2.7

503 39 33
                                    

Medyada
her gördüğümde güldüğüm
asla anlam veremediğim
keko oturuşu ile
havuzbaşı Hoon var

İyi okumalarr!!

∆∆∆∆∆∆

Yavaşça gözlerimi açtığımda ilk işim telefonumu alıp saate bakmak olmuştu. 09.27. Normalde olsa geç kaldım korkusu ile telaşlanarak yataktan fırlayacağım bu saat, şu an bir nevi işsiz biri olduğumdan sadece "Daha fazla uyudum." diye düşünüp geri yatacağım bir saat olmuştu.

Belki pek takmam gereken bir şey değildi, stajdı sonuçta. Evet, yenisini bulmak kolay değildi ve evet, resmen gereksiz görülüp atılmak iğrenç hissettiriyordu ama... tamam, iyi yandan bakabileceğim hiçbir şey yoktu.

Sıkıntıyla oflayarak yataktan doğruldum. Ama sonra buna enerjim olmadığına karar verip geri yattım. Gidecek yerim yoktu, yapacak planım yoktu, stajım için zaten bu dönemi dondurduğumdan dolayı okula da gitmeme gerek yoktu, e o zaman uyumaya devam edebilirdim. Hatta acaba üç gün boyunca uyumaya falan mı çalışsaydım? Hayatımın başka bir döneminde böyle bir şey deneyimleyemezdim sonuçta. Ya da Guinness rekoru kaçtı acaba uyuma konusunda? Belki rekor kırmaya çalışırdım.

"Yat zıbar Iseul." diye kendi kendime söylenirken kapının çalması uyuma planlarımı bölmüştü. Kargo olduğunu düşünerek evde yokuz taklidi yapma kararı almıştım ben de. Ancak daha sonra alacaklı gibi kapının yumruklanması, hatta duyduğum ses yanlış değilse kapımın tekmelenmesi üzerine kim bu manyak sapık edasıyla yataktan fırlayarak kapıya koştum.

"Kardeşim ne alıp veremediğin va- Eunchae? Yunjin?" dedim kapıdaki iki dostuma bakarak. Daha sonra ise arkalarından Yunjin'in kulağından tutarak öne doğru getirdiği Sunghoon çıkmıştı. "Ve Sunghoon mu? Bu nasıl bir üçlü böyle? Siz nasıl bir araya geldiieeehniis." son kelimeyi söylerken yeni uyandığımdan dolayı hâlâ geçmemiş olan uyku sersemliğim ile esnemiştim.

"Gözünde çapağınla açmasaydın keşke kapıyı." diyip beni ittirerek içeri girdi Yunjin. Peşinden de Eunchae onu takip etmişti. Ama Sunghoon kapıda bekliyordu.

"Ne o? Davet mi bekliyorsun?" dedim.

"Ayıp olmasın diye direkt dalmayayım dedim."

"Sen mi?

"Hiç benlik değil dimi? Yemedin efendi çocuk numaramı sanırım." dedi Sunghoon gülerek.

"Yemedim. Gir içeri." dedim ve yine esnedim. En azından elimi yüzümü yıkasaydım iyi olabilirdi diye düşünüp banyoya ilerledim.

"Cidden sabah sabah siz ne alaka?" dedim salona geçerken. "O kadar anlamsız bir kombinasyon ki."

"Ulan kilometrelik yolları aşıp gelmişiz, yüzünü göremiyoruz resmen. Senin de hiç gel bir kahve içelim, size bir yemek ısmarlayayım falan dediğin yok hayırsız velet olduğun için. İş başa düştü, kalktık geldik." dedi Yunjin. Eunchae de kolları bağlı bir biçimde, Yunjin konuştukça her cümlede kafasını sallayarak onaylıyordu onu.

"İşim gücüm vardı biliyorsunuz ki."

"Yanlış cevap. İşin gücün YOKTU. Hani işin, işinin olmamasıydı, kovulmand-" Eunchae konuşurken Yunjin onun ayağına vurunca hemen sustu. Evet, kovulmuştum.

"Teşekkürler. Ne güzel yüzüme vurdunuz öyle." dedim bıkkınlıkla. Sunghoon bu halimi görünce hemen kalkıp yanıma oturdu ve elimi tuttu. "Hayatımın orta çiçeği, bulursun yeni staj. Hem istersen bulma, dönemi dondurdun zaten. Kendine ayır tamamen bu ayları, kendine odaklan istersen."

red flag, green flag | park sunghoon {✓}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin