Sonunda antreman için olan yere geldik, büyük stadyumun içinde çok olmasa da iki yüz kişi vardı.
Yavaşça ayrılırken jin ilk giden oldu, irileştiğinde arkasından dört kolu daha çıktı ve jungkook'un yaptığı robotlara doğru gitti, taehyung içini hep merak ettiğim odaya doğru giderken ben yoongi'yi takip ediyordum.
Büyük bir taş küpü vardı, kaşlarımı çattım ve yoongi'ye döndüm.
"Ciddimisin?"
Beni takmadı bile, ben şeffaflaşıp nesnelerin içinden geçebiliyor ya da insanları da kendimle şefaf laştırıp neslerin içinden geçirebiliyordum.
Bunu ilk deneyimlediğimde bir hafta sonra soluğu yoongi' nin yanında almıştım, beni bulup buraya getirmişlerdi.
Yoongi bana döndü.
"Gücün bir dakika ya kadar aktif olabiliyor ama sınırını zorlayacaksın, bu taşın içinden koşsan bile dokuz dakika içinde anca çıkarsın, bol şans, diğer tarafta bekliyorum"
"Yoongi yapamayacağımı biliyorsun"
"Neden? Kaçmak için güçlerini ve enerjini kullanıyorsun, bunu neden yapamayasın?"
Sustum ve kafamı eğdim.
"Bende öyle düşünmüştüm"
Kaybolduğunda yutkundum ve kafamı salladım.
"Yapabilirim, neden yapamayayım ki"
Kendi kendime güldüm ama ağlayasım vardı, şefaf laşıp koşmaya başladım.
"Tanrım korkuyorum,korkuyorum"
Saatime baktığımda daha 20 saniyem vardı, hızımı arttırmaya çalıştım, saat'e baktığımda da bir dakika üç saniyeye gelmiştim.
İkinci dakika sonların yaklaşırken parmaklarım şefaf lığını kaybetmeye başladı, neredeyse ağlıyacaktım.
"Hayır, hayır,lütfen"
Birden biri beni sarıp buradan çıkardığında sıkıca yoongi'ye sarıldım, ölüceğimi sanmıştım.
Derin nefesler alarak ceketini sıktım, geri çekilerek kızıl kahve saçlarımı anlımdan çekti.
"Rahatla"
"Beni öldürecektin"
"Saçmalamayı kes, bunu isteseydim çoktan yapardım"
"Senden nefret ediyorum"
Kafamı daha çok göğüsüne bastırdığımda elini sırtıma koydu, yutkunarak geri çekildim, ağlamamı zor bastırıyordum.
Bir ses gülerek yanımıza geldiğinde namjoon'u gördüm, yanında sarı saçlı bir çocuk vardı ve arkasında jin ile konuşan jungkook görünüyordu.
Çocuk etrafa bakarken namjoon bize baktı.
"Oo kaynaş mışsınız"
Göz devirdiğimde namjoon sarı saçlı çocuğu gösterdi.
"Park jimin, nesneleri ve insanları kopyalaya biliyor"
Jimin bize baktığında gözleri yoongi'de oyalandı, neden bilmiyordum ama bu biraz sinirimi bozmuştu, kendimi de şaşırtarak yoongi'ye yaklaşıp koluna sarıldım, bana dönerek kaşlarını çattı.
"Ne oldu"
"Başım döndü, korkudan her halde"
"Namjoon sen çocuğa etrafı gezdir, ben hoseok'a bakayım"
Kolunu belime sarıp konuştuğunda namjoon kafasını salladı, bu jimin'e zor alışacaktım, yoongi beni ilerlettiğinde ses çıkartmadım.
Oturduğumuzda elini anlıma koydu.
"Biraz otur, su getiricem"
Kafamı salladığımda kalkarak gitti, jungkook yanıma gelip oturdu.
"Hoseok, iyimisin?"
"Evet, biraz başım döndü"
"Kendini zorlama"
"Bunu yoongi'ye söyleye bilirsin"
"İyiliğiniz için yapıyor, biliyorsun"
"Biliyorum"
Güldüğünde yoongi geldi, şişenin kapağını açarak uzattığında aldım,içerek yutkundum.
"Teşekkür ederim"
"Önemli değil, sen dinlen"
Gideceğini, daha doğrusu Namjoon'un yanına gideceğini anladığımda kolunu tuttum, şuan neden böyle yapıyordum bilmiyordum ama gitsin de istemiyordum.
Jungkook kalkarak bizi yalnız bıraktığında yoongi bana döndü.
"Birşey mi oldu?"
"Yanımda kalır mısın"
Sorgulamadan yanıma oturduğunda kafamı omuzuna yasladım, neden böyle yapıyordum ki? İlk geldiğimde bende yoongi' yi uzunca incelemiştim ama şimdi nedensiz başkası bunu yapınca sinirlenmiştim.
Elini yanağıma koydu.
"İyisin değil mi?"
"Biraz iyiyim"
"Kaç dakika oldu?"
"İki dakika"
"Anladım, güçleniyorsun"
"Buna güçlenmek denirse"
"Hoseok daha başındasın, hemen olmaz"
"Beni dokuz dakika dayanamayacağımı bile bile bir taşın içinden geçmemi bekledin"
Kafamı omuzundan kaldırıp mandalina kokusunu solumayı bıraktım, bana kaşlarını çatarak baktı.
"Kendini zorlamasaydın iki dakika bile yapamazdın"
"Ama beni ölüme bıraktın"
"Seni kurtardım"
"Sürekli beni kurtaramazsın"
Kalkarak ilerlediğimde sinirden ellerini sıktığını biliyordum, taşın önüne geldim ve yutkundum, yapabilirdim ve yapacaktım.
Kendimi motive ederken jimin yanıma geldi ve gülümsedi.
"Selam"
"Çalışıyorum"
Sessiz kalarak bir adım geri gittiğinde ellerimi sıktım ve şefaf olup koşmaya başladım ve bu sefer ciğerlerimi ciddi anlamda zorladım.
Kendimi o kadar çok sıkıyordum ki, bir süre sonra saat'e baktım, üç dakikaya yaklaşmıştım, hadi yapabilirdim.
Üç dakikayı da geçtiğimde güldüm ama yine parmaklarım dönüştüğünde yana koşarak taştan çıktım, yoongi' ye çarptığımda düştük, kafamız toşmuştu.
Kendimi yana atarak kafamı tuttum, namjoon yanıma oturup elimi anlımdan çekti.
"Hoseok iyimisin?"
"Kafam acıdı"
Jungkook yoongi' yi kaldırdığında bende kalktım, yoongi' ye baktığımda beyaz teni kızarmıştı.
"Özür dilerim yoongi"
Kafamı eğerek konuşunca kafasını salladı.
"Sorun değil, sen iyimisin?"
"Evet, üç dakika yirmi saniye yaptım"
Gülerek kolunu tutunca hafif güldü.
"Aferin"
Namjoon ve jungkook da güldü, yoongi' nin kolunu bıraktım ve yutkundum.
Jungkook bana bakarak güldü.
"Yeni ev arkadaşın olucak"
Göz devirdim.
"Ne güzel"
Güldüklerinde kollarımı bağladım, istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
power : sope
Fantasy"Bana söz verdin, canlarımızı yolda bulmadık, bana bunu söylemiştin, ölürsen peşinden gelirim, cehenneme gömerim seni yoongi" Göz yaşlarım aktığında sıkıca sarıldı.