktan kolumu kaldıramadığımda boş masalardan birisine oturdum. Yanıma da Demir oturdu bir anda. Yüksek sesten dolayı bağırarak konuştu. "Aşırı yoruldum. Eve mi geçsek?" Ay size de aynı eve gidiyormuşuz gibi hissettirmedi mi bu? Ne bir tek bana mı öyle hissettirdi?
Daha iyi duymak için sandalyeyi yanına yaklaştırdım ve kulağına eğildim. Hiç utanma yok!
"Alperen yok ortada."O da aynı şekilde kulağıma eğildi duyabilmem için. Nefesi kulağımı gıdıkladı tam da o anda. Bu hissi daha önce yaşamamıştım ta ki bu ana kadar. Allah'ım kalpten gidicem şimdi. "Taksi çağırabiliriz istersen." Başımı iki yana sallayıp "Olmaz Alperen bıraksın. İşi ne?" dedim. Benim rahata düşkünlük şaka mı?
Demir gülümseyip telefonu eline aldı. Alperen'i aradı birkaç kere. Mesaj falan da attı. Sonunda Alperen mesaja karşılık verip yanımıza geldi.
Ülkü köşede oturmuş çok fazla ayağa kalkmamıştı. Yavuz'la bir ara dans ettiğini görmüştüm. Yavuz'un tatlılık şaka mı asıl? Bileğinin artık acımadığını söylediğinde içime su serpildi. Hafta sonu sınavımız vardı ve bu acıya katlanmasını hiç istemezdim. Onun koluna girip arabaya doğru ilerledik.
İşte bir dönem daha kapanmıştı ve biz de artık bu dönemin insanları değildik. Nasıl hatırlardım bu günü bilmiyorum. Ama her acının yanında tatlı bir an da oluyordu elbette. Değil mi?
Gerçi hiçbir şeyin bittiği yoktu. Aslında yeni başlıyorduk bu hayata.alperen.duman stori
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilekli Puding | Texting
Short StoryÇilekli puding aşkına! Gerçekten bana aşıktı. Bana! Başlama tarihi: 28.11.23